Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Kentin Bir Parçasını Yağma Etmenin Öyküsü: Hamamönü’nde Kentsel Dönüşüm…

İnanmıyorsanız gidin ve görün. Altındağ Belediyesi’nin sloganı ile bitirelim. “Haydi Hamamönü’ne.Hamamönü’nde tarih yeniden canlanıyor.” Yerseniz!

Kentin Bir Parçasını Yağma Etmenin Öyküsü: Hamamönü’nde Kentsel Dönüşüm…

Ankara Kalesine misafirlerinizi mi götürmek istiyorsunuz 10 dakika, hastanelere yürüyerek hemen, Kızılay’a bir solukta, Ulus’la bir arada ve biriktirdiğiniz yaşama kültürüyle, bahçenizle, sokak/ komşuluk ilişkileriyle bir hayat: “Hamamönü Park Evleri”..! Yakında kentteki reklam panolarında böyle bir ilan görürseniz şaşırmayın!

Kalenin altındaki Hamamönü bölgesi, Ankara’nın tarihindeki en önemli izlerden biri… Sürmeye devam eden mahalle ve komşuluk ilişkileri… Tescilli ve tarihi evleri… Bin bir anı ve öyküye ev sahibi sokakları... 40-50 yıl belki daha uzun süredir barışık bir şekilde yaşayan insanlarıyla…

“Yerel Yönetim + Hukuki Düzen + Kurul” Üçlemesi…

Senaryo basittir… Önce mimar, plancı ve araştırmacıların emeği ile bir “Koruma Amaçlı İmar Planı” yaptırılır. Bunu Kültür Bakanlığı ve ilçe belediyesi onaylar ama Büyükşehir Belediyesi’nden onay görmez. Ve düğmeye basılır. “Hamamönü Sağlıklaştırma Projesi” adı altında, önce Hamamönü 1. Bölüm için kazma kürek alınır. Yıllardır binaya çivi çakmasına izin verilmeyen ev sahiplerine, ‘Biz buraları yenileyeceğiz, turistik bir bölge yapacağız’ denir ve tüm bölgedeki tescilli/tarihi evler sahiplerinin ellerinden alınır (kamulaştırılır) ve yenilenerek ihale ile bir başka kişiye satılır; MÜLK EL DEĞİŞTİRİR… Satmayanların ise, cephesi boyanıp, dokuya hiç uymayan ferforje demir süslemelerle sokakları cicilenip doku bozularak, evlerin içlerine dokunulmaz. Daha da ileri gidilerek, mevcut komşuluk/sokak hayatına belli yasaklar ve kurallar getirilir: “Kapınızı açmadan oturun bahçede.... içerdeki pislik görünmesin... el emeğiniz de olsa kapı önünde tezgah açıp satış yapamazsınız...”

Ve sıra gelir, Hamamönü 2. Sağlıklaştırma Projesi ile Hamamarkasına… Koruma alanı olan, tescilli yapılarla dolu “Karacabey Hamamı arkası Hamamönü parçası”, Altındağ Belediyesi eli + “hukuk ve çıkan yeni yasaların desteğiyle”yle, birer birer tapu sahiplerinden alınıp (kamulaştırılıp), belediye yakınları ve hükümet bürokratlarına (biri de Spor bakanı Suat Kılıç. Bknz: belge; Cumhuriyet Gazetesi Ankara eki, 16 mart 2012, İklim Öngel ve Sertaç Eş haberi) uygun fiyatlarla “satılır”… İddiaya göre alımlara aracı olan Alpaslan Ekinci diye birisi dolanıyor ortalıkta. Belediye çalışanı olduğu bilenen bu kişiyi belediye de tanıyan kimse yok.

Tarihi Bir Semt Nasıl Aşırılır?

 Şöyle; - Sözlü olarak ‘İçini siz, dışını biz yapalım’ diye ev sahibinin ağzına bir parmak bal çalınır. - Aradan bir zaman geçer. Bu sefer ‘İçini de dışını da sen yap’ denilerek, imkansız istenir. Artık ev sahibi tedirgindir, nerden para bulacak ve yapacaktır iç-dış tadilatı. Satmaya hazır hale gelmiştir. - Tarihi yapının bölgenin mimari dokusuna uygun olmadığına ilişkin yazı elinize ulaşır. Tedirginlik artmaya başlar. - Veee ev sahibine yazılı olarak “kamulaştırma” kararı gönderilir. Ev sahibi ne yapacağını şaşırmıştır. Ama artık çok geçtir. - Hemen sonra ev sahibine –sözlüyumuşatıcı yaklaşımlar sergilenir, “çözeriz, sen dert etme, sen restore et, biz yıkmaz ve kamulaştırmayız” denir. Ama süreç işlemektedir. - Bir süre sonra ev sahibine evi boşaltması için ‘Mahkeme kağıdı’ gelir. Artık belediye karşısında da, hukuk karşısında da, Koruma Kurulu’nda da çıkmazdadır ev sahibi (Koruma Kurulu’nun bu yıkım sürecindeki rolü pek anlaşılmıyor)… Ev sahibinine elinde bir tek bilirkişinin belirlediği rakama “bedel artırım talebi” ile itiraz etme hakkı kalmıştır… Son çıkan yasa ile elinizde çok da kendinizi savunacağınız bir şey kalmamış durumda… (Bir ev sahibi kişi nasıl böyle bir açmaza sokulabilir?).

Ardından ne mi olur? Bölgeden kaçışlar başlar… Durumdan bunalanlar, kiracı olanlar evlerini bir bir terk ederler... Terk etmeleriyle birlikte, evler beklenmedik şekilde yağmalanır (ama yağmacılar nedense, yeni inşaatlara ve oradaki malzemelere hiç dokunmaz) ve artık hayat hem can acıtıcı hem can sıkıcı hem katlanılmazlaşır… Mahallede huzur bırakılmaz. Bir an önce kurtulmak ve gitmek istersiniz oralardan.

Eğer ki, biraz dik durur, şikayetçi olur ve savunma hakkınızı, barınma hakkınızı korumaya çalışırsanız da tehdit ve yıldırma politikası başlar…

(Geride bıraktığımız hafta, 40 ev sahibi “şikayet için” belediyeye gittiğinde “muhatap” dahi bulamadan dönüyor…)

Ve geriye kalan bahçenizi, tarihi evinizi, sokaktaki komşuluklarınızı bırakıp, kentin çeperindeki bir TOKİ bloğuna gitmek zorunluluğudur. Siz kimsiniz de kentin merkezinde bahçeli bir evde oturursunuz?

50 yılı aşkın süredir buralarda yaşayan, sünnetlerini, kınalarını, nişanlarını o evlerin arasındaki mini meydanlarda yapmış olan, hala komşuluk ilişkisi, dostluk ilişkisi, çocukluktan gelen bağların değerli bir boyutta sürdüğü bir kent parçası… Ve gittiğiniz anda, hemen hepsiyle tanışma fırsatı yakalayabilirsiniz, tüm süreci anlatır/ paylaşırlar sizinle…

Hamamönü’ne heves edenlere…

Tarihi korumak, turistik bölge haline getirmek, restore etmek, yıkmak yeniden kopyasını yapmak(!).. Hamamönü’nde bir film seti kurulduğunu yazmıştık daha önce. Oysa film çoktan çekilmiş ve vizyona bile girmiş. Başrollerinde bilindik isimler var: Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki, Suat Kılıç ve gizli rollerde adı henüz bilinmeyen ünlüler...

İnanmıyorsanız gidin ve görün. Altındağ Belediyesi’nin sloganı ile bitirelim.

 “Haydi Hamamönü’ne. Hamamönü’nde tarih yeniden canlanıyor.”

 Yerseniz!

 

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış