Katılımın Sürdürülebilirliği - 2

Katılımın Sürdürülebilirliği - 2 Dünyadan Güzel Şeyler - 12

Çeşitli problemlere sürdürülebilir çözümler aramak amacıyla kentlileri araştırmacılar, sivil toplum örgütleri ve belediyelerle bir araya getiren, yaratım ve üretim süreçlerinin yürütülmesi için paydaşların iletişimini sağlayan City Lab’ler yani Türkçesiyle kent laboratuvarları, son yirmi sene içerisinde özellikle Avrupa’da kentlerin karar mekanizmalarının vazgeçilmez birer parçası haline geldi. Katılımcı prensiplerin aktif biçimde uygulandığı bu oluşumların birçoğu kentsel problemleri genel olarak ele alırken, bir kısmı da olgunlaşma sürecinde belirli konular üzerinde yoğunlaşmayı seçerek enerji, akıllı şehirler, sosyal inovasyon gibi alt başlıklarla kendilerini yeniden tanımlıyorlar. Bir önceki sayıda başladığım katılımcı kültürün sürdürülebilirliği konusuna bu ay da devam ederek, kendi özel alanlarını yaratmayı başarmış City Lab’lere hem yurtdışından hem de ülkemizden harika örnekler vereceğim.

Katılımcı kültürün görece kısa bir süre zarfında bu kadar popülerleşmesindeki ana etken, konsensüsün sağlanmasının güç bulunduğu, paydaşların birbirlerinden beklentilerinin farklı hatta belki de taban tabana zıt olduğu, yapısı itibariyle karmaşık süreçlerin yönetilmesi konusunda sağladığı esnek ve sistemik düşünce biçimi olarak görülüyor. Aynı zamanda katılımcı süreçler normalde bir araya gelmeden birbirlerinin hayatını doğrudan etkileyecek konularda birbiri adına karar vermek durumunda kalan paydaşları aynı çatı altında toplayarak geçmiş deneyimlerini ve süreçten beklentilerini yapıcı bir şekilde paylaşmanın yolunu açıyor. Bu düşünce biçimi, sürece farklı biçimlerde dahil olmuş olsalar bile, aynı problem üzerinde yoğunlaşan katılımcıların değişik bakış açılarını birebir deneyimleyebilmelerine, empati kurabilmelerine ve dolayısıyla sürdürülebilir iletişim biçimlerini benimseyebilmelerine sebep oluyor.

Geçen sayıda Rotterdam şehrinden ve sokak kültürü ile ‘kendin yap’ hareketinin kesişiminden doğan katılımcı kent anlayışının geldiği noktadan bahsetmiştim. Rotterdam ile birlikte, ülkenin en büyük, en hareketli ve en turistik şehri Amsterdam da katılımcı süreçler ile kent hayatını pozitif yönden değiştirmeyi hedefleyen inisiyatifler bakımından oldukça zengin. Rotterdam’dan farklı olarak, özellikle son yıllarda Amsterdam belediyesinin değişen gündeminin de etkisi ile bu şehirdeki inisiyatifler, bünyelerinde var olan katılımcı süreçler ile kentsel problemlere akıllı sistemler ve dijital araçlarla cevap verecek şekilde uzmanlaşmaya başladılar. Bunda şehirdeki üniversitelerin bu konuda niş bir alan yakalayıp uluslararası üne kavuşmasının da etkisi büyük tabii. Nitekim kentin dinamikleri, kentlilerin ilgi alanları, yerel yönetimin belirlediği gündem ve şehirdeki üniversitelerin çalışma konuları City Lab türevi oluşumlar sayesinde birbirlerini sürekli olarak besleyerek, aynı mekanizmanın bir parçası haline geliyorlar. 

Kentleri biz var ediyoruz!

Amsterdam sayıca o kadar fazla City Lab ve türevine ev sahipliği yapıyor ki, son iki yıldır tamamıyla bu konu üzerine odaklanan bir festival bile düzenlenmeye başladı. We Make the City! (Türkçesiyle Kenti biz var ediyoruz!) festivali, ‘daha iyi, daha yeşil, daha sosyal kentler’ mottosuyla dünyanın çeşitli yerlerinde hayat bulan kent odaklı inisiyatifleri kendi hikayelerini, süreçlerini anlatmak ve elde edilen sonuçları paylaşıp tartışarak birbirinden öğrenmek amacıyla bir araya getiriyor. Geçtiğimiz sene, bir haftalık festival boyunca yüzlerce kent inisiyatifi kendi gerçeklerine dair sorunları paylaşarak bunlara birlikte çözüm aramış ve yine aynı hafta boyunca beş yüzün üzerinde konuşmacı farklı bağlamlardan örnekler sunmuş, çıkardıkları dersleri anlatmış. Aynı zamanda uluslararası katılımcıların Amsterdam merkezli inisiyatifleri ziyaret ederek kentin çeşitli noktalarında süregelen değişimi yerinde incelemeleri sağlanmış. 

Sosyal ve sürdürülebilir bir ekonominin ilk adımı paylaşmak

Festivalde sunulan projelerden çok farklı ölçekte iki projeden bahsetmek istiyorum. Birincisi Hollanda’nın Zaandam merkezli kent laboratuvarı LabZ’nin projesi olan Hier Gratis Lucht (Türkçesiyle ‘Burada hava bedava’). Bu basit ama etkili proje sosyal ve sürdürülebilir bir ekonominin ilk adımı olan paylaşım kültürünü bu kentte eğlenceli bir şekilde görünür kılma amacıyla ortaya çıkmış. Hier Gratis Lucht kentlileri Hollanda’nın en çok kullanılan gereçlerinden birini paylaşmaya çağırıyor: bisiklet pompası! Çok basit ve erişilebilir görünüyor olsa da bu kadar akut bir biçimde ihtiyaç duyulabilen bir nesnenin paylaşımının yaratacağı etkileşimin yüksek olacağı düşünülmüş. Eğer bir gün Hollanda’nın en önemli turistik bisiklet rotalarından birinin üzerinde yer alan Zaandam’a yolunuz düşer ve tekeriniz inerse, LabZ’nin sürekli gelişen haritasında hangi ev, tiyatro salonu veya kafenin pompasını çekinmeden ödünç alabileceğinizi görebilirsiniz! 

Fotoğraf: 1 Fotoğraf: 1
Fotoğraf: 2 Fotoğraf: 2
Fotoğraf: 3 Fotoğraf: 3

Adil kentler

Festivalde sunulan projelere ikinci örneğim ise Harvard Üniversitesi’nde şehir planlama profesörü olan Toni Griffin’in problemli mahallelerde yaşayan kentlilerin tasarım yoluyla nasıl daha üretken, sürdürülebilir ve müreffeh bir hayata sahip olabileceğini araştırmak amacıyla kurduğu Just City Lab (Türkçesiyle Adil Kentler Laboratuvarı). Hem dünyanın farklı yerlerinde hem de Amsterdam’ın mahallelerinde yaptıkları araştırmalar sonucunda sırasıyla eşitlik, seçim hakkı, erişilebilirlik, bağlanabilirlik, aidiyet, çeşitlilik, katılım, kapsayıcılık, güzellik ve yaratıcılık olmak üzere on parametreden oluşan bir ‘kentsel adalet endeksi’ oluşturulmuş. Bu ibre kentlerin, kentlerdeki karar alma mekanizmalarının ve buna bağlı olarak kentsel dönüşüm süreçlerinin ne kadar adil olduğunu hesaplıyor. İçlerinde dikkatimi en çok çeken bağlanabilirlik ve güzellik değişkenleri oldu. Yayınlarında bağlanabilirlik değişkeni ‘mekânların ana amacı insanları bir araya getirip hayatlarını iyileştirebilmeleri için yeni fırsatlar yaratmak olması’ şeklinde, güzellik değişkeni ise ‘insanların iyi tasarlanmış ve uygulanmış mekanlarda yaşama hakkı’ olarak açıklanıyor. Profesor Griffin ve ekibi, festivalde Amsterdam’ın mahallelerinden biri olan K-buurt sakinlerinin yaşadığı sorunları sunarak hem bu mahalleyi kentsel adalet üzerinden değerlendirmiş hem de var olan sorunlara çeşitli katılımcılarla birlikte odaklanarak çözüm aramış.
 

Bir şehir laboratuvarı olarak Helsinki şehri

Tabii bir de Finlandiya var, ikinci evim. Ülkenin sayılı büyük şehirlerinden Helsinki belediyesinin internet sayfasını ziyaret ederseniz ilk başta şehrin kendisini tamamıyla bir ‘city lab’ olarak tanımladığını göreceksiniz. Helsinki aslında sadece 650.000 nüfuslu küçük bir şehir ama aynı zamanda Avrupa’nın en hızlı gelişen şehirlerinden de biri. Sadece nüfus anlamında değil, işgücü anlamında da Helsinki hızla büyüyor. Helsinki her geçen gün yüzlerce küçük şirkete, sosyal inisiyatife ve girişime ev sahipliği yapıyor. Bunun nedeni yerel yönetimin yeni şeyler denemek isteyen, küçük bile olsa bir soruna katkı sağlamak isteyen kentlilere sonsuz destek vermesi. Aynı zamanda yerel yönetim her fırsatta kentin nispeten küçük ölçeğinin, açık fikirli halkının ve değişken ikliminin çeşitli deneylere, test çalışmalarına elverişli olduğunun altını çiziyor. Helsinki Belediyesi sürekli olarak kentlilerin ihtiyaçlarını dünyanın değişen dinamiğine paralel olarak takip ediyor ve girişimcileri bu sorunlara doğru yönlendiriyor. Belediye bu bilgi birikimini yönetebilmek için sürekli olarak üniversiteler ve STK’larla birlikte çalışıyor, yıl boyunca çeşitli çalıştaylar düzenleyerek katılımcı kültürü besliyor. Hal böyle olunca, kentlilerin refah seviyesi yükselirken Helsinki girişimciler ve yatırımcılar için inanılmaz bir cazibe merkezi haline geliyor.
 

Fotoğraf: 4 Fotoğraf: 4

Mersin ve İstanbul’dan heyecan verici örnekler

Katılımcı süreçleri kent yaşamının bir parçası haline getirmeyi hedefleyen inisiyatiflere ülkemizden de çeşitli örnekler vermek mümkün. Aynı başlık altında buluşmalarına rağmen birbirlerinden çok farklı alanlarda faaliyet gösteren oluşumlar içerisinde hem yarattıkları etkileşim ağları açısından hem de metodolojik açıdan etkileyici bulduğum biri Mersin diğeri İstanbul çıkışlı iki inisiyatiften bahsederek serinin bu bölümünü sonlandıracağım. 

İlham verici bulduğum inisiyatiflerden ilki Mersin Üniversitesi ve Hollanda merkezli Play the City’nin ortaklığı ile başlayan Mersin KentLab. Kendilerini kapsayıcı ve sürdürülebilir bir şehir için aktif STK’lar, yerel yönetimler, araştırmacılar, oyun tasarımcıları gibi birçok paydaşı katılımcı süreçler çerçevesinde bir araya getiren ‘çok ortaklı bir planlama ortamı’ olarak tanımlıyorlar. Koydukları hedeflerin büyük bir çoğunluğu açık iletişim ve ciddi oyun metotları kullanarak kentleri alışılagelmiş hiyerarşik yapıların ötesine taşımak, sürdürülebilir ve döngüsel mekanlar yaratmak üzerine kurulu. 

Bahsetmek istediğim ikinci inisiyatif, kamu, özel ve sivil sektörlerin işbirlikçi yaklaşımı sayesinde hayat bulan ve bugün çok çeşitli kentsel sorunlara kentliler, tasarımcılar, gönüllüler, öğrenciler ve çeşitli destekçileri bir araya getirerek yenilikçi çözümler arayan Tasarım Atölyesi Kadıköy veya TAK. TAK kısaltmasının bir diğer açılımı da Tasarım, Araştırma ve Katılım, çünkü TAK, gündeme gelen kentsel sorunları bu üç ilkenin birleşimi üzerinden ele alarak sosyal değişime duyarlı süreçler kurgulamayı hedefliyor. Çalışmaları özellikle kentsel mekânların tasarımı, haritalandırma ve sosyal ağlar geliştirme gibi konular üzerine yoğunlaşıyor. TAK’ın bana göre bir diğer önemli özelliği, oluşan bilgi birikimini başkalarının kullanımına açık tutmaları ve kullandıkları teknikleri tekelleştirmek yerine herkesi kendi ölçeği dahilinde katılımcı kültürü geliştirmeye davet etmeleri. Bu inisiyatifin Kadıköy ve çevresindeki pozitif etkisi şimdiden İstanbul’un diğer belediyelerinin de dikkatini çekmiş.

Gelecek ay bambaşka konularda görüşmek üzere, sağlıkla kalın!

“Yerel yönetim her fırsatta kentin nispeten küçük ölçeğinin, açık fikirli halkının ve değişken ikliminin çeşitli deneylere, test çalışmalarına elverişli olduğunun altını çiziyor.”

Fotoğraflar

  1. Fotoğraf 1: Bisiklet pompası Hollanda'da en çok kullanılan eşya olabilir (Fotoğraf - Hier Gratis Lucht)
  2. Fotoğraf 2: Amsterdam'ın K mahallesi olarak anılan bölgesi de Just City Lab'in calışmasının bir parcası (Fotoğraf: Michiel Wijnbergh)
  3. Fotoğraf 3: Helsinki şehrinin kendisi bir city lab (Fotoğraf reisgraag.nl'ye aittir.)
  4. Fotoğraf 4: Pompa ödünç alabileceğiniz yerlerin işaretlendiği harita (Harita - Hier Gratis Lucht)
  5. Fotoğraf 5: TAK'ın Kartal'daki mobil mekanı (Fotoğraf: TAK'a aittir)
  6. Fotoğraf 6: Mersin KentLab'de oynanan bir kent oyunu (Fotoğraf: Mersin City Lab'e aittir)
  7. Fotoğraf 7: TAK Kadiköy'de bir çalıştay (Fotoğraf: TAK'a aittir)

 

Yazar Sine Çelik

YAZININ BASILI HALİ

POPÜLER İÇERİK