O gün Ankara’da eylem çağırısı her zaman olduğu gibi Güvenpark’a yapıldı. Alanda uzun zamandır Ankara’da olmayan bir kalabalık olduğunu gördüm, bunu herkes söyleyebilirdi. Gözaltı sürecine kadar, Kızılay’da, çeşitli sokaklarda gaz ve toma suyuna karşı direnen kitle zaman zaman kapalı alanlara sığındı; bazen ise olabildiğince geriye çekildi. En ufak toparlanmaya dahi gelen çevik saldırıları bir süre sonra kitleyi meydandan epey uzaklaştırdı.
Aldığımız haber üzerine Kızılay’dan arkadaşım Eren ile birlikte 20.30 civarı ayrılarak Kennedy’ye gitmeye karar verdik. Kennedy’de de tıpkı Gezi’yi hatırlatır biçimde bir kalabalığa karşılık, BP civarına konumlanmış 1 toma, 1 akrep ve çevikler mevcuttu. Trafik saldırı anına kadar akıyordu, yol eylemciler tarafından trafiğe kapatılmadı. Her eylem pratiğinde olduğu gibi, olası saldırıdan sonra ne tarafa kaçacağını konuşanlar olarak Büklüm Sokak’ta karar kıldık.
Bu karardan bir süre sonra Esat tarafından çevik saldırısı başladı ve belirlediğimiz üzere Büklüm’e giriş yaptık. Çeviğin gelişini kontrol ederek kaçan bir grupla birlikte Beykoz Sokak’tan inen çevik kitlesine yakalandık ve ortada kaldım. Refleks olarak sokağın köşesinde park etmiş bir aracın oraya saklanmayı düşünsem de çeviğin beni fark etmemiş olması tabii ki mümkün değildi. Aracın etrafına çömelmiş 6-7 kişiyle birlikteyken -ki sonradan hepsiyle iletişime geçebildim- 2 çevik aracın yanına geldi ve en dışarda ben kaldığım için joplandım. Darbelerin bir kısmı başıma geldi. Vurulan joplar yetmezmiş gibi bir de daracık alana defalarca gaz atıldı, gazdan kurtulanlar yanda yer alan manava girerken ben gazın etkisiyle sokağın ortasına doğru ilerledim. Çeviklerin gittiğini düşünerek yaptığım bu davranış beni yerde kalkan, jop ve tekmelerle muhatap olmak zorunda bıraktı. Bu sırada kaskını çıkartmış bir polis de sürekli olarak ‘Berkin nerede?’, ‘Geldi mi Berkin?’ şeklinde sözlü taciz etmekten de sakınmıyordu.
Bir süre yerde kaldım; uzuvlarımı, başımı ve yüzümü kontrol edip kalkmaya karar verdim. Görüş açımda çevik göremediğim için kaçabileceğimi düşünmüştüm. Ancak çevikler yine ayrılmamıştı, bu kez bir duvara yaslayarak gözaltına almaya başladılar. Bu sırada dağılan gaz yüzünden çıkartılan kasklar arttı, bir kısmı ise ısrarla kaskların altında bağırıyor ve küfür ediyordu. Ben dahil tüm gözaltına alınanları defalarca duvarda aradılar, tartakladılar, tekme attılar. Tek hatırladığım bir anne-kızın -ki kendilerinin durumu iyi, sonradan konuşabildik- da uğradığı sözlü tacizdi. Büklüm Sokak’tan Atatürk Bulvarı’na yer yer tekme, kalkan darbeleri ve küfürler eşliğinde yürütüldüm, ellerim arkadan plastik kelepçeyle ve ters yönden bağlanmıştı. Bu durum omuzların aşağıda kalmasına ve kafayı kaldıramamaya sebep oluyor. Çağdaş Sanatlar Merkezi’nin önüne geldiğimde etrafımdaki çevik grubu değişti, otobüslerin yanında birkaç kez daha arandım. Her arama yapan, kasksız da olmasının da etkisiyle daha rahat küfür ediyor ve vuruyordu. Karşılık vermeyince sinirlenen 2 çevik cinsel tacizde bulundu. Arama sürecim uzun sürdüğü için benimle beraber gözaltına alınan herkes ekiplere teslim edilmiş ve yola çıkmışlardı. Tek kaldığım için Transit Connect marka aracın arkasına bindirildim.
20 dakika kadar burada yalnız kaldım. Aralıklarla araca oturan şoför ve yan koltuğa binen 2 ayrı memura kafamdan darbe aldığımı ve hastaneye gitmem gerektiğini söylesem de oralı olmadılar. Bu sırada araca kustum. Tekrar binen memura ‘beni götürmezseniz döşemelere kusacağım’ demem üzerine araç hareket etti. Hastaneye gitmeyi beklerken kendimi Ankara Emniyet’te buldum.
Yarım saat kadar duvara yaslanarak bekledim sonra iyi hissetiğimi fark eden bir memur beni ayrı bir odaya aldı. Sonradan öğrendiğim kadarıyla tutuklanan eylemciler arasında yer alan bir doktor kadın polislere travma geçirdiğimi ve götürülmezsem sorun olacağını söylemiş. Bunun üzerine ambulans çağırılmış. Hastaneye gelişimi tamamlayacak kimseyle görüşmediğimden ötürü ambulansta ne olduğunu hatırlayamıyorum. Bir CMK avukatı ile birlikte doktorun yanında buldum kendimi. Ambulansla beraber gelen polis memuru da başımdaydı. Çok kısa bir muayeneden sonra baş darbesinden ötürü tomografiye alınmam gerektiği söylendi. Tomografi sonucunu beklerken 6 ayrı film çekildi, kan ve idrar alındı ve EKG’ye girdim.
Doktor bu süreçte yakınlarıma 20 gün sürebilecek bir hafıza kaybı yaşayabileceğimi, travmaların normal olduğunu, beyinde kanama olursa yapılacak çok az şeyin olduğu iletmiş. Yardımcı olan, iletişime geçen birçok insan sayesinde hafızam birkaç günde yerine geldi. Yanımda olan arkadaşlarıma, geçmiş olan dileklerini ileten güzel insanlara bu vesiyleyle bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
Yorumlar (0)