Dosyamızın konusu, kentte beslenme. Bu kısa tamlamanın odağında basit bir olgu var. Hepimiz ‘iyi gıdayı’ arıyoruz: Besleyici olsun, lezzetli olsun, güvenilir olsun ve mümkünse ucuz olsun. Ama kentlerde yaşayan pek çoğumuz için bu ölçütleri karşılayan gıdalara erişmek gün geçtikçe zorlaşıyor.
Market raflarında, pazar tezgâhlarında bulduğumuz ürünler, önümüze gelmeden önce gıda üretim, depolama ve dağıtım sektörlerinin maliyetleri düşürmeye, raf ömrünü uzatmaya ve sonuçta kârı maksimize etmeye yönelik tercihleriyle şekillenmiş ve içerik kazanmış (ya da kaybetmiş) oluyor. Sonuç olarak, yediğimiz ve yedirdiğimiz gıdaların ‘gerçek gıda’ olup olmadığından bile kuşkulanmamıza yol açan bir ‘yediklerine yabancılaşma’ durumu yaşıyoruz. Beslenme konusuna kentli perspektifinden baktığımızda öncelikli görünen derdimiz ‘iyi gıdaya erişim’ olsa da, endüstriyel-kitlesel gıda üretim ve dağıtım sistemlerinin yakından ilişkili olduğu pek çok boyutu düşünmeden edemiyoruz: Doğanın ve emeğin sömürüsü, tarımsal biyoçeşitliliğin kaybı, insanların ve gezegenin sağlığı, kırsal alanların boşalmasının istihdam politikalarıyla ilişkisi… Manzara iç açıcı değil. Fakat biz bu dosyada yalnızca sorunlara değil, daha da fazlasıyla çözümlere odaklandık. Beslenme konusu ve bunun ilişkili olduğu toplumsal ve ekolojik sorunlar o kadar hayati ki, olumsuz gelişmeleri izleyip analiz etmekle yetinemeyiz.
Eğer istersek ve üzerimize düşen sorumluluğu alırsak daha adil ve doğa-dostu süreçlerle üretilen ‘gerçek gıdalara’ erişmemiz hâlâ mümkün. Nerede yaşıyor olursak olalım, kolektif girişimlerin (halk destekli tarım, aracısız doğal ürün temini, kentte tarım) bir parçası olmamız, böylece doğal üretimi teşvik etmemiz, üretim sürecinin tanığı ve hatta etkin bir katılımcısı olmamız mümkün. Bu dosyamızda ‘doğa ve insan dostu bir tarım sistemi mümkün’ diyoruz. ‘Hangi süt?’, ‘hangi ekmek?’ sorularını soruyor ve belki de kendi cevaplarınızı bulmanıza yardımcı olacak öneriler sunuyoruz.
Sizleri, Ankara’nın pek yakınında, Çankırı’nın bir köyünde doğal ve geleneksel ürünleri yaşatmak ve geliştirmek için tutku dolu bir mücadele veren bir aile ile tanıştırıyoruz. Ülkenin dört bir yanında benzer işler yapan küçük ölçekli çiftlikleri ziyaret etmenize, oradaki insanlarla bilgi ve deneyim paylaşımı yapmanıza imkân veren TaTuTa (Tarım, Turizm, Takas) projesini anlatıyoruz. Ankara’da doğal ürünlere aracısız erişim için bir araya gelmiş olan “Doğal Besin, Bilinçli Beslenme” grubunu ve katılımcı bir ekolojik sebze üretimi-dağıtımı projesi olan Güneşköy-Bahçemiz projesini tanıtıyoruz. Çok değil, bir kuşak öncesinin kışlık gıda hazırlama ve saklama pratiklerini heyecanla, keyi%e yeniden canlandıran gruplardan deneyimler aktarıyoruz. Genellikle kırsal alanlarla özdeşleştirdiğimiz tarım faaliyetlerinin kentlerde de yapılabildiğini gösteren, bunun yararlarını anlatan ve Amerika Birleşik Devletleri’nden etkileyici örnekler sunan bir de ‘kentsel tarım’ köşemiz var.
Son olarak, kentte olsun köyde olsun, doğayla karşıtlık içinde değil onunla birlikte yaşamamızı öğütleyen ve son 30 yılda hatırı sayılır ölçüde bilgi, beceri ve deneyim biriktirmiş olan bir tasarım yaklaşımını; “permakültür”ü anlatan bir yazımız var. Kısacası iyi gıdayı arayanlara bir yol haritası sunuyoruz.
Yorumlar (0)