Mültecilerin Demografik Koşulları ve Korona Salgını

Mültecilerin Demografik Koşulları ve Korona Salgını

Mültecileri konu alan sosyal araştırmalar çoğunlukla bu grubun yoksunluklarına odaklanmıştır. Bu araştırmalarının arka planının zorunlu göçün ardından karşılaşılan sorun alanlarını netleştirerek bu alanlara farklı açılardan ve farklı ajanlarla müdahale etmek olduğu düşünüldüğünde araştırma konularının problemlere yoğunlaşmış olması beklenen bir durumdur.

Ben bu yazıda Suriyeli mültecilerin demografik davranışlarını, bu davranışlarla ilişkilendirilen sosyal ve ekonomik koşullarını anlamak üzere tasarlanmış ve 2019 yılının ilk aylarında Türkiye’nin farklı kentlerinden 2 bin hane ve 11 bine yakın hane üyesinin bilgilerine dayalı Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması Suriyeli Göçmen Örneklemi1 sonuçlarını bugün salgın sonrası koşullar içerisinde dikkatimi çeken bazı bulgular çerçevesinde tekrar değerlendirmek istedim.

Araştırma sonuçları aslında tahmin ettiğimiz bazı yoksunlukları ölçülebilir, öncesi ile karşılaştırılabilir ve gelecekle ilgili öngörüde bulunulabilir göstergelere dönüştürüyor. İşte bu göstergeler arasından seçtiklerim:

Önce iş gücüne katılım oranlarından başlamak istiyorum. Suriyeli mülteci kadınlar arasında kendi ev işleri dışındaki iş gücüne katılım oranı oldukça düşük, 15-49 yaşları arasındaki kadınların %9’u çalışıyor. Buna karşılık araştırmayı yaptığımız dönemde erkeklerin büyük bir çoğunluğu yaklaşık %90’ının iş gücünde olduğunu gördük. Bu işlerin neredeyse tamamı sosyal güvencesiz, gündelik, geçici, mevsimlik ve yevmiyeli işler. Araştırmanın çarpıcı sonuçlarından bir diğeri ise 12-17 yaşları arasındaki her 5 çocuktan birinin, oğlan çocuklarının %30’unun çalışıyor olması. İki ayı geçen salgın önlemleri sırasında mülteciler düşük ücretli, yaşlarına uygun olmayan ve güvensiz olmasına rağmen devam etmek zorunda kaldıkları işlerinden de oldular.

Çocuk işçiliği ile birlikte gözlemlenen bir toplumsal problem de çocukların eğitim olanaklarından mahrum olması. Araştırma sonuçları 6-13 yaş arasındaki çocukların %76’sının ilkokul ve ortaokula devam ettiğini, 14-17 yaşları arasında ise çocukların sadece %14’ünün lise eğitimine devam ettiğini gösteriyor. Okulun erken yaşta bırakılması oğlan çocuklar için çocuk işçiliği, kız çocuklar için ise erken ve çocuk yaşta evliliklerin bir işareti. Araştırma sırasında 2024 yaşları arasında olan kadınların %9’unun 15 yaşından, %45’inin ise 18 yaşından önce evlenmiş olması bu konudaki ilişkiyi destekliyor. Korona eğitimde neyi daha kötü hale getirmiş olabilir derseniz birkaç tahminim var. Eğitimden erken kopma riski yüksek olan bu grupta eğitime ara verilmesi gibi kesintilerin önümüzdeki okul döneminde okuldan ayrılma oranlarını hızlı şekilde artırması beklenir. Ayrıca salgınla birlikte eğitim, sınıflardan evlere taşındı. Eğitimin evde devam edebilmesi hanenin olanakları ve özellikle küçük yaştaki çocuklara eğitimleri için destek olabilecek ebeveynlere bağlı bir durum. Önce olanaklara bakalım: Suriyeli aileler ortalama 6 kişinin yaşadığı %33’ü tek odalı, %64’ü iki odalı evlerde yaşıyorlar. Hanelerin hemen hepsinde okul çağında çocuk var. Hanelerin sadece %6’sında bilgisayar var, %41’inde ise internet bağlantısı bulunuyor. Bu basit yüzdeler bile mülteci hanelerde uzaktan eğitimle yola devam etmenin zorluğunu gösteriyor. Bu koşullara yetişkinlerin büyük çoğunluğunun çocuklarının eğitimine destek olacak düzeyde Türkçe bilmemesini eklersek durumun zorluğunun katlandığını görebiliriz.

Birleşmiş Milletlerin 2030 yılında daha iyi bir dünya için öngördüğü ve “kimseyi geride bırakma” sloganı ile yola çıkan Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri göstergeleri ile bitirelim: Açlığa son hedefi 5 yaş ve altı çocuklarda büyüme geriliğinin yaygınlığını, yine bu çocuklarda kötü beslenmenin yaygınlığını (aşırı zayıflık ve obezite) ölçerek bu gruptaki çocukların sayısını yıllar içerisinde azaltarak 2030 yılında açlığın olmadığı bir dünyayı hedefliyor. Sonuçlar iç açıcı değil: Türkiye’de yaşayan Suriyeli çocukların %17’sinde büyüme geriliği olduğunu; %12’sinin ise beslenme bozukluğunun olduğunu görüyoruz.

Dünya genelindeki en büyük mülteci nüfusu oluşturan Suriyeliler aynı zamanda bu çağın vatansız kalma riski en büyük grubu. Geçici koruma kapsamında olan bu grubun özellikle Türkiye’de doğan çocukları vatandaşlık rejimi açısından arafta. Anne ve babaları Suriye vatandaşı olduğu için Türkiye vatandaşlığına geçme olanakları yok, ancak Suriye dışında doğdukları, anne babaları çoğunlukla evlilik belgesi sahibi olmadığı için savaş sonrası dönemde Suriye vatandaşlığına başvurma haklarının olacağı da garanti altında değil. İki ülkenin yasaları arasında sıkışmış bu grup için nüfus kayıtlarının yapılması şu anda sahip olabilecekleri tek resmi ve kabul edilebilir belge. Bu konuyla ilgili Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin barış, adalet ve güçlü kurumlar başlığı altındaki bir amacı 2030 yılına kadar tüm bireylerin nüfus kaydının yapılmış olması ve bu yolla bir devletin koruması altına alınmalarının sağlanması. Bu hedefe ulaşmayı ölçen gösterge ise 5 yaş altı çocuklar arasında bir sivil otorite tarafından doğum kaydı tescil edilenlerinin oranı. Araştırma döneminde 5 yaş altındaki çocukların %79’unun doğum kaydının yapılmış olduğu, %21’inin ise doğum kaydı olmadığı görüldü. Korona sürecinde doğum kayıtlarının ertelenmiş olması, evde doğumların ve doğum kaydı olmayan çocuklarının artmış olması bekleniyor.

Suriyeli mülteciler Ankara’da da Türkiye’nin diğer illerinde de korona öncesindeki koşullardan çok daha ağır şekilde başta işsizliğe ve güvencesizliğe bağlı açlık ve hastalık tehlikesi olmak üzere tüm demografik göstergelerin gerilediği bir dönemi yaşıyor. Çocuklar arasında okula devam, beslenme bozuklukları ve kayıtsızlık gibi riskler artıyor. Bu sorunlarla baş edebilmeleri için güçlü kurumlar desteklere ihtiyaçları öncesinden de fazla.

“Suriyeli aileler ortalama 6 kişinin yaşadığı %33’ü tek odalı, %64’ü iki odalı evlerde yaşıyorlar. Hanelerin hemen hepsinde okul çağında çocuk var. Hanelerin sadece %6’sında bilgisayar var, %41’inde ise internet bağlantısı bulunuyor. Bu basit yüzdeler bile mülteci hanelerde uzaktan eğitimle yola devam etmenin zorluğunu gösteriyor.”

1 Araştırma raporu için Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün ilgili web sayfası: http://www.hips.hacettepe.edu.tr/ tnsa2018/rapor/2018_TNSA_SR.pdf

Yazar Alanur Cavlin
  • Paylaş

POPÜLER İÇERİK