Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya
Demokrasi, Az Sonra!

Başbakanın aylardır ha şimdi, ha yarın açıklayacağım diyerek beklettiği “Demokrasi Paketi”, nihayet Ekim ayının başlarında açıklandı. Paketin hazırlanışı sırasında demokrasi bekleyenlerin taleplerine yer verilmediğini düşünen geniş bir kesim var. Daha da ötesi paket açıklanmadan önce içeriğe ilişkin bilgi zerreciklerini paylaşan çalışma arkadaşları da, Başbakanın tanıdık öfkesinden nasibini aldı. Başbakanın “Demokrasi Paketi”ni sunuşu, değme şirketlerin reklam kampanyalarını aratmadı. Önce paketi bekleyen müşteriler üzerinde büyük heyecanlar, beklentiler yaratıldı. Ardından da paket bir CEO endamıyla açıklandı.

Başbakan, paketi bizzat kendisi açıkladı, herkese seslendi. Aynı anda hem demokrat oldu, hem koruduğu manevi değerlerden milim taviz vermedi; hep milliyetçi ve muhafazakar kaldı. Paketten çıkan en büyük özgürlük dindarlara kıyafet özgürlüğü oldu. Ruhban okulu bekleyen azınlıklara istediğini vermedi ama zaten kazanacakları bir mahkeme sürecinde olan Süryanilere, zaten yüzyıllardır onların olan Mor Gabriel Kilisesi ve arazisini bahşetti. Yavuz Selim devrinden beri ezim ezim ezilen Aleviler için Yavuz Sultan Selim Köprüsünden vazgeçmedi ama Nevşehir Üniversitesinin ismini Hacı Bektaş Üniversitesi olarak değiştirildiğini söyledi. Kürtlerin tamamının değil ancak özel okullarda okuyan % 3’ünün anadilleriyle eğitim alabilmelerinin serbest olduğunu vaaz etti. Bir de o saçma sapan (Kürtçedeki üç harfin kullanılamayacağına dair) yasağı kaldırdı. Bir de Tillo’ya Tillo denecekmiş bundan sonra, bir de o çıktı paketten. Hapisteki gazetecilere, özgürlük savaşçılarına değinmedi bile…

İnsan hakları ihlallerinin yasal dayanağı olan Terörle Mücadele Yasası’nda, gösteri ve toplanma özgürlükleri ile ilgili hükümlerde gıdım iyileştirme yapılmadı. Okullardaki “andımız”, tümden tükaka ilan edildi ve kaldırıldı. Her türlü ayırımcılığın ilacı, nefret suçlarına ilişkin kabul edilen maddeler ise ilk önce, hak ve özgürlüklerini talep etmek için sokağa çıkan Gezi Eylemcilerini suçlamak için kullanıldı. Siyasi Partiler Yasası’nda yasaklayıcı maddelere ve %10 barajına dokunulmadı ama AKP’nin en az oyla nasıl daha çok vekil çıkaracağı hesabına girişildi ve barajı en az iki katına çıkaran dar bölge sisteminin getirilebileceğinin sinyali verildi.

AKP’den gerçek demokrasi adımları bekleyenler ihmal edilmedi ve onlara da şu mesaj verildi: “Demokrasi, az sonra!”

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış