Yıllar önce ablam bir kitap okumuş, bize de bahsetmişti. Oldukça heyecanlanmıştık. Geçen hafta, bayram günlerinde yeniden elimize geçti aynı kitap. Ailece hararetle aynı sayfalara yeniden daldık derin derin. Kitap, Ayfer Tunç’un 2003 yılı Balkanika Ödülü’nü de aldığı “Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek 70’li Yıllarda Hayatımız” adlı kitabı (Can Yayınları). Sayfa 313’de 70’lerin destancılarından bahsediyor. Sokaklarda trajedi satan destancılardan… Annem bana şöyle anlatmıştı: “Görmesin diye kapının önüne çıkmadan aralık kapıdan seyrettim. Etrafında bir sürü adam, kadın, çocuk. Üzgün, meraklı, dehşetengiz bir ifade ile onu dinliyorlar. Kasketli adam, başını ve bıyıklarını oynatarak heyecanla şehirdeki ibretlik bir cinayeti tüm detayları ile anlatıyor. Aralarda da tok sesiyle hem söylüyor, hem de boynuna astığı teypten çalan yanık sesli bir türkücüyü dinletiyor. Sözün bittiği anda da kağıtlara yazılı, benzer ürpertici haberleri dinleyicilerine veriyor. O zaman şimdiki gibi vaka-i adiyeden değil bu cinayetler. Kalabalık sessizce ayrılırken boynundan salınan torbaya gönüllerinden ne koparsa atıp gidiyorlar. Herkes uzaklaşınca birden seslendim, doğruca bana baktı ve şaşırdı, önce koltuk değneklerini sonra da teybini düşürdü elinden. Topladım onları, sarıldık ağlaştık kendi durumumuza. Sen gele gele bizim evin önüne kadar gel de…”
Yer Eskişehir’de Kızıltoprak Mahallesi (12 Eylül 1980’den sonra Kırmızıtoprak olan), Aydoğdu Sokak, ben daha doğmamışım. Destancı, daha sonraki hayatımda ancak bir kez görebileceğim amcam. Öyküsü film olacak türden. Giresun’un Şebinkarahisarı’nda babaannemin bir anlık dalgınlığında tandıra düşen amcamı, zar zor yetiştirdikleri hastanede bir bacağı eksik olarak kurtarıyorlar. Yıllar boyunca koltuk değnekleri ile itilip kakılan oğlan sonunda alıp başını gidiyor memleketinden. Zaman zaman izine rastlansa da gizleniyor hayattan hep. Onun payına düşen ise destancı olmak. Ayfer Tunç’un 1970’lerde gördüğü destancı da oydu, amcam.
Neşet (Ertaş) Usta “Ozanlar birbirinin devamıdır” derdi. Gel gör ki bir başka Anadolulu ozan da zamanının destanlarını kapı kapı anlatırmış. Onun da kör olduğu rivayet edilir (Homerus caecus fuisse dicitur). 2700 yıl öncesinin dünyası hafızasına kazınmışmış yani. İlyada ve Odysseia’da 28000 dize (16000 ve 12000 heksametron). 24’er bölümlük (her biri Yunan alfabesini oluşturan har' e ifade edilen) destanlar. Sadece İlyada da 500000 harf. Smyrna’lı (Simürna diye okuyalım). Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) şöyle diyor O’nun için; “…Hititlerin Anadolu’ya gelişlerinden bir ozanın doğuşuna dek Yakındoğu; halkların, dillerin ve dinlerin birbirine karıştığı bir yer olmaya devam etti. Ve Anadolu’nun Symirna kentinde bir ozan bu halkları anlattı…” Eserleri İlyada ve Odysseia ondan çok daha önce var olan bir dünyanın ışımasıdır. Aklın ve aşkın satırlarında İlyada’da Anadolu’da bir kenti, Odysseia’da Anadolulu bir insanı anlatır. Troyalıları, Akhaları, Mirmidonları, Argosları yani Helenleri, eski Anadoluluları anlatır dizelerinde. Homeros (adı kefil anlamına gelmektedir), yazılı tarihin bilinen en eski edebi eseri İlyada’ya şöyle başlar:
“Acıyı söyle, tanrıça, Peleus’un oğlu Akhilleus’un kinini! Lanetlinin!, Akhalara sayısız acıyı tattıranın ve bir çok güçlü hayatı, nice kahramanları Hades’e atıp cesetlerini köpeğe kuşa yem yapanın. (Zeus’un buyruğu yerine getirilmiş oldu!), Kavganın başladığı ilk andan itibaren, erlerin lideri Atreusoğulları ve tanrısal Akhilleus’un (arasında)…”
Kör bir destancı kime, neyi, nerede anlatır bilinmez ama destanlar günümüze bir bütünlük içinde tastamam ulaştı. Kör bir ozanın tek başına dolaşamayacağı aşikar. Acaba yoldaşı kimdi? Anadolu’da nerelere gitti acaba? Gittiği yerlerde onu dinleyenler Troyalı kahramanların öykülerine ağlayıp tanrılarına kızdılar mı? Homeros Odysseus’un memleket özleminişöyle paylaşır bizimle: (5, 151: Kalypso’nun Odysseus ile karşılaşması) “…sonra onu deniz kenarında otururken buldu; Gözleri ağlamaktan ıslaktı; o anda canlı hayatı birden memlekete dönmek için yapılan yakarmalarla yok oldu… Bu toprağın mesajını özümseyerek bizlere aktaran bütün destancılarına selam olsun; geçmişte değil, geçmişle kalın dostlar… Homeros
Yorumlar (0)