Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Ankara’da Klasik Keyifler: “Türkiye’deki sanat yaşamını değiştirmeye çalışıyoruz”

Güzel bir Pazar gününde, Klasik Keyifler’in Ankara’daki yeni merkezinde bir konsere davetliyim. İki genç piyanist, Başar Can Kıvrak ve Cem Babacan mükemmel yorumladıkları klasik müzik eserlerinden sonra benimle küçük bir söyleşi yapmayı kabul ediyorlar. Klasik Keyifler’in hikâyesini dinlemeden önce, iki müzisyeni biraz tanımak ve onların Klasik Keyifler Müzik Derneği için ne hissettiklerini öğrenmek istiyorum. Başar Can Kıvrak, Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nden sonra Moskova Çaykovski Konservatuarı’nda okumuş. Yurt içi ve yurt dışında çaldığı orkestralar dışında, biri trio, biri kentet olmak üzere iki oda müziği grubunda yer alıyor. Cem Babacan ise Hacettepe ve yine Moskova Çaykovski Konservatuarlarını bitirmiş. Türkiye’de ve yurt dışında birçok orkestrayla, büyük konser salonlarında çalmış. Beraber iki piyanolu projelerde yer alıyorlar.

Ankara’da Klasik Keyifler: “Türkiye’deki sanat yaşamını değiştirmeye çalışıyoruz”

"Yaşamak için dünyanın en

güzel şehri"

Onların da Ankara’da yaşadığını öğrendikten sonra, benim değişmeyen sorum yine Ankara üstüne: “Burada yaşayan sanatçılar olarak, Ankara’yı seviyorlar mı?” İkisi de çok sevdiklerini söylüyor ve hatta Cem Başaran Ankara için daha önce duymadığım bir ifade kullanıyor: “Yaşamak için dünyanın en güzel şehri!”.

Klasik Keyiflerle önce Başar Can Kıvrak, üç yıl önce Ellen Jewett’le bir projede yer alarak tanışmış. Cem Babacan ise gittiğim konser gününe kadar aktif olarak yer almamış. Ancak dernek artık Ankara’da olduğu için her ikisi de daha sık yer almak istediklerini dile getiriyorlar ve bu oluşumun Ankara’ya taşınmasından çok memnunlar.

Artık Klasik Keyifler’in hikayesini kurucularından biri olan keman sanatçısı Ellen Jewett ve Ankara’daki koordinatörlerinden biri olan flüt sanatçısı Cem Önertürk’ten dinlemeye başlayabilirim. Cem Önertürk ilk olarak derneğin amacı ile başlıyor: “Elimizden geldiğince Türkiye’deki sanat yaşamını değiştirmeye çalışıyoruz.” Bu aslında tüm yapmak istediklerini özetleyen bir cümle; ama yetmez...

Ellen Jewett, yıllar önce Kapadokya’ya gidip, oradaki inanılmaz güzellikteki ve akustikteki mekânları gördükten sonra, eşi Hüsam Süleymangil ile birlikte bir festival yapmaya karar vermiş. Klasik Keyifler

Cem Önertürk ve Ellen Jewett

" ... bu festival sayesinde tanışan birçok müzisyen yeni gruplar kurdular. Hatta Türkiye’de oluşmuş oda müziği gruplarının büyük bir kısmı bu sayede oluşmuştur. Bunun dışında okullarda hocalarla birebir çalabilme şansları da yoktu. ... Festival, profesyonellerle çalabilme fırsatını da öğrencilere vermiş oldu. Bu durum

birçok müzisyenin yurt dışına da gitmesini sağladı. Bu Klasik Keyifler’i diğer festivallerden ayıran önemli bir özellik "

Müzik Festivali olarak adlandırdıkları festival, 2009 yılında ilk defa bir pilot proje olarak yapılmış. O yıldan beri pek çok genç sanatçının, yurt içinden ve yurt dışından usta sanatçılarla bir araya geldiği bu festivalin başlama sebeplerinden biri Türkiye’de klasik eğitim alan kişilerin on yaşında başladıkları eğitim hayatları boyunca başka bir okuldan kimseyle tanışıp, müzik yapma olanaklarının olmamasıymış. “Yurt dışında

bu tip festivaller çok yaygındır. Ancak Türkiye’de yoktu
ve bu festival sayesinde tanışan birçok müzisyen yeni gruplar kurdular. Hatta Türkiye’de oluşmuş oda müziği gruplarının büyük bir kısmı bu sayede oluşmuştur. Bunun dışında okullarda hocalarla birebir çalabilme şansları da yoktu. Genelde, özellikle de ustalık sınıflarında eğitmen gelir, öğrenciyi dinler, yapması gerekenleri söyler ve gider. Festival, profesyonellerle çalabilme fırsatını da öğrencilere vermiş oldu. Bu durum birçok müzisyenin yurt dışına da gitmesini sağladı. Bu Klasik Keyifler’i diğer festivallerden ayıran önemli bir özellik.”
diyor Jewett.

Festivalin 7. Yılı

Bu sene yedincisi yapılacak olan festivalin en önemli özelliği de Kapadokya’nın o değerli tarihsel atmosferinde çok özel konserler yapılması... “Dinleyici ile çok yakın temasta olan konserler...Açık provalar, üç buçuk saat süren konserler var... Girip dinleyip, sonra bir ara verip çayınızı kahvenizi içtikten sonra tekrar girip dinlemeye devam edebileceğiniz konserler...140 katılımcının olduğu bir festivalden bahsediyoruz. Özellikle eğitmen olarak ama yine öğrenciler için de yurt dışından katılım çok yüksek.”

diye ekliyor Önertürk.

2016 yılında Andante Dergisi’nin düzenlediği Donizetti Müzik Ödülleri’nde En iyi Müzik Etkinliği ödülünü alan festival, kurucularının da klasik müzik menşeli olmasından dolayı, klasik müzikle başlasa da, Ellen Jewett ‘in kafasındaki ana amaç, tüm diğer değerli müzik türlerini de barındırmak, iletişim içinde olmak, birlikte neler yapabileceklerini görmekmiş. Sanat müziği, halk müziği, caz müziği gibi türlerin öğrenci ve eğitmenleri her yıl olamasa da, bazı yıllar festival bünyesine katılmışlar. Bir ve birden fazla müziğin eklendiği yıllar olsa da, 2015 yılında tüm türleri bir araya getirmeyi başarmışlar. Bir dip not: Ben de o yıl caz müziği haftasına öğrenci olarak katılma şansı yakalamıştım. Zaten Klasik Keyifler’le tanışmam da o sayede oldu. O yıl Amerikalı caz gitaristi ve bestecisi Dave Allen’ın müziklerini caz ve klasik müzik sanatçıları birlikte yorumlamışlardı. Ortaya müthiş bir renk çıkmıştı.

"Besteciler Kazanı"

Cem Önertürk bunu şöyle açıklıyor: “Yine Kapadokya’da her yıl “Besteciler Kazanı” dediğimiz besteciler buluşması var. Bu bir hafta içinde besteciler, besteci adayları ile bir ustalık sınıfı (master class) yapıyorlar. Bu hafta sonunda çalışılan eserler, yine katılan diğer müzik türlerindeki enstrümanlarla çalınıyorlar. Bu sayede diğer müziklerle de iletişim kurma fırsatı bulunmuş oluyor. Bu da tabiAçılışı 4 Haziran’da yapılan derneğin merkezi artık Ayrancı'da (Ömür Sokak No:26/2) ve adına 21 metre kare dedikleri ve bahsettiğimiz 114 yıllık piyanonun yer aldığı salonda konserler organize ediyorlar. Ancak asıl amaçları, olabilecek her yerde; konser salonlarında, evlerde, sokaklarda, parklarda, meydanlarda konserler organize edip Ankara’nın sosyal ve kültürel hayatına daha fazla katkı sağlayabilmek...

daha önce Türkiye’de yapılmamış çalışmalardan biri oldu. Genelde atölyeler tek bir müzik türünden oluşur. Bunun bir faydası da yine farklı disiplinlerden birçok müzisyenin tanışma fırsatı bulması.

114 Yıllık Piyano, 21 m2 Salon Önce festival olarak başlayan oluşum, yasal bir kimlik bulabilmesi için 2011 yılında Keyifler Müzik Derneği’ne dönüşmüş. “Böyle bir ihtiyacın olmasının bir nedeni de tek bir büyük sponsor yerine, daha uzun süreli küçük sponsorlardan gelen destekleri yasal zeminde alabilmekti. Klasik keyifler, Türkiye’de müzik alanında gelişmek isteyen, geliştirmek isteyen, söz sahibi olmak isteyen herkese açık bir çatı. Bir tek kişinin değil, herkesin söz sahibi olabildiği bir oluşum. Bugün örneğin bir piyanist rahatsızlığı nedeniyle katılamayınca, iki piyanist biz çalarız dediler ve program bozulmamış oldu. Normalde başka bir konser salonu ya da organizasyon olsa etkinlik iptal olurdu. Ama Klasik Keyifler sadece bir kurum değil, bir ruh... O yüzden çok da kapsayıcı, çok fazla insana hitap ediyor ve etmeye devam edeceğini

düşünüyoruz. Ve şu anda 250 kişinin üstünde üyemiz bulunuyor.” diyor Jewett.

Dernek kurulunca Ellen Jewett, Amerika’daki evindeki her şeyi satıp tekrar buradan satın almak yerine, onları Türkiye’ye taşımayı tercih etmiş. Evi eğitmenlik için kullandığı bir stüdyoymuş aynı zamanda. Annesine ait 114 yıllık bir piyano da İstanbul’daki Çengelköy’deki dernek binasına getirilmiş. Bir süre derneğin merkezi Çengelköy olarak devam etse de, oradaki binanın yapısal durumundaki sıkıntılar yüzünden ve ekonomik nedenlerle orada devam etmek mümkün olamamış. Bunun üstüne tüm dernek üyelerine derneğin devamını sağlamak için üstlenmek isteyen kimse var mı diye açık bir duyuru yapılmış. Cem Önertürk ve çello sanatçısı Gökhan Bağcı gönüllü olmuşlar ve böylece onların Ankara’da yaşıyor olmasının da etkisiyle dernek Ankara’ya, Ömür Sokak 26/2 adresine taşınmış. Açılışı 4 Haziran’da yapılan derneğin merkezi orası artık ve adına 21 metre kare dedikleri ve bahsettiğimiz 114 yıllık piyanonun yer aldığı salonda konserler organize ediyorlar. Ancak asıl amaçları, olabilecek her yerde; Cem Babacan konser salonlarında, evlerde, sokaklarda, parklarda, meydanlarda konserler organize edip Ankara’nın sosyal ve kültürel hayatına daha fazla katkı sağlayabilmek... Bunun yanında sadece klasik müzik değil, popüler müzik dışında, ciddi yapılan, sanatsal değeri olan tüm müzik türlerinde de konserler organize etmek istiyorlar. Küçük bir tüyo, Ankara’da bir antika dükkânı ile görüşmeye başlamışlar bile!

1-5 Eylül'de Kapadokya'da ...

Bu sene dernek bünyesinde, Kapadokya’da 1-5 Eylül 2017’de klasik müzik atölyeleri düzenleniyor. Bir kahve parasına üye olabileceğiniz dernekle ilgili daha geniş bilgi almak isteyen sanatseverler www.klasikkeyifler. org adresine bakabilirler.

Son olarak Ellen Jewett’e ve Cem Önertürk’e konser daveti ve güzel sohbet için teşekkür ediyorum. Umarım Ankara’nın bu yeni kazanımı uzun ömürlü olur ve böylece bugün benim dinlediğim gibi çok güzel konserler dinleyebiliriz.

Söyleşi Zeynep Ö. Yılmaz

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış