Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Azalttıklarımız

Ankaralının dilinde mahale mahale dolaşan “bir zamanlar…” sözünün içinde melankolik bir azalmayı sezeriz hemen. Bu azalmanın öznesi ve nesnesi çoğu zaman bulanıklaşsa da “azalanlar” listesi oldukça netir. Eski bir avlunun hiç açılmayan kapıları, kilitleri suskun evler, taş duvarlar, sahafta birkaç fotoğraf, akşam sohbetlerinde bahsi geçen Ermeni ablalar, Yahudi bakalar, düğünler, yemekler, suskunluklar, sesler, yüzler, gözler, isimler…

Azalttıklarımız

Biz bu listenin tamamına suç ortağı oluyoruz bu dosya ile. “Azaltıklarımız” dosyası, Solfasol gazetesinin borcudur. Ulus Baker’in deyişiyle; doğaya, tarihe, geçmişe ve geleceğe duyulan bir “ilk sorumluluktur” vicdan. Bu dosyayı açmamız, bütünüyle dostluktan, kentin bir arada yaşamak demek olduğunu bildiğimizden, çoğaltmanın, çoğalmanın tadını aldığımızdan. Yokluğun acısını yaşadığımızdan olsa gerek; bize (Ankaralılara) özgü melankolimizi “yok etiklerimizin vicdanı” üzerinden değil de en fazla –olsa olsa- gidene özlem ile yaşamak istediğimizden yapıyoruz bu dosyayı.

“Azaltıklarımız” dosyası, Elçin Aktoprak’ın “Azınlık Kimdir” çerçeve sunuşu ile başlıyor, Nurşen Gülüoğlu ve Mehmet Öz’ün yazıları sizi içimizde azalanların sesine, bize ve komşumuzun sesizliğine yönlendiriyor. İlerleyen sayfalarda, Murat Sevinç ile kent-kimlik söyleşilerinde başka kentlerden başka özlemleri okuyacaksınız. Arif Şentek, İrfan Akalp ve Fahri Aksırt ise Ankara’da azaltıklarımızın peşine düşerek “neredeler?” diye soruyorlar. Bir daha, usanmadan soralım: “Bir zamanlar…” burada olanlar neredeler sahi? Ermeni asılı şair Zahrad belki cevabını verebilir bize: “Mahalede on kedi varsa: Biri sensin/Yüz kedi varsa: Biri yine sen- Ama bu kez yüzde birsin -/Oysa okşadığım - tek bir kedi -/ O kedi: Yüzde yüz sensin”

 

 

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış