Yurtdışında bir şehre gittiğimde o şehrin tarihine dair izlerin yaşandığı mekânları görmeyi severim.
"Şair.... o ünlü şiirlerini köşedeki kafede her akşam oturduğu aynı masada yazmıştı"; "Ünlü XXX'ler 5 kuşaktır bu mağazadan giyinirler"; "Ressam XXXX bu evde doğmuştu"; "XXX direnişinin bildirileri şu restoranın bodrum katındaki toplantılarda yazıldı." O şehrin hafızasına dair bu noktaları görmek, hikayelerini dinlemek, mekânın atmosferini hissetmek, kokusunu duymak sanki o zamanlara götürür; o anların seslerini bile duyar gibi olurum.
Kendi bireysel tarihlerimiz için de böyle değil mi? Doğduğumuz evi, çocukken oynadığımız parkı, ailece gittiğimiz dönerciyi; ilk aşkımızla buluştuğumuz pastaneyi bir gün gidip ziyaret edebilmek; anılara dönmek, hafızamızı canlandırmak ne hoş olur(du); eğer bu mekânlar hâlâ yerlerinde olsaydı. 60 yıldır yaşadığım Ankara'da kişisel tarihime dair böyle mekânların çoğu yok oldu. Bazıları başka işlevlere dönüştürüldü... Kalan o az sayıdaki mekândan biri Ayhan (Ayhan Sümer) Mağazası. Hani şu Kızılay'daki İnkılap Sokak ile Ziya Gökalp Caddesinin köşesinde yer alan kumaş ve konfeksiyon mağazasından bahsediyorum. Terzi olan teyzemin Almanya'ya göçmesinden sonra dikiş dikmeyi öğrenen annem, terzilikteki iddiasını arttırırken, ergenlik çağımda onunla birlikte ve ileride çalışmaya başladıktan sonra çokça ziyaret ederdim bu mağazayı. Tekstil ürünlerinin büyüsüne belki o zamanlardan kapıldım; hâlâ da zayıf yanımdır.
Girişte saf yeni yünden, şetland, merinos ve angoradan dokunmuş kaliteli, neredeyse evladiyelik trikolar yer alır. Giriş katının iç tarafında genelde pardesülere uygun gabardinler, döpiyesler ve smokinler için lastikotinler, ceketlik prens-dö-galler, tvitler, balık sırtı ve skoç yünlüler bulunur. Alt katta ise daha çok çalışan kadınlara hitap eden hazır giyim, konfeksiyon ürünlerinin yanı sıra yerli ve ithal top top kumaşlar yer alır: satenler, şifonlar, taftalar, güpür danteller, fistolar, ipekler, krep-dö-şinler, soflar, mantoluk deve tüyleri, şayaklar, kaşmirler, alpakalar, ketenler, poplinler, viskonlar, kadifeler... Benim için renk ve doku cümbüşüyle dolu; piyedöpullerin, puantiyelerin, iskoç ve şal desenlerin hayal dünyamı canlandırdığı büyülü bir ortam oldu her zaman. Tezgahtarlar; tecrübeli, yaptığı işten yüksünmeden, müşterisini usandırmadan, pazarlamalarını en iyi biçimde yapmaya çalışan kişilerdir. Ticari ahlak normlarının yıllarca ödün vermeden sürdürüldüğü bir mağaza oldu hep.
Annem artık dikiş dikemez hale geldikten ve tüketimi körükleyen, sentetik malzemelerden üretilmiş ucuz hazır giyim çılgınlığı beni bile sarmaladıktan sonra pek uğramaz oldum Ayhan Mağazasına. En son 2018 yılında gelinim için gelinlik kumaşı bakmaya gittiğimde, sanki uzun zamandır görmediğim bir dostuma kavuşmuş gibi hissettim. Pek çok gelinlik kumaşı mağazasına baktıktan sonra aradığımız kalitede bir Fransız dantelini orada bulmuştuk. Bir parça indirim istediğimde bir köşede oturmakta olan Ayhan Beye sordular; o da benim için küçük de olsa bir iskonto yaptı. Kendisini son görüşüm oldu. Dilerim, yıllardır çizgisini, kalitesini hiç değiştirmeden; ticaret hayatını belirli bir standartta sürdüren Ayhan Mağazası, şehrin hafızası olarak bulunduğu yerdeki yaşamını gelecek kuşaklara da taşır.
"O şehrin hafızasına dair bu noktaları görmek, hikayelerini dinlemek, mekânın atmosferini hissetmek, kokusunu duymak sanki o zamanlara götürür; o anların seslerini bile duyar gibi olurum"
Yorumlar (0)