Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

ÇERNOBİL’İN ÖDETMEYE DEVAM ETTİĞİ HESAPLANAMAYAN BEDEL

Ülkenizde, Çernobil radyasyonunun ölümcül olmayan kanserleri, selim tümörleri, Haşimato tiroiditi, Tip I Diyabet, verem, ölü doğum, düşük, büyüme geriliği, doğumsal anomaliler, zekâ geriliği, büyüme bozuklukları gibi sorunları arttırıp arttırmadığını bilmiyoruz.

ÇERNOBİL’İN ÖDETMEYE DEVAM ETTİĞİ HESAPLANAMAYAN BEDEL

Bundan 39 yıl önce 26 Nisan 1986’da, Sinop’a yaklaşık 1000 km uzaklıkta Ukrayna’nın Kiev kenti yakınlarındaki Çernobil Nükleer Santralı tesisindeki 4 nükleer reaktörden birisinde insanlık tarihinin o güne kadarki en büyük radyasyon kazası oldu. Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının 200 katı radyoaktif maddecik atmosfere yayıldı.

Radyoaktif maddecik yüklü bulut dünyayı iki kez dolaştı; radyasyonunun en yüksek olduğu dönemde Türkiye üzerinden iki kez geçti (1). “Radyoaktif bulutların 3 Mayıs 1986 Cumartesi günü Marmara'ya, 4-5 Mayıs günleri Batı Karadeniz'e, 6 Mayıs günü Çankırı üzerinden Sivas'a, 7-9 Mayıs tarihlerinde Trabzon-Hopa'ya ulaştığı, 10 gün sonra da tüm Türkiye'ye radyoaktif parçacıkların yayıldığı” anlaşıldı (2,3). Başta Doğu Karadeniz, Kuzey Marmara (İstanbul, Edirne) olmak üzere yağmur yağan her yerde toprağa, suya ve bütün bitkilerin üzerine indi. Otlayan, saman yiyen hayvanların et ve sütlerinde, yediğimiz ve tükettiğimiz bütün besinlerde (su, süt, yoğurt, peynir, marul, ıspanak, fındık, çay, domates, salça, kekik, tütün vb.) birikerek yıllarca aşımıza, ekmeğimize, tütünümüze girdi, ama yasaklar nedeniyle ülkemizde resmi besin kısıtlamaları vb yapılmadı.

Kazadan önce doğup 0-18 yaşında çocuklarla kazadan sonra doğan 0-18 yaş grubu, büyüme çağında oldukları için beslenme, deri ve solunum yoluyla herkesten çok daha fazla radyasyon aldılar. Bu grup o zamanki Türkiye nüfusuna bakarak kaba hesaplarla yaklaşık 25 milyonun üzerindeydi. Bu gruba “Çernobil Çocukları Kohordu” demek gerekirdi. İsim bile takamadık.

ÇERNOBİL’İN ÖDETMEYE DEVAM ETTİĞİ HESAPLANAMAYAN BEDELÖrneğin eşim radyoaktif bulut üzerimizden geçerken Ankara’da, büyük oğluma tam beş aylık hamile idi. Bir hafta sonu Çubuk Barajı’nda pikniğine gidip, çayırlara oturduk. Gerek annesi ve ben, gerekse doğunca oğluma olabildiğince süt, yoğurt ve yeşil sebzeler ve çay içirmedik, yedirmedik, ama kaç ay yaptık bunu acaba? Zira 1987 yazında Marmaris’te tanıştığımız bir turist karı-koca, hekim olduğumu öğrenince “1986 nasıl geçti?” demişti. “Nasıl yani? Anlamadım.”demiştim. “Çernobil yüzünden biz bir yıl konserve yemekten imanımız gevredi.” deyince anlamıştım. Bizimkinin gevremediğini söylemiştim. Anlaşılan aslında ‘bizim imanımız’ sonra fena gevreyecek; çocuğum 30’lu yaşlarında ağır seyreden bünyesel bir bağışıklık (otoümmün) hastalığına yakalanacaktı, ama imanımızın gevremesinin ne kadarının Çernobil kaynaklı olduğunu hiç bilemeyecektik. Zira:

Kazadan 20 yıl sonra açıklanan raporlara göre (4,5):

- Deri ve solunum yoluyla alınan radyasyon dozumuzu belirlemede kullanılacak ‘dış doz’ ölçümlerinin sadece Ankara ve İstanbul’da yapılabildiği; bu yüzden Türkiye’yi temsil eden yerli veri olmadığı; kişisel olarak alınan dış ışınlama dozu hesaplamalarında kullanılan ‘toplum bireylerinin gün boyu açık havada kalma faktörü’ (kirlilik bölgesinde yaşayan nüfusun günlük zamanını nerede geçirdiği) için “Avrupa’da nüfusun yaklaşık % 80-90’inin günlük zamanlarının büyük çoğunluğunu bina içlerinde geçirirler.” verisinin kullanıldığı anlaşıldı.

Oysa bulutun üzerimizden geçtiği tarihlerde ve onu izleyen yaz aylarında neredeyse günün erken saatlerinden hava kararıncaya kadar yaklaşık 16 saat açık havada çalışan, geceleri açık havada (evinin damında, tarlada, ormanda vb) uyuyan (gün boyu açık havada kalma süresi oranı 100 üzerinden yaklaşık 70 olan), ‘tarımda iktisaden faal nüfus’[1]oranı, 51,78 milyon olan 1986 genel nüfusumuzun (6) % 54’ünden fazlaydı. Doğu Karadeniz’de çayın filizlendiği aylardı ve binlerce çay toplayan doğurgan yaştaki kadın, erkek ve çocuk, kucaklarındaki geniş torbalara gün boyu çay filizi doldurarak üreme organlarına ve vücutlarına bol miktarda radyasyon aldılar.

- 1986 öncesindeki 67 ilimizin sadece 42’sine ait doğal radyasyon ölçüm verisi olduğundan (35’inin adı raporlarda yazmıyor) 42 ilimizin Çernobil sonrası radyasyon artışı karşılaştırılabildiği anlaşıldı. Kaza sonrası 26 ilimizde (Ağrı, Aksaray, Ardahan, Batman, Bayburt, Bingöl, Burdur, Çankırı, Çorum, Erzincan, Gümüşhane, Hakkâri, Iğdır, Kahramanmaraş, Karabük, Kilis, Muş, Nevşehir, Niğde, Osmaniye, Siirt, Sivas, Şırnak, Tokat, Uşak ve Yalova) hiç doğal radyasyon ölçümü yapılmadığı ortaya çıktı.

- Pek çoğu kaza ve radyasyon yüklü bulutların Türkiye’ye giriş tarihi açısından kritik zamanları içermeyen yer ve tarihlerde alınmış ve hesaplamalara esas olan 20 bin örnek dışındaki daha kıymetli ve temsil edici olmasına rağmen yüz binlerce ölçüm örneğinin uluslararası standartta numune almasını bilmeme, iş yoğunluğu nedeniyle fiziksel olarak numune almaya yetişememe, aldığı numuneyi iyi etiketlememe (çoğunun derinlikleri ve toprak özellikleri yazılmamış)veya ölçüm aygıtlarını yetersizliği nedeniyle değerlendirilememe vb. gibi nedenlerle kullanılamaz veri olduğu anlaşıldı.

- Bu nedenle, kaza döneminde çoğunluğu Trakya ve Batı Karadeniz Bölgesi’nden olmak üzere Türkiye toplumunun yaşam ve beslenme alışkanlıklarını, besin çeşitliliğini ve bunların coğrafi ve mevsimsel üretim özelliklerini temsil eden yeter sayıda ve Türkiye evrenini temsil eden örneklem düzeyinde radyasyon ölçümü örneği alın(a)madığı ortaya çıktı.

- Çeşitli maddelerden alınan radyoaktivite ölçümleri örnekleri toplamının (n=20.000) % 64,8’inin 1986’de, % 22,8’inin 1987’de ve çoğunun Ankara, İzmir, İstanbul ve Edirne’den alındığı anlaşıldı. Örneğin:  hemen hemen her yemeğe giren ve ülke çapında tüketilen toplam 14 salça örneğinin tamamının 1986 yılında ve sadece İstanbul (n=8), İzmir (n=6)’den; salça yapımında ve yemek yapımında çokça kullanılan toplam 15 adet domates örneğinin Doğu Karadeniz (n=2), Edirne (n=3), İzmir (n=8), Trakya (n=2)’dan; 2682 süt örneğinin ise  % 79’unun Ankara ve İstanbul’dan % 19’unun Edirne’den; kalan % 2’sinin ise Türkiye’yi temsil etmeyen az sayıda yerden alındığı ortaya çıktı. Üstelik, 1986 öncesi alınan örneklerin çoğu numune alma standardına uygun olmadığından (fakat herhangi bir hata sakıncası olmadığı vurgulanarak) karşılaştırılamadı. 1990-1995 ölçümleri formül kullanılarak 1986 için oluşturulduğu, ama 1986 öncesi bilinmediği için radyasyon artış oranlarının bilinemediği anlaşıldı.

- İnsanlar meyve gibi ürünler hariç başta çay, ekmek ve yemeklerde olduğu gibi hiçbir besin türünü doğrudan tüketmez; birden fazla madde ve ürünü karıştırarak son kullanım haline getirir; çeşitli fiziksel ve kimyasal işlemlerden geçirip öyle tüketirler. Tek tek sorulduğunda az veya çokmuş gibi görünen alınım dozları gerçekte çok farklı beslenme alışkanlıkları yüzünden çok farklıdır. Hamburger dışında piyasada satıldığı veya evde yenildiği haliyle son tüketilen pişmiş ve birden çok maddeyi içeren hiç bir besin ve tüketim maddesi örneği (ekmek, bardak çay, pişmiş köfte, çorba, dondurma, rakı, bira, sigara vb) ve hayvan ve insan kadavrasından (özellikle kemik ve gonat dokusu) ve veya giysi çeşidinden ve ithal edilen (örneğin o dönemde sıkıntısı olduğu için Ukrayna’dan ithal edilen ayçiçeği yağlarından) ürünlerden radyoaktivite ölçümü için örnek alınmadığı anlaşıldı. Oysa ölçümlerde pek çok örneklem ve Türkiye’yi temsil hatası olsa dahi alınan 1986 örneklerinde radyoaktivite dozu yüksek değerlerde olan anason (rakı), tütün (sigara), kekik, sumak, kimyon (köfte), nane, tuz, mercimek (çorba) gibi ürünlerin ve ithal edilen özellikle besin ürünlerinin yemek ve içecek halindeki alınan dozlara etkileri, kullanımda ve satıştaki hallerinden örnek alınmadıkça bilinemezleştirildi.

Kazadan önce ve açıklamanın yapıldığı yıllarda ülkemizin Ulusal Besin ve Radyasyon Durumu için Ülke Karakter/Veri Tabanı (Profile/Data Base) ve toplumun besin tüketimi ve tüketim alışkanlıkları ile ilgili (örneğin yaşa, cinse ve meslek gruplarına vb. özel olarak neyi, ne zaman, nasıl, ne kadar ve kimin yediği) Türkiye’yi temsil eden bir araştırma yoktu. Şimdi de yok. Bir maddedeki kirliliğin varlığı ve toplumsal zararının az veya çokluğu önceki yıllar verisi ve ne kadar (örneğin günde ortalama kaç bardak çay) tüketildiğinin bilinmesi ile karşılaştırılarak bilinebilir. O yüzden de nüfusun ortalama çay, sigara, kekik, domates-salça, süt, yoğurt vb. yoluyla aldığımız radyasyon dozu hatalı hesaplandı.

ÇERNOBİL’İN ÖDETMEYE DEVAM ETTİĞİ HESAPLANAMAYAN BEDEL

1986 yılı, Turgut Özal’ın hükümetlerinin yönettiği, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin yasaklarının hızla hüküm sürdüğü bir dönemdi. 6 Kasım 1981’de üniversitelerinin özerkliğine darbe vurmak için kurulan Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) Başkan vekili Kemal Karhan imzası ile 28 Ağustos 1986 tarihinde, YÖK bütün üniversitelere “Çernobil konulu yayın (araştırma) ve açıklama yapma yasağı” koydu. YÖK’ün Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 26.05.1986 tarihli yazısına dayanarak, o zamanki isimleri ile: “… Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı, İçişleri, Dışişleri, Tarım Orman ve Köyişleri, Sanayi ve Ticaret, Sağlık ve Sosyal Yardım, Kültür ve Turizm Bakanlıkları ile Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığı, Çevre Genel Müdürlüğü ve Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığının iştiraki ile (içlerinde hiçbir üniversite ve bilim kuruluşunun yer almadığı) ‘Türkiye Radyasyon Güvenliği Komitesi’nin kurulduğunu” ve “…Türkiye’de radyasyon ölçümleri, sonuçları ve etkileri ile ilgili olarak ‘Türkiye Radyasyon Güvenliği Komitesi’nin bilgisi ve izni dışında herhangi bir yayın yapılmamasının istendiği yazıldı. Aradan geçen 39 yılda bu yasak herhangi bir şekilde kaldırılmadı.

 Türkiye’de köy ve beldelerde ölüm istatistiği toplanmadığı için 2009 yılına kadar ölüm sayımızı % %68,64 hata ile ölüm nedenlerimizi ise %70 hata ile biliyorduk (7). 2013 yılından önceki kanser hızlarımız güvenilmezdir. Bu nedenle Türkiye hiçbir zaman Çernobil’e bağlı kanser artışlarını da bilemeyecektir (8). Sağlık Bakanlığı, lösemi ve diğer kan kanserlerinin, Tip-I (gençlik) diyabetinin, iyi huylu tümörlerin, Haşimato tiroiditi ve oğlumun hastalığı gibi otoümmün hastalıkların ve radyasyon başta olmak üzere en önemli çevre belirteçleri olan erken canlı doğum, düşük doğum ağırlıklı bebek sayı ve oranları ile son ikisinin ölüm oranlarını açıklamamaktadır.

Bütün bunlar nedeniyle: ABD’de 1946'dan 1964'e kadar doğan insanlardan oluşan atom bombası denemeleri kuşağında%40-50 artış gösterdiği için radyasyona bağlı bağışıklık cevabı hasarının bir belirteci olduğu saptanan düşük doğum ağırlıklı bebek doğum hızının ve buna bağlı olarak bu bebeklerin zihinsel (entelektüel) başarılarında (örn. Üniversite giriş sınavlarındaki, işsizlik, sosyal yönden verimsizlik) düşüş olup olmadığını, bu bebeklerin yaş gruplarındaki ölüm oranlarında artışın ülkemizde de olup olmadığını hesaplayamıyoruz (9). Bu yüzden ülkenizde (bazılarını geriye dönük olarak hiç olmazsa il ve ilçe merkezleri ölüm sayıları üzerinden karşılaştırarak bulabilme olasılığı var olmasına rağmen), Çernobil radyasyonunun ölümcül olmayan kanserleri, selim tümörleri, Haşimato tiroiditi, Tip I Diyabet, verem, ölü doğum, düşük, büyüme geriliği, doğumsal anomaliler, zekâ geriliği, büyüme bozuklukları gibi sorunları arttırıp arttırmadığını bilmiyoruz (9).

Bu nedenlerle Türkiye, cesaretle, Mersin-Gülnar Akkuyu’ya 4, Sinop’a 4, Kırklareli-İğneada’ya 4 adet olmak üzere her biri 1000-1200 MW gücünde 12 nükleer santral yapmaya can atmaktadır (10).

KAYNAKÇA

1- Gürsoy, U. Enerjide Toplumsal Maliyetler ve Temiz ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları, Türk Tabipleri Birliği Yayınları, 2004, Ankara. bk.https://www.ttb.org.tr/kutuphane/enerji.pdf

2- Çernobil Faciası, https://www.wikiwand.com/tr/articles/%C3%87ernobil_Facias%C4%B105.2025 tarihli erişim

3- https://www.wikiwand.com/en/articles/Chernobyl_disaster 05.2025 tarihli erişim

4- Gürsoy, U., Halk Sağlığı Bilimi Açısından Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun Çernobil Kazası Sonrası Radyasyon Ölçümleri ve Doz Hesaplarının Doğruluk ve Güvenilirliği-I: Genel Değerlendirme”, TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Mersin Şubesi ve Mersin Üniversitesi, Nükleer Enerji Sempozyumu, Nüksem 2007, 19-20 Ekim 2007.

5- Gürsoy, U., Halk Sağlığı Bilimi Açısından Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun Çernobil Kazası Sonrası Radyasyon Ölçümleri ve Doz Hesaplarının Doğruluk ve Güvenilirliği-II: Ölçümlerin Bilimsel Kullanılabilirliği, Doğruluğu ve Türkiye’yi Temsil Edebilirliği, TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Mersin Şubesi ve Mersin Üniversitesi, Nükleer Enerji Sempozyumu, Nüksem 2007, 19-20 Ekim 2007.

6- 1985 Türkiye nüfus sayımı, https://www.wikiwand.com/tr/articles/1985_T%C3%BCrkiye_n%C3%BCfus_say%C4%B1m%C4%B105.2025 tarihli erişim (O yıllarda nüfus sayımı beş yılda bir yapılıyordu. 1986 yılı nüfus artış hızına göre hesaplanmış Dünya Bankası verisidir (Y.N.)

7- Gürsoy U., Nükleer Santrallar İle İlgili Yanlışlar ve Biaslar, Yalanlara ve Safsatalara Nasıl Dönüşüyor? Toplum ve Hekim, Türk Tabipleri Birliği Cilt 31, Sayı 3, Mayıs Haziran, 2016.

8- https://hsgm.saglik.gov.tr/depo/birimler/kanser-db/Dokumanlar/Raporlar/17.Agustos_2021_Kanser_Kontrol_Programi_versiyon-1.pdf

9- Çernobil Halk Mahkemesi, Çev. Umur Gürsoy. 12-15 Nisan 1996, İstanbul: Yeni İnsan Yayınları, Nisan 2012. Orijinal ismi: Chernobyl: Environmental, Health and Human Rights Implications, International Peace Bureau (İPB), Daimi Halk Mahkemesi (Permanent People’s Tribunal-PPT), Uluslararası Çernobil Tıp Komisyonu (International Medical Commision on Chernobyl-ICCC).

10- https://enerji.mmo.org.tr/wp-content/uploads/2019/02/Fuat-Tini%C5%9F-Makina-Y.M%C3%BChendisiODT%C3%9C-Mezunlar-Derne%C4%9Fi-Enerji-Komisyonu-%C3%9CyesiT%C3%BCrkiyede-Yap%C4%B1m%C4%B1-S%C3%BCren-ve-Planlanan-N%C3%BCkleer-Santraller.pdf

 

[1] Nüfusun 12-64 yaş arasındaki balıkçılık, tarım, ormancılık gibi sektörlerde çalışan bölümü

Yazar Umur Gürsoy

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış