Devlet, Deprem ve Yurttaşlar

Devlet, Deprem ve Yurttaşlar

Siyasal iktidarların, belirleyen olma gücünü elinde buldukları ölçüde iktidar
olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. İktidarı elinde tutmaya çalışanlar, insanların gündelik hayatlarındaki ayrıntılardan, sohbetlerinin gündemine; kimin ne kadar tutuklu kalacağından ve ceza alacağından, kimin elini kolunu sallaya sallaya dışarıda dolaşacağına kadar farklı alanda belirleyen olmak için çaba sarf eder. “Sarf ederler” çünkü tam anlamıyla bunu başarmaları da mümkün değildir.

Toplumsal yaşam çok geniş ve karmaşık, iktidarın elindeki araçlar da sınırlıdır. Bu neden siyasal iktidarı elinde bulunduranlar çoğu zaman “mış gibi” yapmak zorunda kalır. Olayların tüm gidişatından haberdar “mış gibidirler”; faillerin kim oldukları belirlen “miştir” ve en kısa sürede yakalayacak “mıştır”; Devletimiz şudur budur, ölenlere rahmet, yaralılar acil şifalar diler ve yaralar en kısa sürede sarılacak “mıştır”… 

Mış gibi yapmanın bir yolu ise, olağanüstü sorunların olağanüstü önlemler gerektirdiği savından yola çıkarak, acil gereksinimlerin karşılanması için bürokratik süreçlerin ve yurttaşların haklarının askıya alındığı olağanüstü hali ilan etmektir. Darbe dönemleri ve olağanüstü haller, geçiş dönemlerinin ortaya çıkardığı toplumsal muhalefetin bastırılması için birebirdir. 

Ya olağanüstü bir hal, bir insanî dış güç ya da, depremlerde olduğu gibi, yerkürenin bizzat kendisi tarafından dayatılır ve bir önlem alınmasını zorunlu kılarsa… Van Depremi’nde olan tam da budur. Devlet neo-liberal modele göre kendisini yeniden yapılandırma sürecinde olduğundan tam anlamıyla hazırlıksız yakalanmıştır. Sosyalliğinden arındırılmakta olan devlet, çaresizliği tüm çıplaklığıyla ortadadır. Öyle ki depremden sonraki ilk günlerinde Erdoğan ve diğer muktedirler bunu kabul etmek zorunda kalmışlardır. Bu acizliği örtmek için faşist re%eks devreye hemen girdi: “allahın sopası yok”turcular, “oh iyi oldu”cular “Van’a vereceğine Somali’ye ver daha iyi”ciler ve Müge Anlı gibi birilerine haddini bildirmek için sıraya girenler muktedirlerin çaresizliğini örtmeye yeterli olmadı. Evet kabul etmek gerekir ki, bir baskı aygıtı olarak devlet Van’dadır. Yaptırmama gücü olarak devlet, kendisi dışında kalanların rol çalmasına izin vermemektedir. Bu dosyada yer alan diğer makalelerde de göreceğiniz gibi orada insani yardım faaliyetinde bulunan tüm örgütler “korsan” çalışmaktadır. Gelen yardımlar üzerinde ilk ve son sözü devlet söylemektedir. Seçilmişlerin, BDP’li belediyelerin etkinlikleri engellenmektedir. Başbakan, Van’ın afet bölgesi ilan edilmesine, kaynakların BDP’li belediye tarafından değerlendirileceği gerekçesiyle karşı çıktı (Evrensel Gazetesi, 15 Kasım 2011). Aynı konuşmasında belediyeleri suçlarken kullandığı ifade ise, deprem sonrasında devlet eliyle yürütülen yardım faaliyetlerinin nasıl işlediğinin formülü gibidir: “Sadece popülizm, ideolojik yaklaşım tarzı”. Bölgedeki yardımların öncelikli olarak AKP’lilere dağıtıldığı iddiası da gündemde ama kim araştıracak? Şıracının şahidi bozacı mı?

Bir de muktedirler cephesinde depremi fırsata dönüştürmek için “halkla ilişkiler”e abananlar var, ki bunların başında Ankara Büyükşehir Belediyesi gelmektedir: 1-8 Kasım 2011 tarihli ve 349 sayılı bülteninin 12 sayfası belediyenin Van ve önceki afetlerde yapmış olduğu yardımlara ayrılmıştır. Elbette bir belediye yapmış olduğu faaliyetleri seçmenlerine anlatmak isteyecektir ama göstere göstere yapılan şey bir dayanışma edimi değil bir sadaka, ya da hayır faaliyetidir. Bültene şöyle bir göz atanlar, yiyecek ve temizlik malzemelerinin dizili olduğu masanın arkasında yerini almış ve ellerini önlerinde bağlamış erkekleri görünce ne demek istediğimi hemen anlayacaktır. O yere göğe sığdırılamayan, İslâmî ahlâk ilkesine, “sağ elinin verdiğini sol elin görmesin”e ne oldu? Sanırım sahiplerinin ikiyüzlülüğüyle, laik ahlâkın gölgesinde kaldı.

Deprem ile yurttaşlar arasında bir tür “hava yastığı” olması gereken ve olduğu iddia edilen devlet tam da toplumsal kaynaklar üzerinde bir tekel oluşturduğu için, bıkmadan usanmadan şunu haykırmamız gerekiyor “toplum burada devlet nerede?”

 

 

Bu yazı Gazete Solfasol'un 2011 yılında basılan 7-8 sayısında yayımlanmıştır. 

Yazar S. Erdem TÜRKÖZÜ
  • Paylaş

YAZININ BASILI HALİ

POPÜLER İÇERİK