Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Cennet Sineması ve Huysuz Virjin

Cennet Sineması ve Huysuz Virjin

Huysuz Virjin'in ölümü aklıma Giuseppe Tornatore’nin Cinema Paradiso (Cennet Sineması) filmini getirdi. İzleyenler hatırlayacaktır. Kasabanın papazı her filmi halka gösterilmeden önce izler, öpüşme sahnelerinde elindeki zili çalar, makine dairesindeki Alfredo, o bölümleri işaretler, sonra da keser çıkartırdı. Böylelikle halk, “ahlakı”nı bozacak şeylerden korunmuş olurdu :)

Filmin esas karakteri, sinema delisi, dehşet yaramaz, 7 yaşındaki Salvatore'ydi. Alfredo'nun çırağı olan Salvatore büyüyünce, Alfredo'nun da ısrarıyla Roma'ya sinema okumaya gidiyor, ünlü bir yönetmen oluyor, Alfredo'nun ölüm haberini alınca da yıllardır görmediği kasabasına geri dönüyordu.

Alfredo, öldüğünde Salvatore'ye teslim edilmek üzere bir film kutusu bırakmıştı. Filmin sonunda Salvatore özel bir salonda kutudan çıkan filmi tebessümüne eşlik eden gözyaşlarıyla izlemişti.

Alfredo, yıllar boyu papazın sansürlediği öpüşme sahnelerini uç uca eklemiş, yepyeni bir film yapmıştı.

**

Huysuz Virjin'in ölüm haberini alınca aklıma o sahne geldi.

Yıllar evvel, Levent'te, ufak tefek animasyonlar yaptığım bir post-prodüksiyon şirketi vardı. Aynı zamanda çok sayıda TV programının montajını filan yaparlardı.

Ne zaman gitsem, ekibi kahkahalar içinde Huysuz Virjin'in çekimlerini montajlarken bulurdum. RTÜK ya da diğer nedenlerden ötürü, o kadar çok yeri çıkartır ya da "biiiip" koyarlardı ki ham çekimin en az yarısı kullanılmazdı.

Bir gün cesaretimi toplayıp Cennet Sineması'ndaki durumu anlattım. "Abiler siz de Alfredo'nun yaptığını yapsanız şahane olmaz mı?" diye bir öneride bulundum. Doğrusu pek de tınmadılar. Ama yaptılarsa şahane bir işe imza atmış olmalılar.

Sonradan bir araya getirilmiş sansürsüz Huysuz Virjin şovlarını kim izlemek istemez ki?

Onun, makam, mevki, statü, şan, şöhret, cinsiyet takmayan; riyakârlığı, ikiyüzlülüğü, kibri sarakaya alan, nalına da mıhına da vuran tarzı, Türkiye toplumunun halen en büyük ihtiyaçlarından biri değil mi?

**

Yaşının ilerlediği bir dönemde sunduğu bir yarışma programında fenalaşmış, yere yığılmıştı. Salondakiler yine şaka yaptığını sanmış gülüp geçmişlerdi. Hadisenin ciddiyeti anlaşılınca tıbbi müdahale yapılmış, ayıldığında ilk cümlesi, "Gittim baktım. Yukarıda iyi bir arsa bulamayınca geri döndüm." olmuştu.

Yolu açık, mekânı cennet olsun.

Yazar Aydan Çelik

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış