Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

“Ev”ini Veren Kolunu Alamıyor! Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi’nde Yalan Rüzgarı Sürüyor!

Ankara’nın ve hatta Türkiye’nin AKP dönemindeki ilk “kentsel dönüşüm” uygulaması Kuzey Ankara Kentsel Dönüşümü Projesi ile ilgili hak sahiplerinin ve kiracıların yaşadığı mağduriyeti, Temmuz 2011’de ‘Ev’ini Veren Kolunu Alamadı” manşetiyle vermiştik Solfasol’da. Aradan ikibuçuk yıl geçti. Hak sahiplerinin sadece beşte biri evlerini teslim alabildi. Hem evini alanları hem de henüz alamayanları uzun, zorlu günler bekliyor.

“Ev”ini Veren Kolunu Alamıyor! Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi’nde Yalan Rüzgarı Sürüyor!

Meğer Teslim Töreni, Teslim Töreni Değilmiş!

 Evlerini 2004’ün Ekim ayında törenle boşaltan Aktepelilere 2007’de yeni evlerine geçecekleri söylenmişti. Aktepelilerin çoğu aradan geçen 9 yıla rağmen hala evlerini teslim alamadı. Geçen sene Başbakan’ın katılımı ile yapılan reklam kıyamet teslim töreni, meğer teslim töreni değil sadece daire çekilişiymiş. Teslim töreni ile medyanın ve Başbakan’ın gazını alan Gökçek o günden itibaren evlerin teslimini üç kez daha erteledi. Evlerin sadece beşte biri “birinci etap” adı verilerek hak sahiplerine teslim edildi. Kalanların kaç etapta teslim edileceği ise belli değil. Gökçek’in “200.000 TL’ye Ben Alırım” Dediği Daireler 105.000 TL’e gidiyor. Evi hazır olanların durumu ise ayrı sorun. 3000 TL “anahtar parasını” denkleştiremediği için aylardır evinin anahtarını almaya gidemeyen de var, daha oturmadan evi satılığa çıkaran da. Durumu fırsat bilen emlak simsarları yüzünden evlerin $yatları ise yerlerde sürünüyor. 2004’teki imza töreni sırasında Gökçek’in “İsterseniz oturun isterseniz ben 200 milyar (yeni parayla 200.000 TL) verir alırım.” dediği dairelerin en iyisi 105-110.000 TL’ye alıcı bulabiliyor.

Anahtar Parası mı? O da Ne?

 İstenen 3000 TL’yi bulan “anahtar parası” ile ilgili bize kadar ulaşan şikayetler üzerine işin aslını öğrenmek için harekete geçtik. Anahtarlarını teslim almaya giden (ismi bizde saklı) bir hak sahibinin yeğeni pozisyonunda yanına takılıp, Büyükşehir Belediyesi’ne gittik. Kentsel Dönüşüm Ofisinde bizi karşılayan nazik beyefendiye anahtarı ve anahtar parasını sorduğumuzda “anahtar parasını” ilk defa duymuş gibi baktı bize. Fazla rol kesmiş olacak ki ikimizi de gülme tuttu. Ama o pes etmedi ve rolüne devam etti. Böyle bir parayı kendilerinin istemediğini ve istenmesinin de doğru olmadığını söyleyerek anahtarımızı almak için Aktepe’deki Proje Ofisi’ne gitmemiz gerektiğini söyledi. “Devlette ilk kapıda işini kim çözmüş” diyerek Aktepe’deki şantiyenin yolunu tuttuk.

“Sözleşmenizde ne yazıyorsa o!”

Aktepe’de bu sefer bizi karşılayan bir kadın çalışandı, yine çok nazikti. (Bu nezaket beni rahatsız ediyor. Nedeni az sonra!) Önce evin akıbetini ve anahtarımızı nasıl alacağımızı sorduk. Ciddiyetle ekrana bakarak geçirdiği iki dakikanın ardından, ismi bizde saklı hak sahibimizin evinin hazır olmadığını ve “sonraki etaplarda” teslim edileceğini bildirdi bize, aynı nezaketle. Kaç sonraki etap olduğunu sorduk ama anlamlı ve içinde sayılar geçen bir cevap alamadık. Bir ara “en erken Mart 2014” tarihi ağzından dökülüverdi ama bu sadece bir sonraki etap. İçinde “bizim” ev var mı, belli değil. İşin biraz daha üzerine gidince, biraz önce nezaketten kırılan kadının içinden, adı ile tezat “Nezaket teyze” çıkıverdi ve “bana mı sordunuz evi verirken” tadında bir fırça ile püskürttü bizi. “Sözleşmenizde ne yazıyorsa o!” deyiverdi. Gerçekten de sözleşmede bir teslim tarihi verilmemiş! Ne yaz(m)ıyorsa o. Kadın haklı! Ya Gökçek’in ve Başbakan’ın bizzat medya aracılığı ile verdiği sözler!? Mazi kalbimizde yaradır!

İkinci Raunt: “3000 TL’ye anahtar mı olur?”

İkinci sorumuz faili meçhul “anahtar parası” ile ilgili oldu. Onun aslında “anahtar parası” olmadığını, o parası, bu parası olduğunu belirtip kırk kaleme böldükten sonra yeniden toplayıp dediğimiz miktarı sanki farklı bir şey gösterir gibi bize gösterip ödememiz gerektiğini söyleyen kadın belli ki “anahtar parası” sorularına çalışmıştı. Ama hakkını yemeyelim, bir set, üç kopya ev anahtarının 3.000 TL etmediği konusunda ikna olduk. Kadın yine haklı çıktı! (Tam bu arada cep telefonundan aradığı bir hak sahibine, neden üç aydır gelip anahtarını almadığının fırçasını attı. Belli ki adamcağız “anahtar parası” olmayan anahtar parasını toplayamamıştı. Pek çoğu aldıkları 250 TL kira yardımı ile geçinen bu insanlar için 3000 TL’nin ne kadar büyük bir para olduğunu siz hesap edin.) Karşılığında hiçbir hizmet verilmeyen, içinde Belediye’ye(Büyükşehir) ve tapuya ödenen harçların, çevre düzenlemesine dair giderlerin de olduğu gerekçesi belirsiz bir yekün bu para! Kaldı ki “sosyal konut” projesi gibi sunulan bir projeden ruhsat ve tapu harcı almak herhalde bir tek Türkiye’de ve Ankara’da olur.

Gökçek bile Gökçek’e Ruhsat Vermemiş!

Asıl bombayı sona sakladım. Artık bütün silahlarımızı elimizden alan “Nezaket” teyze, giriştiğimiz boynu bükük sohbette bize evlerin gecikme sebebini açıklayıverdi. Meğer Büyükşehir Belediyesi binalara ruhsat vermemiş. Hay bin kunduz! Biz de Gökçek’e kızıyorduk. Adam n’apsın? Belediye’den ruhsat alamamış!

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış