Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Cemevi Duvarından Nesne, Alevi Siyasetinden Özne

Alevilerin siyasetin öznesi olmasını savunacağız ama Cemevi duvarlarının nesne olmasına izin vermeyeceğiz. Sanırım bu cümle hırstan, kibirden ve ucuz popülizmden uzak duruyor.

Cemevi Duvarından Nesne, Alevi Siyasetinden Özne

Türkiye solunun yeni hassasiyetinden birisi de ötekinin haklılığıdır. Sınıf mücadelesi dünyada olduğu gibi Türkiye’de de etkinliğini azaltırken Kürt sorunu, Alevi meselesi, kadın hareketi gibi ‘ötekinin siyaseti’ önem kazandı. Hatta öyle bir önem kazandı ki, sorgulamaksızın ‘ötekine’ dokunacak her siyasetin haksızlığını kanıksamış olduk bile.

Hikaye daha öncesine dayanıyor ancak bir kırılma noktası olarak şuradan başlamak gerek: PSAKD Yenimahalle Şube Başkanı Cevahir Canpolat ve örgütü, park işgalinden çok çok önce Yenimahalle Belediyesi önünde ‘Cemevi taleplerini’ göstermek üzere bir eylem yaparlar. O arada odasında bulunan Fethi Yaşar eylemden haberdar olur. Dönemin PSAKD Genel Başkanı, aynı zamanda bir avukat olan Fevzi Gümüş’ü telefonla arar. Fethi Yaşar, kendisine zaten Cemevi’nin sözünü verdiğini ve bu sözünü tutacağını belirtir. Fevzi Gümüş telefonu kapatır ve şube başkanı Cevahir Canpolat’ı arar. Kendisine bu eylemi yapmadan önce neden genel merkeziyle bilgi paylaşımında bulunmadığı sorar. Cevap alamayan Gümüş, şube başkanı Canpolat’tan eylemi bitirmesini ister. Canpolat eylemi bitirir ama içindeki hırs bir süre sonra yeniden açığa çıkacaktır.

Hırs insanın gözünü kör eder. Bugün, takriben 80. gününe girmiş olan Cemevi direnişinde bu hırs ve yanında bir tutam kibir var. Yerel seçimlerle hiçbir organik bağı olmayan Alevi hareketi içerisinde kartlar yeniden dağıtılıyor. Alevi hareketinde daha önce hiçbir zaman olmayan bir şey oluyor ve şubelerin merkeze oranla etkisi azalıyor. Çünkü AKP’nin karşısına aldığı Alevi kitleye karşı kapalı devre mücadelesini yükselteceği biliniyor. Bunun için merkezde yeni nüvelere ihtiyaç duyuluyor. Merkez o nüveyi oluşturma gayreti gösterirken şubelerden bazıları merkeze göz kırpıyor. Ayrıca yerel seçim yaklaşıyor. Türkiye ana muhalefet partisi de yeni bir kompozisyon yazmanın derdinde. Örgütleri başarısız bir yapılanma dışarıdan nitelikli kadroları partiye çekme amacı güdüyor. Böyle bir durumda bir Alevi örgütünün başında bulunmak bulunmaz bir fırsat olmalı.

Ötekinin haklılığının arkasına sığınmak da cabası. Aleviler, uzun zamandır siyasetin öznesi olmayı talep ederken herhalde bundan söz etmemişlerdir. Siyasette denge ve denklem, merkezkaç kuvvetinden etkilenmemek için elde tutulması gereken iki parametre. Onları kaybettiğiniz anda savrulur, kendinizi bambaşka bir yerde bulursunuz. Ancak dengeyi ve denklemi elde tutmak için öteki siyasetinin arkasına saklanmak da bir hayli gayri ahlaki duruyor.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneklerinde, bir çatı örgütü olan ve PSAKD’yi de içine alan Alevi Bektaşi Federasyonu’nda, Cumhuriyet Halk Partisi’nde ve sosyalist cenahta kısacası Türkiye solunda yeni dengeler kurulurken ‘Alevilerin haklı mücadelesini manipüle ederek’ pozisyon almaya çalışanlar var. Ötekinin haklılığını savunacağız, Alevilerin siyasetin öznesi olmasını savunacağız ama Cemevi duvarlarının nesne olmasına izin vermeyeceğiz. Sanırım bu cümle hırstan, kibirden ve ucuz popülizmden uzak duruyor.

 

 

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış

İlginizi Çekebilir