Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Berlin’den Bir Yeşil Alan Hikâyesi

Berlin’den Bir Yeşil Alan Hikâyesi

Resmi kuruluşu 13. Yüzyıl olan, bir ticaret şehrinden kraliyet başkentine evrilen Berlin, 1920 yılında inanılmaz bir endüstrileşme yaşayarak 7 şehir, 59 tarım topluluğu ve 27 konut bölgesinin birleşiminin ardından, 20 semte ayrılarak günümüzdeki sınırlarını oluşturmaya başlamış. Ardından Nasyonel Sosyalistler dönemi, savaş, sektörlere bölünmüş 2 Berlin, soğuk savaş ve günümüzün turistik şehri. Çalkantılı bir tarih ve 20. Yüzyılın 2. Yarısını şekillendiren pek çok olayın baş aktörlüğünü yapmış bir başkent. Batı Berlin ve Doğu Berlin 1991 yılında birleşti. Günümüzde ise, Almanya’nın 16 eyaletinden birinin, başkenti Potsdam olan Berlin-Brandenburg’un yönetim merkezi. 13 yıldan bu yana görevde olan ve 3 kez seçilmiş olan Berlin’in Belediye Başkanı Klaus Wowereit Berlin’e Hükümet Eden Belediye Başkanı ünvanını taşıyor. 12 belediyeden oluşan şehir, Almanya’nın yönetim ve bürokrasisine ev sahipliği yapıyor.

Peki Berlin’de belediyeler ve halk arasındaki iletişim nasıl, sorunlar nasıl çözülüyor? Türkiye’de yerel seçimler yaklaşırken, şehirlerin yeşil alanları üzerinden pekçok olay yaşanırken sizlere Berlin’e dair bir yeşil hikaye anlatayım dedim.

Berlin’in Tempelhof-Schöneberg Belediyesine ait geniş bir alanın hikayesi bu. Almanya’nın havacılık tarihinde önemli bir yeri olan Tempelhofer Feld yani Tempelhof Alanı. 1909 yılında motorlu hava taşıtlarına açılan bu alan, 1941 yılında binaların tamamlanması ile Tempelhof Havaalanı halini almış. Nazi filmlerine bolca dekor olan, Berlin’e dair tüm görüntülerde toplumsal hafızalara kazınmış bir tarihi alan.

2008 yılına gelindiğinde, Berlin’e merkezden uzakta bir havaalanı yapımı kararıyla Tempelhof Havaalanı da uçuşa kapatıldı. Peki 300 hektarın üzerinde bir büyüklüğe sahip bu alanın yeni kullanımı nasıl olacaktı? Belediyenin alana yatırım yapma kararı alınacağının duyulması üzerine, Squat Tempelhof olarak biraraya gelen aktivist bir grup bunu protesto etmek üzere alanı işgal etti. Olaylar polis tarafından bastırıldı ve 102 gösterici gözaltına alındı. Tanıdık geliyor şu ana kadar değil mi?

 Devam edelim... 2010 yılında Tempelhof Alanı resmi olarak Tempelhof Parkı olarak açıldı. Binalar ise çeşitli fuarlar için değerlendirilmeye başlandı. Açıldığı hafta çoğu Berlinli gibi gidip uçurtma uçurduğumuz alana hayat getirmek üzere 200 kadar öncü proje teklifi gelerek, alanda inisiyatiflerin gönüllü çalışmalarına bölümler ayrıldı. Bunlardan en dikkat çekeni ise, Arche Metropolis oldu. Ama, maalesef park yatırımcıların gölgesinden kurtulmayı başaramadı.

2017 yılında parkın Uluslararası Bahçe Gösterisine evsahipliği yapması planınndan yola çıkılarak, bir yarışma ile alanın düzenlenmesine karar verildi. Alanda 270 milyon euroya mal olması beklenen bir şehir kütüphanesi, metrekare fiyatı Berlin için uygun denebilecek 6 € olarak fiyatlandırılacak 1700 konut, bir göl, çeşitli bahçeler, kışın buz pateni pistine dönüşecek bir yapay göl, toplu ulaşım raylı sistem hatları planlandı. Ve tabii ki parkın özgürlüğü için nöbette olan aktivistler hemen devreye girdi! Vatandaş İnisiyatifi %100 Tempelhof Alanı olarak biraraya gelen Berlinliler, alanın kültürel tarihine saygı, doğal güzelliğinin korunması açılarından olduğu gibi korunması için mücadele ediyor. ‘’Şehirlerimizin gelecekteki yaşam kalitesi kentsel nüfus, kentsel iklim ve habitatı koruma, uygun fiyatlı konut ve ticari alan yaratılması yanı sıra, sosyal kaynaşma ile açık alan kullanımı gibi acil sorunların nasıl ele alındığından etkilenir.’’ cümlesi ile açılan bir change.org sayfası imzaya açıldı. Vurgulamakta fayda var; 50 hektar büyüklüğündeki şehir parkı Hasenheide Tempelhofer alanına 3 km uzakta. 13 hektar yüzölçümü olan Viktoriapark yaklaşık 2 km, 26 hektarlık Park am Gleisdreieck ise 4 km uzaklıkta. Yani bölgenin yeşil alan yoksunluğu çektiği söylenemez. Fotoğraflara baktığınızda, ‘’güzel proje nesine karşı çıkıyorlar, bi sürü de yeşil alan’’ diye düşünmüş olabilirsiniz. Ama Nasyonel Sosyalistlerin Yahudi kurbanlarına gösterilen saygı kavramı ile eş tutulan ‘’olduğu gibi koruma’’ fikrine uymadığı da net.

Alanın toplumsal hafızası tamamen siliniyor. Ayrıca Berlin’de son yıllarda kiraların yükselmesi ve semtlerin çehrelerinin değiştirilmesi büyük bir sorun. Özellikle göçmenleri çok etkileyen bir durum bu. Duvarın kalkmasının ardından yoğun bir inşaat alanına dönüşen şehirde, semtlerin mevcut kimliklerinden farklı popülariteler kazanması, eski kiracılardan kurtulmak için ev sahiplerinin manipülatif uygulamalarla homojen komşuluk yaratma çabası, eski çehreli semtlere yeni bir yapı grubu, ortak kullanım alanı yapılması ile mevcut kiraların yükseltilmesi olarak bu durumu maddeleyebiliriz. Tempelhof Alanı için de bu sürecin işletilmesinden ve çevre konutların yeniden şekillendirilmesi ve mevcut kiracılara bu yeni çehrenin kira artışı olarak yansıtılması endişesi ile, yaşanılmış tecrübelerden yola çıkarak baştan engellemek için inisiyatifler çok yoğun çalışıyor.

Tüm bu sivil çabanın 185 binden fazla imza toplaması sonuç verdi ve şehir senatosu alanla ilgili kararın verilmesi için bir halk oylaması kararı aldı. 25 Mayısta sandık başında Berlinliler Tempelhof Alanı’nın kaderini belirleyecek. Yeşiller’in ve Korsanlar Partisi’nin politik desteğini alan %100’cüler, bu alanın imara ve düzenlenmeye açılmasına engel olma çabaları yüzünden, SPD ve CDU tarafından egoist olmakla suçlanıyor. Özellikle sosyal demokratların bu tanımlamayı yapması, ranta teslim olmalarının bir delili olarak şehrin gözünde iticileşmelerine neden oluyor. Peki yaşanan bu çekişme, 13 yıldan bu yana eyaleti ve şehri yöneten Wowereit’i nasıl etkiliyor?

2012 yılında şehrin reklam panolarına asılan birbirinden idddialı afişlerle yaz aylarında açılacağı duyurulan Berlin Uluslararası Havalanı BER, açılamadığı ve bir yatırım felaketi haline geldiğinden bu yana, projenin denetçisi de olan Wowereit Berlinliler tarafından şehre layık olmama hususunda yargılandı, mahkum edildi bile. Tempelhof Alanı ile ilgili olaraksa kibirli ve küstah olarak değerlendiriliyor. Partilerde, açılışlarda, yurtdışı gezilerde boy göstermesi ile uzun yıllardan bu yana eleştirilen Wowereit, Berlin’i bir turizm cazibe merkezi haline getirmeyi başardı ancak halkı memnun etmeyi başaramadı denebilir.

Savurgan, modern dünyaya fazlasıyla uyum sağlamış, golf dahi oynayan olarak tanımlanan güzel ve zenginlerin arkadaşı Wowereit, kişiliği ve tarzı nedeniyle halk tarafından yargılanmakta. Basının bir kısmı tarafından ise hala Berlin gibi bir şehri yönetmek için en doğru en modern en açık politikacı olarak görülmekte. Metropollerde belediye, halk, rant ilişkisinden, uyum ve sulh beklemek 21.yüzyılda saflık olacağından, Berlin’de de her şey güllük gülistanlık diyecek değilim. Hele ki bu şehirde kira vermek durumunda iken. Ancak halkın şehre müdahalesi, buna duyulan saygı ve reaksiyon şekli açısından ele alındığında, 700 yıllık bir şehir kültürünün avantajlarının Berlin’e hakimiyeti çok yoğun hissedilmekte.

STK’ların gücü, gelişmiş refleksleri, proje üretme ve örgütlenme becerileri takdir edilesi. Özellikle bu inisiyatiflere hakim kişilerin entelektüel ve antikapitalist kimlikleri, kolay pes etmeyen aktivistler olmaları, teknolojiye hakimiyetleri kadar doğal yaşama duydukları saygı ve bağlılık Berlin’i uluslararası sermayenin sivri dişleri arasında kalmaktan ve kimliğinden uzaklaşmaktan koruyor.

 

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış