İklim krizi bizi doğrudan etkileyen ve parçası olduğumuz doğanın kulak vermemiz gereken bir uyarısı, uyarıdan ziyade acil durumudur. İklim krizi bastığımız toprak ve soluduğumuz hava demektir. Peki insan, parçası olduğu gezegeni bu denli düşüncesizce parçalayıp yok etmeye ne zaman başladı?
Aslında bu sorunun birden fazla cevabı var. İklim krizinin başlangıç noktasından birinin Sanayi Devrimi olduğunu düşünüyorum.
Sanayi Devrimi’yle birlikte yalnızca üretimde makineleşmeye geçmekle kalmadık. İnsanlar köyden kentlere göç etti, istihdam ve refah seviyesi arttı fakat üretim ve tüketime bakış açımız değişti. Artık bir şeyleri onarmaktansa yenilerini satın almayı tercih ediyorduk çünkü böylesi çok daha kolay ve ucuzdu. Bunun bedelinden haberimiz yoktu. Sanayi Devrimi aynı zamanda sömürülen işçi ve işçi hakları demekti. Tanıdık geldi değil mi? Basık odalarda, korkunç koşullarda çalıştırılan, temel haklarını ellerinden aldığımız işçiler, boykot ettiğimiz markalar… İhtiyacımız olduğu için değil de sadece popüler olduğu için alışveriş yapmaya, istediğimiz için ağaç kesmeye, hayvanları ve ekosistemleri yok etmeye başladık.
Bu girdiğimiz yeni çağ ‘antroposen’ çağı yani insan çağı olarak adlandırılıyor. İnsanın doğa üzerinde üstünlük sağlamaya çalıştığı, doğayla birlikte değil doğayı yok ederek ilerlediği yeni bir çağ…
Dünya bize uyarı çığlıklarını yıllar önce duyurdu. Artık bir şeylerin yolunda gitmediğini gözle görülür bir şekilde bizlere gösteriyor. Ekim sonunda kısa kollu t-shirtlerle gezmemiz normal mi? Peki en son ne zaman bir kasırga, sel veya benzeri bir afet haberi aldınız?
Canlı türleri daha keşfedilemeden yok oluyorlar, buzullar eriyor, deniz seviyesi yükseliyor ve hayvancılık sektörü için ormanlar katlediliyor. İnsanlar bütün bunları görmezden gelmeye devam ediyor. Kendi yaşam sürelerini tamamlayıp gelecek nesilleri düşünmeyecek kadar bencilce hem de.
"Değişim sende başlıyor. kullanmadığın bir plastik bardağın bile dünyamız için önemi büyük. Hala neyi bekliyorsun?"
Medya ve politikacılar sessizliğini koruyor. İklim krizi hakkında tek bir cümle bile kurmuyorlar, fakat unutmamalılar ki ileride konuşmak zorunda kalacakları tek konu bu olacak. Ne yazık ki bu noktaya ulaşmamıza sayılı yıllar var. Biz Fridays for Future Ankara olarak, her şey yolundaymış gibi davranmak istemiyoruz. Eğer bu dünyada hep birlikte yaşıyorsak beni ilgilendirmiyor, ben bu konuda bir şey yapamam deme hakkımız yok. Gözleri dolarak "ben torunum için iklim grevdeyim" diyen yaşlı teyzenin, yetişkinlerin onlara bıraktığı dünyadan bihaber çocukların, her yıl öldürülen canlıların ve ekosistemlerin sesi olduğumuzu biliyoruz.
Değişim sende başlıyor. Evet, kullanmadığın bir plastik bardağın bile dünyamız için önemi büyük. Hala neyi bekliyorsun?
Yorumlar (0)