Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Ankara’da Kürtçe-Türkçe Bir Edebiyat Dergisi

“Herkes, durduğu yerden başlamalı işe. Biz de Ankara’daydık ve arayışımız buradan başladı, durduğumuz yerden”

Ankara’da Kürtçe-Türkçe Bir Edebiyat Dergisi

Ankara’da, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin öğrencilerinin çabasıyla yayın hayatına başlayan ve Kürtçe-Türkçe yayın yapan bir dergi var: Roza Dergi. Roza’nın editörlerinden Roj ve Dinya ile dergiyi, içeriğini, sürecini, yaşadıkları güzel iletişimleri, baskıları... kısaca derginin ilk çıktığı günden bu yana hikayesini dinledik.

Neden Ankara? sorusuyla başlayalım dedik:

“Herkes, durduğu yerden başlamalı işe. Biz de Ankara’daydık ve arayışımız buradan başladı, durduğumuz yerden.” Ankara Üniversitesi’ne bağlı Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi öğrencisi olan bir grup yurtsever genç bir araya gelerek, okuldaki şiddet ve çatışma ortamının dışında başka bir şeyler de yapabiliriz diyerek yola çıkmış, kendilerini de Roza Komünü diye adlandırmışlar. İlk bir araya geldiklerinde ne yapalım, nasıl yapalım, tartışmalarını sürdüren grup; Ankara’da, üniversitede, bölgede Kürt öğrenci ve gençlere yönelik baskılar, saldırılar nedeniyle düşlerini gerçekleştiremeden dağılmak zorunda kalmışlar.

Derginin bütün sayılarının kapaklarına baktığımızda, Kürdistan gerçeğini görebiliyoruz. Sayfalarında gezindikçe elimizden bırakamadığımız bir çalışma ile karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz. Sayfa aralarında kadınlar var. Kadın kimliğiyle, özlemler, hasretler, gidenler, gidenlerin arkasından hüzünle bakışlar var. Şiirler var Kürtçe – Türkçe, içeriden, zindanlardan sesler var. Bazen bir hevale (arkadaşa, yoldaşa) yazılan mektuplar var. Destanlaşan hayatları bulabiliyorsunuz sayfaların içindeki yolculuğunuzda. Her ne kadar kültür, sanat, edebiyat ağırlıklı olsa da yaşamın her noktasına değen bir dergi, Roza.

Roj anlatıyor, arada sözü Dinya’ya bırakmak istercesine bakarak...

“Biz DTCF’de toplanıp, Kürt gençleri olarak çekilmek istediğimiz şiddet ortamından uzak, üretim hedefli çalışmalar yapmak istedik. Çünkü okuldaki şiddet nedeniyle ne örgütlenme çalışması yapabiliyorduk
ne de kendimizi kültürümüzle var edebileceğimiz bir alan yaratabiliyorduk. Bu yüzden bir arayışımız başladı. Biz ne yapabiliriz diye tartışırken dergi çıkarma fikri ortaya çıktı. Hemen hazırlıklarımıza başladık. Ama bir arkadaşımız tutuklandı. Bazı arkadaşlarımız Ankara’dan ayrıldı. Ertelemek zorunda kaldık. Daha sonra, bu düşü

birlikte kurduğumuz ve birlikte çalışma yürüttüğümüz bir arkadaşımız uzaklara gitti. Bu yüzden de dergi çıkarmak bize zorunluluk oldu. Arkadaşımıza olan vefa borcumuzu yerine getirelim istedik.

İlk sayımızı 2014 yılının Nisan ayında, DTCF dışındaki hiçbir arkadaştan yazı almadan, fakültedeki arkadaşların emeğiyle çıkardık. Okuduğumuz okul, yapısı nedeniyle hep şiddet ve çatışmalarla anılıyordu. Bu çatışmaların bir tarafında biz Kürt gençleri vardık. İstemediğimiz halde hep şiddet ve çatışma ortamının içine çekiliyorduk. Açık söylemek gerekirse bizim kimseye tek bir saldırımız bile olmamıştır. Yine de Kürt gençlerinin hep kavgayla anılmasını istemedik. Biz görünmeyen yüzümüz bilinsin istedik ve imkân olunca Kürt gençliğinin barış içinde neler yapabileceğini bu dergi ile göstermeye çalıştık.

Çıkardığımız ilk sayıyı bildiğimiz tanıdığımız kurumlara, kitabevlerine, kafelere bıraktık, üniversitelerde stantlar açtık, zindanlardaki arkadaşlara gönderdik. Yine başka şehirlere yolladık. İlgi fazlasıyla yoğundu. İlk sayımız (bin adet) bir haftada tükendi. Hem zindanlardan, hem de başka şehirlerdeki arkadaşlardan yazılar gelmeye başladı. Baktık ki, dergiyi sadece Ankara ile sınırlı bırakamayız. Artık daha nitelikli ve geniş kitlelere ulaşacak bir dergi çıkarmak sorumluluk halini almaya başladı. Biz de o günden bu yana, ilk günkü heyecan ve coşkuyla hep daha iyisini yapmanın çabası içindeyiz.”

Roza Derginin; baskısı, dağıtıldığı yerler, masraflarının nasıl çözümlendiği, gelen baskılar ve sorunları soruyoruz...

Dinya: Dergiyi Ankara’da yayınlıyoruz ama dağıtımı ulaşabildiğimiz tüm şehirlere yapıyoruz. Daha çok geliştirdiğimiz ilişkiler üzerinden dağıtımı yapıyoruz. Bunun yanında gençlik derneklerine, kültür merkezlerine yolluyoruz. Bu konuda farklı şehirlerden onlarca arkadaş bizimle dayanışma içinde.

Roj: Ankara’da dergiyi basacak matbaa bulmakta zorlanıyoruz artık. Özellikle derginin yarısının Kürtçe olması ve edebi-politik yazıların varlığı matbaa sahiplerini rahatsız ediyor. Daha önce basan kimi matbaalarda çeşitli gerekçelerle ikinci kez basmak istemiyorlar.

Ermeni soykırımını dosya konusu olarak ele aldığımız 6. sayımız ”Örgüt propagandası” gerekçesiyle toplatıldı. Bu konuda tarafımıza bir bilgilendirme yapılmadığı

halde, bir arkadaşımız yanında 6. Sayıyı bulundurduğu gerekçesiyle gözaltına alınıp bırakıldı. Dergi yasal olarak çıktığı halde, siyasi tutsak arkadaşlara yolladığımız dergiler bazı cezaevleri yönetimleri tarafından “propaganda” yapıldığı gerekçesiyle arkadaşlarımıza verilmiyor.

Kürtçe-Türkçe kültür, sanat, edebiyat içerikli bir dergi çıkarmanın zorlukları ve içerik hakkında geri dönüşler oluyor mu sorusuyla devam ediyoruz.

Roj Agir devam ediyor;

“Zorlu bir süreçten geçiyoruz. Kürdistan’da savaş tüm acımasızlığıyla devam ediyor. Bu kadar ölümün, katliamın, acının içinde biz gitmiş dergi çıkarıyoruz. Diğer zorluklar bir yana, bunca acının kıyısında ya da içinde durup bu çalışmayı yürütmek bizi fazlasıyla zorluyor. Bu konuda, çalışmayı sürdürmemiz için zindandaki arkadaşlar bize güç veriyorlar. Her ne olursa olsun, kültür-sanat ve edebiyat çalışmaları da mücadelenin bir yüzüdür, parçasıdır. Bu gerçeklikten hareketle, bu alanı boş bırakmanın doğru olmadığını ve böylesi çalışmalarda ısrar etmenin daha doğru olacağı inancına vardık.

İlk sayılarda arkadaşların yoğun eleştirileri oldu. Olumlu eleştirilerin yanında, derginin fazla politik olduğu yönünde eleştiriler vardı. Sanat ve edebiyata daha ağırlık vermemiz gerektiği yönünde öneriler oldu. Yine tümüyle Kürtçe olmasını savunan arkadaşlarımız vardı ve iki dilli olmasını eleştirdiler. Gelen eleştirilerin haklılığı yanında şunu da söyleyelim; biz sanat ve edebiyatı ya da yaşamı politikadan, politik duruştan ayrı ele almıyoruz. Edebiyatın ajitasyon ve propaganda yüklü olmasını doğru bulmuyoruz. Ama edebi metinlerin politik bir duruşa sahip olmasını da olağan karşılıyoruz.”

Gelen yazılara bir müdahaleniz oluyor mu sorumuza, Dinya cevap veriyor;

“Zindanlardan gelen mektupları-yazıları olduğu gibi bilgisayara geçiriyoruz. Dil kuralları açısından gerekli düzenlemeleri yapmak dışında yazılara dokunmuyoruz, olduğu gibi yayınlıyoruz. Dışarıdan gelen yazılar için de durum aynı, sadece redakte ediyoruz, yazıya herhangi bir müdahalede bulunmuyoruz.”

Kürtçe yayın yapmakta zorlanıyor musunuz diye soruyoruz.

>>Dinya söze başlıyor;

“Yıllardır süren asimilasyon politikasının sonucu olarak Kürtçe okuyup-yazmak zor elbette. Doğrusu, bunca senelik yasaklama ve asimilasyon politikaları olmasaydı kendi anadilimizde bir dünya yaratabilirdik. Kendi tarihimizi, edebiyatımızı, sanatımızı, müziğimizi özgürce yapabilirdik. Ama yasaklar ve engellemeler nedeniyle zorlandığımız oluyor. Kendi anadilimizde okuyup yazmayı bile kendi çabamızla başarıyoruz. Üniversiteye gelene kadar, edebi metinlere bile ulaşamıyorduk. Aslında Kürtçe edebi ürünler yüzyıllar öncesinde verilmeye başlanmış ve hala da veriliyor. Ama yasaklamalar nedeniyle bu edebi ürünlerden bihaberdik.

Özellikle zindanlardan yeteri kadar Kürtçe yazı elimize ulaşıyor. Genç arkadaşlar arasında da Kürtçe’ye ilgi var. Yeteri düzeyde olmasa da dışarıdan da Kürtçe yazı gönderen arkadaşlar oluyor.”

Roj devam ediyor;

“Kürtçe köklü ve zengin bir dil. Ne var ki, bu kadar köklü bir dil on yıllardır bu topraklarda yasaklıydı. Asimilasyonun etkileri biliniyor. Dilimizden o kadar uzaklaştırılmışız ki, dil çalışmaya başlamadan evvel, en sıradan bir Kürtçe metni okumak dahi çok zorlu oluyor. Dil insanın kimliği olduğu kadar onurudur da. Bu yüzden Kürtçe okuma-yazmayı ve Kürtçe yayın yapmayı önemsiyoruz. Öyle ki, dergiyi sadece Kürtçe yayınlamayı bile dönem dönem tartışıyoruz. Kürtçe yayın yapmakta yaşanan sıkıntılar olsa da, kendi dilimizde yayın yapmak bizim için onur verici ve bu fazlasıyla huzur veriyor bize.”

Dinya:

“Son olarak komünümüz adına şu çağrıyı yapmak istiyoruz. Roza Komünü olarak, bizimle yürümek isteyen, çalışmamıza katkı sunmak isteyen tüm arkadaşlara kapımız açıktır. Dileyen her arkadaş gönüllü olarak çalışmamızın bir parçası olabilir. Yine imkânı olan arkadaşlar maddi katkı da sunabilirler. Böylece yaşadığımız kimi sıkıntıları dayanışma ruhu ile aşabiliriz. İlgili arkadaşlar bizimle irtibata geçebilirler. Teşekkürler.”

Dinya ve Roj olmadığında da derginin sürmesini diliyor ve vedalaşıyoruz.

(Roza Dergi'nin e-mail adresi: kovararoza@gmail.com

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış