Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Kültür Varlıklarımız, Koruma ve Yahudi Mahallesi

Kültür Varlıklarımız,   Koruma ve Yahudi Mahallesi



Ülkemizde kültür varlıklarının korunması ile doğrudan ilgili ve kapsamlı yasa 3386 ve 5226 sayılı yasalarla değişik 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunudur. Bu yasaya bağlı olarak çıkarılan yönetmeliklerle de uygulamalar yapılmaktadır. Söz konusu yasa, taşınmaz kültür varlıklarının korunmasını sağlamak için gerekli tedbirleri almak, aldırmak ve bunların her türlü kontrolünü yapmak veya kamu kurum ve kuruluşları ile belediyelere yaptırmak görevini de Kültür ve Turizm Bakanlığına vermiştir.

Yasa, aynı zamanda taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının özel, tüzel ve resmi tüm maliklerini bu varlıkların bakım ve onarımlarından sorumlu tutmaktadır. Başta 2863 ve 5226 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma yasaları olmak üzere Koruma amaçlı yasal düzenlemelerle verilen uğraşlarda yeteri kadar etkili olunamamaktadır. Bunun, sosyal, kültürel, parasal nedenler gibi çeşitli nedenleri vardır.

Kültür varlıklarımızın toplumumuzun beğenisini kazandığı görülmektedir. Kültür amaçlı yapılan gezilerin çokluğu bunun en belirgin göstergesidir. Ancak tüm bu ilgiye rağmen ayakta kalan örnekler her geçen gün birer ikişer yok olup gitmektedir.
Özellikle sivil mimarlık örneklerinin büyük kısmı restore edilmeyi beklerken harap olmakta, özgün dokusunu kaybetmekte, yıpranmakta ve zamanla kullanılamaz hale gelmektedir.

Ankara'daki kültür varlıklarımızın envanterine baktığımız zaman aşağıdaki tabloyu görmekteyiz.Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün verilerine göre 01.02.2021 tarihi itibarıyla Ankara'daki Tescilli Taşınmaz Kültür Varlıkları Envanteri şöyledir:
Birçok uygarlıklara ev sahipliği yapan ve uzun dönem çok farklı kültürlere sahip uygarlıkların yaşadığı Ankara'da sivil mimarlık örnekleri, dinsel yapılar, kültürel yapılar, anıtlar, mezarlıklar, sit alanları olmak üzere sadece 2231 adet kültür varlığı geriye kalmıştır.
Bu sayının oldukça az olduğu hepimiz için aşikardır.

Senelerdir Ankara'da eski eser olan tescilli veya geleneksel olan evlerimiz, yapılarımız, bağ evlerimiz, konaklarımız, yıkılıp/yıktırılıp/yakılıp yerlerine rantı yüksek olan binalar yapıldı. Kültür mirasımız hep rant aracı olarak görüldü ve kentsel sit alanları dahi yapılaşmaya açıldı.

Kültür varlıklarından elde edilen rant hep gündemde oldu.

Halbuki, Taşınmaz Kültür Varlıklarımız ortak bir mirasın ögeleridir. Doğal ve kültürel değerlerin korunması görevi, sadece o taşınmazın sahibinin değil, o yapının bulunduğu kent sakinlerinin, o ülke halkının ve giderek tüm insanlığın ortak sorumluluğundadır.
Örneğin, cumhuriyetin ilk sanayi tesislerinden biri olan havagazı fabrikasının bir gecede yerle bir edilerek, adeta kentin hafızasından çıkarılması gibi. Üstelik mahkeme kararlarına rağmen.

Cumhuriyet döneminin önemli yapılarından İller Bankası tescilli yapısı bir gecede yıktırılmış yerle bir olmuştur. Üstelik Mimarlar Odası Ankara Şubesi'nin ve çeşitli kuruluşların günler süren karşı koyuşuna rağmen.

1937 yılında mimar Seyfi Arkan tarafından tasarlanan yapı, cumhuriyetin önemli modern mimarlık eserlerinden biri olarak tescillenmiş idi. Ancak tescilli olmasına rağmen, Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun da onayıyla 2017 yılında yıkılmış ve yerle bir olmuştur. Ankara'daki buna benzer örnekleri çoğaltabiliriz.

Aynı akıbete uğramasından korktuğum, Yahudi mahallesinden bahsetmek istiyorum.

Zaman zaman mahalleye giderek mevcut durumu gözlemlemeye çalışıyorum. Gördüğüm durum şu; Ankara Altındağ ilçesindeki Yahudi Mahallesinde geleneksel doku bozulmakta, konutlarda çeşitli tahribatlar meydana gelmekte, birçok tescilli ve geleneksel Ankara evi yok olup gitmektedir. Tarihi mahalle gözümüzün önünde adeta yok olmaktadır.

Hacettepe, Bit Pazarı ve Anafartalar arasında kalan mahalleye halk deyimiyle Yahudi mahallesi denilmekte. Bölge, sokak dokusu, konutları, sinagog gibi dini yapıları ile döneminin sosyo-kültürel özelliklerini yansıtan bir mahalledir.

Aslında mahallenin tarihi pek de eskilere dayanmakta. İncelediğim belgelere göre 1861 yılında mahallenin var olduğu görülmekte.
O dönemlerde mahallede yaşayanlar; genellikle esnaflık yaparmış. Çerçilik, tenekecilik, billurculuk gibi çeşitli işlerle meşgul olurlarmış.
Mahalle'deki yapılar 1916'daki yangından büyük ölçüde etkilenmiş ve evlerin bir kısmı yanmış ve yok olmuş.

Mahalledeki büyük göç ise, İkinci Dünya Savaşı sonrası İsrail Devleti'nin kurulmasıyla meydana geliyor. Mahallede yaşayan Yahudilerin büyük kısmı İsrail'e göç ediyor.

Zaman içinde mahalle sakinlerinin azalması ve konutların boşalması ile kullanılmayan konutlarda çeşitli tahribatlar meydana gelmiş, birçok tescilli ve geleneksel Ankara evi yok olmuştur.

Günümüzde ise; bazı yapılar özellikle otopark yapmak üzere yıkılmakta veya yıktırılmaktadır.Bölgedeki hastanelerin varlığından dolayı otopark ihtiyacı oldukça fazladır. Bu nedenle bazı kesimler, tescilli veya tescilsiz yapı ayırt etmeksizin yıkabildiği veya yakabildiği yapıyı ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Bunun sonucunda ise boş arsayı otopark olarak kullanmaktadır.

Daha geçenlerde 2 konak yanarak yerle bir oldu.Mahalledeki tescilli yapıların bir başka sorunu ise bazı kesimlerin yapılardaki özellikli mimari elemanları yerinden söküp başka yerlerde kullanmaları veya müşterisine satarak ticari kazanç elde etmeleridir. Bu nedenle birçok nitelikli kapı, tavan göbeği, pencere ferforjesi gibi mimari elemanlar bugün ait oldukları yapılar yerine başka yerlerdedir. Tüm bunların sonucu olarak da koskoca bir kültür ve kültür mirası yok olup gitmektedir.

Bu kadar bakımsızlığa ve ilgisizliğe rağmen az da olsa bazı evler varlığını sürdürmektedir.

Mahallenin belki de en nitelikli yapıları Sinagogun tam karşısındaki 2 adet tescilli yapıdır. Halkın deyimiyle papazın evi veya Hahamın evi olarak adlandırılan tescilli yapının ön cephesi özğün ve güzel görünümünü korumaktadır. Hayim Albukrek Konutu olarak belirtilen ev tescilli kültür envanteridir. Girişinde döner bir merdiven ve giriş üstünde işlemeli kare bir tavan bulunmaktadır.

Giriş üstü tavan özgülüğünü korumakta ve henüz çok fazla tahribata uğramamıştır. Giriş üstünde cumba üstte alınlık ile sonlanmaktadır. Üst katta sokağı da boydan boya gören cumba vardır. Cumbanın her iki yanı da sokağı gözetleyen ahşap pencereler yerleşmiştir. Cumba, özğün olan 2 adet eli böğründe ile desteklenmiştir. Pencereler giyotin ve ahşap penceredir ve özğündür. Pencere ferforjeleri yer yer kırılmasına rağmen özğünlüğünü korumaktadır. Bu güzel yapının ne yazık ki arka cephesi harap haldedir. Geçen yıl yağan yağmurdan arka cephenin bir kısmı çökmüştür.

Hahamın evinin hemen yanındaki güzel evin de Araf Konutu olarak adlandırıldığını daha önce duymuştum. Evin içerisinde pencere perdelerinin zaman zaman açık olduğuna rastladım. Evin sahipleri veya kiracıları evi halen kullanmaktalar. Tescilli olan bu ev nispeten sağlam haldedir. Pencereler ahşaptır ve özğündür. Pencere ahşapları yer yer kırık ve yıpranmış olmasına rağmen özğünlüğünü korumaktadır. En azından günümüz modasına uyarak PVC pencere olarak değişikliğe uğramamıştır. Giriş üstünde cumba üstte alınlık ile sonlanmaktadır. Cumbanın her iki yanına sokağı boydan boya gören ahşap pencereler yerleşmiştir. Cumba, özğün olan 2 adet ahşap eli böğründe ile desteklenmiştir.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi; uzun bir dönem farklı kültürleri barındıran ve bir dönemi yaşayan Yahudi mahallesindeki geleneksel doku ve geleneksel evlerimiz her geçen gün daha da fazla tahribat görmekte, yıkıma uğramakta veya can çekişmektedir.

Bu nedenle; özellikle Ankara Büyükşehir Belediyesinin, bütüncül bir yaklaşımla meslek odaları, STK'lar, üniversiteler ve mahalleli ile birlikte çalışarak bu bölgedeki geleneksel dokunun korunması/onarılması ve gelecek kuşaklara kimlikli bir şekilde aktarılması yönündeki çalışmalara başlamasını beklemekteyiz.

Özetle: Bütüncül bir yaklaşımla, çevre ile birlikle kentsel tasarım projesi, sokak sağlıklaştırma projeleri ve tek yapı ölçeğindeki koruma projeleri ile mahalledeki geleneksel doku özğün haline uygun olarak korunmalı ve tescilli yapılar restore edilerek tekrar yaşatılmalıdır.

Yazar Faruk Soydemir
Fotoğraflar Faruk Soydemir

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış