Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Katılımın Sürdürülebilirliği - 3

Dünyadan Güzel Şeyler - 13

Katılımın Sürdürülebilirliği - 3

Katılımcı bütçeleme politikaları bugün dünyanın her yerinde yerel yönetimler tarafından aktif şekilde kullanılıyor. Geçtiğimiz sayılarda, Kent Hayatının Sürdürülebilirliği başlığı altında Helsinki Belediyesi’nin ‘kenti kentliler inşa eder’ mottosuyla yürürlüğe koyduğu katılımcı bütçeleme politikalarından ve kentlilerin projelerinin gerçekleştirilmesi için ayrılan fonlardan kısaca bahsetmiştim. Aslında niyetim katılımın sürdürülebilirliği konusunu iki bölüm halinde City Lab konsepti üzerinden anlatıp bitirmekti. Fakat, geçtiğimiz Ağustos ayında Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin STK’lara yaptığı katılımcı bütçeleme çağrısından ilham alarak bu konuyu güncel örnekler üzerinden etraflıca inceleyelim istedim. Katılım serisinin 3. bölümünde ‘participatory budgeting’, yani Türkçesiyle katılımcı bütçelemenin Brezilya’dan çıkıp Ankara’ya kadar uzanan, yol üzerinde Latin Amerika ve Avrupa belediyelerini etkisi altına alan hikayesine, uygulanan farklı metotlara ve elde edilen (ya da edilemeyen) sonuçlara değineceğim.

2019 yılında dünyanın her kıtasından tam 70 yazarın gönüllü haritalandırma çalışmaları ve araştırmaları sonucunda yayınlanan Dünya Katılımcı Bütçeleme Atlası'na (Participatory Budgeting World Atlas) göre, katılımcı bütçeleme politikaları bugüne kadar dünyanın farklı yerlerinde, farklı şekillerde neredeyse 12 bin defa uygulanmış. Konu hakkında yapılmış en kapsamlı belgelemelerden biri olan Atlas, sadece güncel sayıları vermekle kalmıyor, aynı zamanda 1989 yılında Brezilya'nın Porto Alegre şehrinde doğduğundan beri katılımcı bütçeleme politikalarının kat ettiği yolu takip ediyor ve alınan sonuçları toplumun refah seviyesi üzerinden değerlendiriyor.

Aslında dünyada birçok belediyenin farklı metotlar dahilinde uygulamaya koyduğu katılımcı bütçeleme, katılımcı yerel politikaların var olan kaynakların toplumun inisiyatifi doğrultusunda dağıtılmasını öngören bir kolu. Katılımcı yerel politikalar genel olarak topluluk odaklı gelişme anlayışından ortaya çıkıyor. Topluluk odaklı gelişmeyi, problemin asıl sahiplerini sürecin merkezinde gören, toplumu oluşturan bireylerin haklarını ve refahını diğer bütün dinamiklerin üzerinde tutan bir problem çözme biçimi olarak tanımlayabiliriz.

Katılımcı bütçeleme, yerel yönetimlerin kaynaklarının tamamının veya bir bölümünün ne için kullanılacağına doğrudan vatandaşlar veya vatandaşların oluşturduğu semt konseyleri tarafından karar verilmesi ile dünyada üç ana format halinde uygulanıyor. Brezilya örneklerinde olduğu gibi vatandaşların bütçeyi kendileri belirlemeleriyle, Yeni Zelanda'da uygulanan versiyonunda görülebileceği gibi kentlilerin var olan bütçeyi değerlendirip gerekirse değiştirebilmeleriyle ya da Finlandiya'da tercih edilen yöntem gibi vatandaşların bütçenin belirli bir kısmında söz sahibi olmalarıyla ilerliyor. Oylama kısmı ise bazen yerel yönetim tarafından oluşturulan ana başlıklara oy verilmesi şeklinde gerçekleşebilirken, bazen de önceden planlanmış somut projelere oy verilmesi ile gerçekleşebiliyor. Hatta, birkaç ay önce yazdığım Helsinki örneğinde olduğu gibi düzenlenen atölyeler dahilinde kentlilerin kendi projelerini geliştirip oylamaya sundukları modeller görmek de mümkün.

Dünya Katılımcı Bütçeleme Atlası'na göre inisiyatiflerin kıtalara göre dağılımı (Participatory Budgeting World Atlas 2019)

Helsinki Belediyesinin İnternet sayfasında hangi projelerin seçildiğini ve hangi aşamada olduklarını takip edebiliyorsunuz (omastadi.fi)

Politik inovasyon

80'li yıllarda yerel seçimler ile göreve gelmeyi bir sonuç değil, halkın tüm kesimlerinin sesini duyurabileceği katılımcı demokrasinin önünü açan bir süreç olarak gören Brezilya İşçi Partisi'nin ülkede yükselişi ile birlikte katılımcı bütçeleme kentlerin gündemine alınıyor. Ancak konseptin aktif olarak işlemeye başlaması, 1988 yılında Olivio Dutra'nın o zamanlar 1,2 milyon nüfuslu bir şehir olan Porto Alegre'nin belediye başkanı seçilmesinden sonra gerçekleşiyor. Bunu takip eden 15 yıl boyunca Porto Alegre Belediyesi vatandaşları düzenli olarak bütçe, giderler ve ihtiyaçlar konusunda bilgilendiriyor. Aynı zamanda semt konseyleri oluşturularak daha küçük birimler halinde fikirler geliştiriliyor, sorunlara çözüm aranıyor ve daha sonra vatandaşların oylarına göre projeler yürürlüğe konuyor.

Literatüre politik bir inovasyon olarak geçen bu yönetim biçiminin Porto Alegre'de kullanıldığı 15 seneyi aşan süre sonunda kentte eğitim, sağlık ve altyapı sistemlerinin kalitesi en az yüzde 50 oranında yükselirken, aynı zamanda kadınlar ve azınlıklar kentteki karar alma mekanizmalarının aktif birer parçası haline geliyor. Yöntemin elde ettiği başarıyla birlikte Brezilya'da 250 belediye daha Porto Alegre örneğini takip ediyor. Fakat 2004 yılından itibaren ülkenin politik atmosferinin değişmesiyle devletin katılımcı süreçlere olan desteği sona eriyor ve halkın inisiyatifine sunulan bütçeler Porto Alegre dahil birçok belediyede gittikçe küçülüyor. 2017 yılında katılımcı bütçeleme doğum yeri Porto Alegre'yi tamamen terk ediyor.

Katılımcı bütçelemenin başarısı

Dünya Kaynakları Enstitüsü'nün 2018 yılında yayınladığı 'Towards a more equal city' (Türkçesiyle 'Daha eşit bir kente doğru') başlıklı çalışma Porto Alegre başta olmak üzere, dünyada alınan iyi sonuçlara rağmen sona erdirilen katılımcı bütçeleme süreçlerini inceliyor ve bu politikaların sürdürülebilirliğini dört ana koşula bağlıyor. Bunlardan ilki ve önemlisi katılımcı süreçlerin yaş, cinsiyet, eğitim, gelir durumu ve siyasi görüş gözetmeksizin, tam anlamıyla koşulsuz bir biçimde toplumun tüm kesimlerine açık ve erişilebilir kılınması; ikincisi, yeterli finansal kaynağın sağlanması; üçüncüsü, yerel yönetimlerin taahhütlü duruşu ve gerektiğinde değişen politik gerçekliklere adapte olabilme kabiliyeti geliştirmesi; dördüncüsü devletin oylamalar sonucunda alınan kararları uygulama konusunda yerel yönetime destek olması.

Katılımcı süreçler ile gündeme gelen projeler çok çeşitli olmakla beraber, ulaşım, sürdürülebilirlik ve güvenlik gibi temel ihtiyaçlar dünya çapında öne çıkıyor. Katılımcı bütçeleme yöntemi ile yürürlüğe konup fark yaratan projeleri araştırırken ilgimi çekenlerden bir tanesi Paris çıkışlı. 2015 yılında senelik bütçenin %5'i olan 426 milyon avronun yapılan oylama sonucunda geri dönüşüme harcanmasına karar verilmiş ve şehrin her bölgesine yağmur suyu toplama sistemleri, atık ayrıştırma santralleri, kompost kutuları kurulmuş. Başka bir tanesi ise Kore'den. 2012 yılında Seoul yerel yönetimi yaklaşık elli milyon dolarlık bir bütçeyi kentlilerin projeleri için kullanmak üzere ayırmış. Teslim edilen projelerden, kentteki yaşlıların bağımsız bir şekilde yaşayabilmeleri için evlerinin gençler yardımıyla yeniden düzenlemesi ile ilgili öneri en çok oyu almış ve yürürlüğe konmuş. Bu sayede hem tek başına yaşayan yaşlıların hayat kalitesinin arttırılması, hem de farklı jenerasyonlardan kentlilerin iletişiminin güçlenmesi amaçlanmış.

Utrecht Hollanda'da katılımcı bütçelemeyi en uzun zamandır kullanan kentlerden biri (Fotograf: Frans Berkelaar)

"Literatüre politik bir inovasyon olarak geçen bu yönetim biçiminin Porto Alegre'de kullanıldığı 15 seneyi aşan süre sonunda kentte eğitim, sağlık ve altyapı sistemlerinin kalitesi en az yüzde 50 oranında yükselirken, aynı zamanda kadınlar ve azınlıklar kentteki karar alma mekanizmalarının aktif birer parçası haline geliyor."

Kente dair farkındalık

Daha kapsamlı incelediğim bir diğer örnek Hollanda'dan. Sanırım bu köşede Hollanda'nın dördüncü en büyük kenti Utrecht'ten ilk kez bahsedeceğim. Utrecht Belediyesi'nin kullandığı Leefbaarheidsbudget (Türkçesiyle 'yaşanabilirlik bütçesi') ilk kez 1987 yılında geliştirilen büyük projeler için kentlilerin fikirlerini almak amacıyla oluşturulmuş. Yıllar içinde ilerleyerek bugünkü demokratik karar verme mekanizması halini almış. Yaşanabilirlik bütçesi, kentte yaşayan veya çalışan herkesi beş ana başlık altında proje geliştirmeye davet ediyor: mekân, trafik, refah, iletişim ve güvenlik. Demokratik karar mekanizmalarının yanı sıra, bütçe, kentlilerin demokratik haklarının bilincinde olmaları, kente dair farkındalıklarının artması ve kent hayatına aktif şekilde dahil olmaları gibi uzun dönemde şehrin sosyal yapısını güçlendirecek hedefler de içeriyor.

Hollanda'da bugüne kadar toplam altı farklı katılımcı bütçeleme sistemi kullanılmış. Birincisi 'fiş sistemi' (voucher systeem) yani kentlilerin bütçenin küçük bir bölümü ile proje geliştirdiği ve bunların açık oylamaya sunulduğu sistem. İkincisi, bütçenin belirli bir bölümünün semt ölçeğinde katılıma açıldığı 'semt bütçesi' (wijkbudget) sistemi. Üçüncüsü 'hayat kalitesi fonu' (leefbaarheidsgonds), yani fiş sisteminde olduğu gibi projelerin sunulduğu, fakat oylamanın kapalı olduğu sistem. Dördüncüsü, yerel yönetimin ve kentlilerin küçük gruplarla bir araya gelip fikir alışverişinde bulunduğu semt ölçekli bütçe tavsiye sistemi (budgetadvies voor de wijk). Beşincisi bütçe izleme (budgetmonitoring) yani kentlilerin planlanan bütçeyi inceleyebildigi ve gerekirse veto edebildiği sistem. Altıncı ve en popüler olanı ise bütçe aracı sistemi (buurtbegroting) yani semt konseyleri aracılığı ile dönemlik bütçelerin belirlenen önceliklere göre kentliler ile birlikte planlandığı sistem.

Kentli Katılımı mı? Asla!

Active Citizens Network (Türkçesiyle Aktif Kentliler Ağı) yaşadıkları Avrupa kentlerinde katılımcı politikaların benimsenmesini isteyen bir grup kentli tarafından kurulmuş. Amaçları, bağlı bulundukları yerel yönetimin katılımcı kültürün gücüne inanmasını sağlayıp, hem kentin sorunlarına birlikte çözüm aramak hem de kentliler ve yerel yönetim arasındaki güven ilişkisini tazelemek. Bunun için Citizen Participation? Hell no! (Türkçesiyle Kentli katılımı mı? Asla!) isminde bir oyun geliştirmişler. Bu oyun aslında, önyargıları tartışarak kırmayı hedefleyen bir çeşit ters düşünce oyunu. Kısaca, katılımcı politikalar üretmemek için öne sürülebilecek bahaneler düşünmeniz gerekiyor. Mesela 'bu çok karmaşık bir süreçtir', 'kentliler sadece yakınır, çözüm aramaz', 'her kafadan başka bir ses çıkar' gibi.

Katılımcı süreçlerin yakın zamanda Ankara'nın yerel yönetim gündeminde büyük rol oynayacağı aşikâr. Konu ile ilgilenenlere her şeyden önce Dünya Katılımcı Bütçeleme Atlası'na göz gezdirmelerini öneririm. Atlasın yanında katılımcı inisiyatifleri bir araya getiren Participedia, Civil Society Academy ve Participazion platformları da oldukça ilham verici. Akademik alanda ise özellikle Avrupa'da bu konuda yapılan çalışmalar sosyal dönüşüm teorisi, sosyal inovasyon ve katılımcı kültür alanlarında yoğunlaşıyor. Gelecek sayılarda sürdürülebilirliğin farklı boyutlarında görüşmek üzere, sevgiyle kalın, katılın.

Yazar Sine Çelik

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış