“1967 yılında Ankara Valiliğinin açtığı ulusal bir yarışma ile kazanılmış olan 100. Yıl Çarşısı ve Büro Binaları, Semra Dikel ve Orhan Dikel tarafından tasarlanmıştır. Anafartalar Çarşısı ve Ulus İşhanı ile birlikte Ulus Meydanının çevresindeki üçüncü modernist çarşı ve ofis kompleksi olan 100. Yıl Çarşısı, bu üçlünün hep daha az bilineni olmuştur. Tam da bu nedenle diğer iki yapının korunması kararı alınmasına rağmen 100. Yıl Çarşısının yıkılması gündeme gelmiştir. Birçok niteliğiyle hem döneminin modernist anlayışının çağdaş bir örneği olan hem de bağlamıyla kuvvetli ilişkiler kuran 100. Yıl Çarşısı 14 yıl süren uzun inşa sürecinden başlayarak talihsizliklerin yaşandığı bir yapı olmuş ve sonuçta yapının birçok değeri günümüzde ilk bakışta fark edilemez hale gelmiştir.”
100. Yıl Çarşısı ya da 1967'de yarışmaya çıktığı adıyla Ankara Ulus Meydanı Çarşı ve Büro Binaları Tesisi böyle tarif ediliyor, Başkent Üniversitesi Mimarlık Bölümünden Dr. Elif Selena Ayhan Koçyiğit, Çankaya Üniversitesi Mimarlık Bölümünden Dr. Leyla Etyemez Çıplak ve Bilkent Üniversitesi Mimarlık Bölümünden Dr. Yiğit Acar'ın Mimarlık Dergisinin Eylül-Ekim 2020 tarihli 415. sayısında yer alan makalelerinde... Çarşı bölümü, dükkanlar, galeriler, teras ve açık alanlar, 1000 kişilik bir tiyatro salonu ve ofisleri barındıran tesis bu yıl 40. yaşını dolduruyor. 50. yaşını görebilecek mi belli değil! Yapının inşa ve kullanım sürecindeki müdahaleler, kötü kullanım, izinsiz eklemeler vb. sebebiyle harap bir vaziyette olduğu da bir gerçek.
"Ankara'da kimse Gökçek'le benzeşmek, ona benzetilmek istemiyor. Ama bundan kaçınmak için, yapılanların ve yaklaşımların eylemde de, söylemde de gerçekten farklılaşmasına ihtiyaç olduğu açık"
100. Yıl Çarşısının Kötü Kaderi…
Yapının inşa sürecinde başlayan talihsizliği ise ne yazık ki sürüyor. Ankara Büyükşehir Belediyesinin yıkım kararı ve ikinci kez açtığı yıkım ihalesiyle yeniden alevlenen tartışmalar gösteriyor ki yapının birçok değeri halen anlaşılamıyor. Bunun yanı sıra tartışma yapılı çevrede yıkımla yenileme, kentlilerin buna karar verme süreçlerine katılımı, yerel yöneticilerin bakış açısı, yaklaşımları ve beğenilerinin sürece etkisi gibi pek çok unsuru barındırıyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi Mansur Yavaş yönetiminin bu yıkım kararının Belediyenin eski yönetiminin Ulus'a bakış açısı ile benzerlik kurulmasına sebep olması tartışmayı keskinleştiriyor, zorlaştırıyor. Zira Ankara'da kimse Gökçek'le benzeşmek, ona benzetilmek istemiyor. Ama bundan kaçınmak için yapılanların ve yaklaşımların eylemde de, söylemde de gerçekten farklılaşmasına ihtiyaç olduğu açık.
Solfasol olarak farklı zorlukları olan bu tartışmayı herkes için anlaşılabilir kılmak ve aklıselimle bir sonuca varılmasını desteklemek için konunun taraflarına yönelttiğimiz soruları, cevaplarını ve açık kaynaklardan derlediğimiz bilgileri sizlerle paylaşmak istiyoruz. Umarız bu süreç, gerçek anlamda katılımın, ortak aklın işlediği bir sürece evrilir. O zaman hep birlikte bir kutlama da yaparız! Ama şimdi soru zamanı...
Sorularımızı yönelttiğimiz ilk kaynak Ankara Büyükşehir Belediyesi oldu. Mansur Yavaş hiçbir konuda basına demeç vermeme, soru yanıtlamama kararını sürdürdüğü için konuyla ilgilenen birimin, ABB Kültür ve Tabiat Varlıkları Dairesinin başında bulunan Sayın Bekir Ödemiş'e ulaştık ve şu soruları ilettik:
- Ankara Büyükşehir Belediyesi 100. Yıl Çarşısı ve bağlı tesisleri hangi kapsamda ve neden yıkmak istiyor?
- Yıkım gerçekleşirse tesisin yerine ne yapılması planlanıyor?
- 100. Yıl Çarşısı ve bağlı tesislerin sahip olduğu olanaklarla (açık alanlar, 1000 kişilik tiyatro-konferans salonu, galeriler vb.) tadil edilerek, yeniden işlevlendirilerek kullanımı konusu değerlendirildi mi? Nasıl bir sonuca varıldı?
- Yıkım kararına karşı odalardan, uzmanlardan, akademisyenlerden gelen itirazları, tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Ulus'taki bu yıkım kararının Gökçek'in Ulus Projesinin devamı olduğu yorumlarına dair görüşünüz nedir? Ankara Büyükşehir Belediyesinin Ulus Projesi Gökçek dönemi projesinden nasıl ayrışıyor?
"Belediye bu çağrılara kulak verip yıkım kararından dönerek Gökçek dönemi zihniyeti ile zihinsel bağlantıyı kopartacak saygılı, eşitlikçi, açık ve şeffaf bir sürece geçmeli"
Belediyenin Yanıtları ve Yeni Sorular
Bekir Bey'den sorularımıza yazılı ve toplu bir cevap geldi. Önce gelen cevabı olduğu gibi paylaşalım:
"Mülkiyetleri belediyemize ait olan çarşıya ve bağlı tesislere ilişkin deprem performans çözümlemesi/analizlerinin hazırlandığı ve bu analizler sonucunda binanın güçlendirmeye ihtiyaç duyduğu tespiti yapılmıştır. Belediyemizce birçok uzmanlık alanından akademisyenin bir araya gelerek oluşturduğu akademik kurul ile yapılan görüşmelerde de güçlendirme maliyetlerinin fizibıl olmadığı kararına varılmıştır. Yıkımın gerçekleşmesi halinde alan, park alanı olarak düzenlenecek ve herhangi bir şekilde yapılaşma şartı getirilmeyecektir.
Bina süreç içerisinde kapsamlı bir değerlendirme altına alınmış, çeşitli uzmanları ve disiplinleri bir araya getirerek alanın ne şekilde düzenleneceğine dair alternatif senaryo ve seçenekler üzerinde durulmuş, birçok fonksiyon öngörülmüştür. Fakat güçlendirme maliyetlerinin yüksekliği sebebiyle değerlendirme altına alınamamıştır.
100. Yıl Çarşısının yeniden işlevi, korunması ve tadilatı gözetildiğinde, alanın Ulus Meydanına, Ulus bölgesine hareketlilik kazandıracağı ön görüsü ile işlem teşkil edecektir.
Ulus Tarihi Kent Merkezi, Meydanı ve çevresine yönelik eski dönemde yıkılması öngörülen birçok bina korunmuş ve yeniden işlevlendirilmiştir. Şu aşamada proje ve uygulamalar devam etmektedir. Verilen bütün kararlar birçok uzmanlık alanından akademisyenin bir araya gelerek oluşturduğu akademik kurul ile yapılan toplantılar, görüşmeler ve tartışmalar sonucunda alınmaktadır."
Bu cevabın, sorularımızın tam karşılığı olmadığı açık ama gelen cevaptaki şu kısım öncelikle dikkatimizi çekti:
"100. Yıl Çarşısının yeniden işlevi, korunması ve tadilatı gözetildiğinde, alanın Ulus meydanına, Ulus bölgesine hareketlilik kazandıracağı ön görüsü ile işlem teşkil edecektir."
Belediyeden gelen cevabın bütünüyle ilgisi anlaşılamayan bu devrik ibare yıkıma itirazı olanların önemli savlarından birisi. Umarız Belediye tavrını bu öngörüye uygun olarak değiştirir. Ama gelen cevaba dair söyleyeceklerimiz bu kadarla kalmıyor. Belediyeden gelen cevapta "alanında uzman akademisyenlerin" oluşturduğu akademik kurulun güçlendirmeyi "fizibıl" bulmadığı belirtiliyor. İkisi mimarlık tarihi, birisi koruma alanından olan 5 mimar ve 2 şehir plancısından oluşan akademik kurulun yenilemenin maliyetinin fizibilitesi hakkında görüş belirtmiş olmalarına şaşırarak bu konuyu biraz araştırdık.
Belediye: “Akademik Kurul güçlendirmeyi fizıbıl bulmadı” Akademik Kurul Üyesi: “Böyle bir değerlendirmemiz olmadı”
Görüştüğümüz bir akademik kurul üyesi bu konuda bir değerlendirmeleri olmadığını belirtti. Elbette ABB'nin danıştığı birbirinden farklı akademik kurullar olabilir ancak bildiğimiz kadarıyla kentin yapılı çevresiyle ilgili danışılan tek bir akademik kurul var ve o kurulun da böyle bir yorumu olmadığı belliyken gelen cevabın bu kısmı açıklamaya muhtaç görünüyor.
Gökçek de İller Bankası Binasına “çürük” demişti!
Diğer yandan binanın deprem performans çözümlemesi/analizlerinin paylaşılması ve konunun ilgilisi olanlarca sınanmasına imkân tanınması da açık yönetimin bir gereği olarak duruyor. Oysa o zaman da şimdi de biliyoruz ki birileri modern bir mimarlık yapısını yıkmak istediğinde sığınabilecekleri en güvenli liman statik kontrol, çünkü Türkiye'de 1999'dan önce yapılan bir betonarme yapının bugünün standartlarını karşılaması neredeyse mümkün değil. Bu durum o binaların "sağlam" olmadığı anlamına gelmiyor. Zira İller Bankası Binasının yıkımına karşı mücadele edenlere Gökçek'in binanın mevcut statik gereklilikleri karşılamadığını yani "çürük" olduğunu söylediğini unutmadık!
Kim bu uzmanlar, nerede bu kapsamlı değerlendirme?
İlgimizi çeken bir diğer ifade de binanın süreç içerisinde kapsamlı bir değerlendirme altına alındığı, çeşitli uzmanları ve disiplinleri bir araya getirerek alanın ne şekilde düzenleneceğine dair alternatif senaryo ve seçenekler üzerinde durulduğunun söylendiği kısım. Söylenenle yetinirsek 100. Yıl Çarşısı ve bağlı tesislerle ilgili çok kapsamlı bir çalışma yapıldığı anlaşılıyor. Ancak ne meslek odalarının ne mimarlık okullarının ne de mimarlık alanındaki sivil toplum örgütlerinin bu süreçlerden haberi yok. Dolayısıyla bu "kapsamlı değerlendirme"nin kimlerle yapıldığı merak konusu. 100. Yıl Çarşısının yıkımına itirazı olanlar yorumlarını açıkça dile getirirken yıkımı yönündeki bilgi ve uzman görüşlerini açıkça duyamıyor olmamız, kendilerine soru soramıyor olmamız ve sürecin bir sır perdesi arkasında yürütülüyor görüntüsü Belediyenin katılımcılık açıklamasına şüpheyle yaklaşmamıza sebep oluyor.
Hiçbir şey için geç değil!
Bu afet görüntüsünün nimeti, tüm bu olumsuz tablonun iyi tarafı ise 100. Yıl Çarşısı üzerine dönen bu tartışmanın Ankara'da gerçek anlamda katılımcı bir sürece dönülmesi imkanını barındırması. Çarşı hâlâ yerinde, uzmanlar ve akademik kurul binanın yıkılması yerine yeniden işlevlendirilerek kullanılması konusunda görüşlerini ısrarla ve her platformda tekrarlıyor. Belediye için fırsat olansa bu çağrılara kulak verip yıkım kararından dönerek Gökçek dönemi zihniyeti ile zihinsel bağlantıyı kopartacak saygılı, eşitlikçi, açık ve şeffaf bir sürece geçmek.
Mansur Yavaş bunu yapabilir mi? Bekleyip göreceğiz.
Yorumlar (0)