Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Havamız Bozuldu, N’apmalı?

Madem ki atmosfere saldığımız karbondioksit iklim krizinin ana faili ve madem ki karbon dioksitin ana kaynaklarından birisi elektrik üretimi ve ısınma amaçlı fosil yakıt kullanımı; alanı biraz daha daraltıp, ısınma amaçlı fosil yakıt kullanımının yerine daha masum bir kaynak olarak güneş enerjisini koymak iyi olmaz mı?

Havamız Bozuldu, N’apmalı?

Bilim insanlarının net olarak ifade ettiği durum şöyle ki, artık havamız bozulmuş durumda. Doğa bizim sinsice ne b… yediğimizi biliyor ve bunu görmezden gelmiyor. İneklerin otları yiyip de gaz çıkarmaları yeni bir hadise değil; açtığımız çiftliklerde yetiştirdiğimiz ineklerin, koyunların, domuzların sayıları arttı ama kabahati onların gaz çıkarmalarına bağlarsak bir gün dönüp onlar da “esas siz kendi yediğiniz nanelere bakın” demezler mi?

Atmosfere saldığımız karbondioksit giderek artıyor, dahası yok bu işin. Diğer sera gazlarını vb. de ekleyelim tabii; tayin edici faktör atmosfere saldığımız k a r b o n d i o k s i t. 

Geçmişte saldıklarımızın önemli bölümünü denizler, sulak alanlar, ormanlar daha bize yapacak bir şey bırakmadan soğurup hatta bizim solumamıza iyi gelecek oksijene bile çeviriyordu. Ama orman alanlarına “eserler” dikip, hatta bu “eserler”le ilave emisyonlar da yapmaya devam edince bunu doğa fark etmeyecek zannettik, veya “aman bizimkiler olmasa da başkalarınınki zaten salıyor” düşüncesiyle kendimizi frenlemedik. Yemiyor doğa…

Denizlere saldığımız atıklarımızla, plastiklerimizle ona, ancak kendisini tazeleyebilme fırsatını bile vermiyoruz, ki o fırsat bulup da bizim atmosfere saldıklarımızı soğursun.

Sulak alan zaten pek bırakmadık, yaşatamıyoruz var olanların çoğunu da: işte Aral, Urumiye, Lut gölleri, işte Akşehir, Eber, Marmara, Amik, Seyfe gölleri. Yalnızca son 50 yılda sulak alanların en az yüzde 35’inin kuruduğu bildiriliyor. 

Yakın zamanlarda sonuçları açıklanan çalışmalar dünya genelinde büyük tatlı su kütlelerinin %50’sinden fazlasına karşılık gelen 600 kilometreküpten fazla su kaybına uğradığını göstermiş. Bu sonuçların aşırı kullanım, “kurutulan alanda eser üretme” ve yaşanan iklim krizine bağlı olduğu belirtiliyor.

Havamızı bozan karbondioksitin kaynaklarına topluca bakacak olursak: toplamda her yıl 35-40 milyar ton karbondioksiti salıyoruz; bunun %75-80’i fosil yakıt kaynakların kullanımından geliyor. Kalanının önemli bölümü ise tarımda gübre kullanımından geliyor.

Bu yüzde 75-80’lik kısmın en az yarısı elektrik üretimi ve ısınma amaçlı kullanımdan, yüzde 15-20’lik kısmı araba, uçak, gemi, tren gibi ulaşım araçlarının kullanımından, bir o kadarı da çimento, kimya, madencilik ve metalurji sektörleri başta olmak üzere sanayide fosil yakıt kullanımından geliyor.

Tüm bu kullanım alanlarında geliştirilecek alternatif teknolojiler üzerine çokça çalışma yapılıyor. Bu çalışmaların bizleri yeni bir dünyaya, yeni bir düzene taşıyacağına inananlar da var. Belki bu konulara da değinen başka yazılar da olur Solfasol’de. Benim sezdiğim şey, geleceği kuran dinamiğin Trump ve Ellon Musk elinde şekillenmesi halinde vay halimize. Bu geçen yüzyılda kurulan konjonktürün baştan aşağı değişmesi, BM, DSÖ, DTÖ, AB, UCM, LAD, AK, AHIM vb geçen yüzyılı şekillendiren kurumların, insan hakları, sivil toplum, kamu alanı gibi kavramların geçersiz ve işlevsiz kalacağı bir dünyayı tarif eder. Bu felaket senaryosunun alternatifini yaratacak gücün insanlık tarihi içinde var olduğunu söylemek mümkün.

Bu sözlerin ardından, başta niyetlendiğim konuya giriş yapıp, devamını bir sonraki yazıma bırakmak istiyorum.    

Madem ki atmosfere saldığımız karbondioksit iklim krizinin ana faili ve madem ki karbon dioksitin ana kaynaklarından birisi elektrik üretimi ve ısınma amaçlı fosil yakıt kullanımı; alanı biraz daha daraltıp, ısınma amaçlı fosil yakıt kullanımının yerine daha masum bir kaynak olarak güneş enerjisini koymak iyi olmaz mı?

Serinin 1'inci Yazısı: Sapiensin Yaşam Mücadelesinden İklim Krizine

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış