Namık Kemal (Saraçoğlu) Mahallesi (NKM) Önemi, Değerleri

Namık Kemal (Saraçoğlu) Mahallesi (NKM) Önemi, Değerleri

Tanım ve Konum

Namık Kemal (Saraçoğlu) Mahallesi, Müdafaa Caddesi, Kumrular Sokak, Necatibey Caddesi ve Yahya Galip Caddesi’nin kuşattığı bir alanda konumlanmıştır. Kentin yeni merkezinin (Yenişehir) tam ortasında üst düzey bürokrat ve askerlerin ikameti için 1940’larda planlanıp hayata geçirilmiş cumhuriyetin ilk toplu konut projesidir. 1945 yılında Paul Bonatz’ın beraberindeki bazı Türk mimarlarla birlikte projelendirdiği bir alan olduğu görülüyor. 1939’da niyetlenilmiş, 2. Dünya Savaşının başlamasıyla ertelenmiş. 29 Ekim 1944’de başlanarak 1946’da da tamamlanmış. Yapımı 1946 yılına kadar adı Emlak ve Eytam Bankası olup adı o yıl Emlak Kredi Bankası olarak değiştirilen kurum üstlenmiş. Dolayısıyla bu ilk toplu konut projesi, Emlak ve Eytam Bankasının son, Emlak Kredi Bankasının da ilk büyük işi olarak olmuş.

Lojmanların bulunduğu bloklar iki, üç ve dört katlı olarak planlanmıştır. Yapılar, İkinci Ulusal Mimarlık Üslubu’nun özelliklerini taşır. Geleneksel Türk Konut Mimarlığı’nın önemli ögelerinden olan çıkmaların, saçakların ve kafeslerin kullanıldığı dış cepheler gereğinden fazla önemsenmiştir. Ayrıca genel planlama açısından bakıldığında tüm mahallede Jansen’in bahçeli ev anlayışının izleri görülür.

Kaynaklara göre Saraçoğlu Mahallesi aslında bir “Bonatz senaryosu” değil bir “Jansen senaryosu”dur. Ankara’nın ilk kullanılan kent planının hazırlayan Herman Jansen “Ulus semtini koruyunuz, şehrin tacıdır, buna karşın ben size yenişehir kuruyorum, orada yeni modernite projenizi geliştiriniz” temel fikriyle, Ankara’nın yeni gelişimini güneye Yenişehir’e doğru öngörür. Bunun bir parçası Güvenpark’la başlayan ve kamu yapılarının Meclise kadar uzaması, hemen yakınında da bu bağlamda bir konut olgusunun yer almasıdır. Jansen buna bir “Saraçoğlu Mahallesi” şeklinde değil, üst düzey bir konut olgusu, Cumhuriyetin “Vekaletler Kartiyesi”ne hizmet veren bir alan olarak görür ve tanımlar.

Yeni başkentin Sıhhiye üzerinden güneye doğru kayacağını gören spekülatörler, derhal yenişehrin arazilerini ucuz fiyatlarla kapatmaya girişirler. Bu bağlamda, özellikle kamu yapıları için gerekli arazinin kamulaştırılması sorun yaratır. Bu araziler devlete cazip fiyatlarla bu spekülatörler tarafından satılmaya başlanıyor. Ancak, bugünkü Bakanlıklar bölgesi ve bu konut alanının bulunduğu yer için bu açmaza düşülmemiş ve yaklaşık metrekaresi ortalama 1 liradan 118 bin liraya kamulaştırılan alanda Bakanlıklar ve Saraçoğlu Mahallesi kurulmaya başlanmıştır.

Mahallenin en önemli niteliği sadece konutlardan oluşmamış olmasıdır. 435 lojmanın yanı sıra okullar, sosyal amaçlı binalar, dükkânlar, dinlence ve oyun sahaları ile bir sosyal proje olarak düşünülmelidir. Halen Namık Kemal İlköğretim Okulu olarak kullanılan mahallenin okulu, kulüp olarak, yani sosyal bir merkez olarak tasarlanan, ama Adnan Ötüken’in girişimiyle 1948 tarihinden itibaren doğru bir kararla Milli Kütüphane olarak kullanılan bölüm, kütüphanenin arkasında yer alan yeri ve niteliği az bilinen bir çocuk bakımevi, halen Çankaya Kaymakamlığı olarak kullanılan ve bazı belgelere göre mahallenin ilk yönetim yapısı olan yapı, basketbol sahaları, tenis kortları ve voleybol sahaları hakikaten bir “kartiye”, bir “quarter” oluşturmuştur.

Yapıldığı döneme göre mahallenin getirdiği önemli yeniliklerden bir tanesi merkezi ısıtma sistemine sahip olmasıdır.

None

Namık Kemal Mahallesi’nin Değerleri

Bir taşınmazın kültür varlığı olarak tanımlanabilmesi ve korumayla ilgili yasal düzenlemeler kapsamına alınabilmesi için belli değerler taşıması ve bu değerlerin ona belli nitelikler kazandırması gerekmektedir. Değişik kaynaklarda, değişik sını&amalar altında verilen bu değerler iki ana başlıkta toparlanabilir. Bunlardan birincisi kültür varlığının kendi yapısından, özelliklerinden kaynaklanan tasarım, malzeme kullanımı ve işçilikle ilgilidir. Geçmişin dönemsel değişimlerini de taşıyan bu kaynakların yaşanmışlıkları da geçmişin sosyal, kültürel yapısının verileri olduğu için içsel değerlerin bir bölümünü oluştururlar. Bugün bu kaynaklara günün yaklaşımıyla başkaları tarafından atfedilen değerler ise dışsal değerler olarak tanımlanabilir. Bu değerlerin bir ya da birkaçı bir araya gelerek, o taşınmazın korunmasını ve uygulamayı etkilerler.

Bir Cumhuriyet Dönemi projesi olan Namık Kemal (Saraçoğlu) Mahallesinin DE, korunması, yeniden kurgulanması ve kentle giderek kopan ilişkilerinin istenen düzeye gelmesi için hangi değerleri taşıdığının irdelenmesi gerekmektedir. Aşağıda bu konuda gerçekleştirilen bir irdeleme yer almaktadır.

None

Tarihsel Değer

Bu değer iki değişik biçimde tanımlanabilir. Bunlardan ilki, o yapı ya da yapı grubunun o yerleşmenin tarihindeki bir olayla, bir değişimle ilgisinden kaynaklanır. O kentin ya da ülkenin yaşamında önemi olan bir olaya ev sahipliği yapmak, geçmişte kalmış ve toplumda iz bırakmış bir etkinlikle beraber anılmak o taşınmaza tarih boyutu güçlü bir değer katacaktır. Tarihi değerin diğer boyutu “eski” olmakla ilgilidir. Bir diğer deyişle bir kültür varlığının yaşı arttıkça değeri de çoğalmaktadır.

NKM, bu bağlamda incelendiğinde çok eski olmamakla beraber, Ankara’nın yaşamında bir ilk olması nedeniyle değer taşımaktadır. Ayrıca bir “Emlak Bank” projesi olması da, Emlak Bankası tarihi açısından önemlidir.

None

Anı Değeri

Her toplumun geçmişteki olaylarla ilgili anıları vardır. Bu anılar kimi hallerde bir yapıyla özdeşleşir. Örneğin, bir kişinin doğup büyüdüğü yapı o kişi için önemli bir değer taşıyabilir. Bazı yapı ya da yapı grupları da tarihteki bir olayın canlı tanıkları olduğu için o yöre ya da tüm ülke halkı tarafından o olaylarla birlikte anılırlar.

Yukarıda da değinildiği gibi, NKM sivil ve askerin oturduğu bir lojmanlar topluluğudur. Mahallenin planlanması sürecinde , açık hava oturma yerleri, küçük parklar vb. mahalle sakinlerinin bir araya gelmesini öngören mekanlar yaratılmıştır. Mahalle sakinleri günlük alışverişlerini (Kumrular Sokağın bugünkü ticari yoğunluğunun 1960’larda olmadığı düşünüldüğünde) Mahalle için tasarlanmış dükkanlardan yapmışlardır. Bu düzen doğal olarak bir çok kişinin “mahallesiyle” ilgili anılarının oluşmasına neden olmuştur.

Özgünlük Değeri

Eğer bir yapı ya da kapı, pencere vb. mimari öğeler, yapıldığı dönemin mimari anlayışını, süsleme anlayışını, yapı malzemesinin kullanım biçimini, bir diğer deyişle tüm niteliklerini günümüze değin bozulmadan ve değişmeden sürdürmüşse, özgün bir yapı olarak tanımlanmaktadır. Özgünlük değerine ilişkin olarak yapılan araştırma ve değerlendirmelerde, ilk tasarımın günümüze ne ölçüde gelebildiği belirlenmeye çalışılır.

Özgünlük değeri alanlar için de söz konusu olmaktadır. Namık Kemal Mahallesi, eldeki belgeler incelendiğinde vaziyet planını, 5 gurupta toplanan lojman tiplerini, yapıların mimari biçimlenmesini hemen tümüyle korumuştur. Ara mekanlar, çevresindeki yapılaşma ve alan kullanımları değişmiş olsa da Mahalle’nin özgün olarak yaşamını sürdürdüğü söylenebilir.

None
None

Enderlik Değeri

Az bulunan, örneği az olan hemen her şey daha değerlidir. Yapılar ve sit alanları için de bu böyledir.

Namık Kemal Mahallesi, bir “lojmanlar” topluluğu olarak düşünüldüğünde, yapıldığı dönemin ender tasarımlarından bir tanesidir. Tasarımcının kimliği, finansman modeli vb. hususlar döneminin ender projelerinden biri olduğunu göstermektedir.

Belge Değeri

Bu değer, diğer tüm değerlerle ilişkilidir. Çünkü her yapı ya da yapının avlusunda yer alan ocak, tandır evi, kuyu vb. elemanlar, yapıldıkları dönemin yapı sanatı, o yapıda yaşayanların nitelikleri ve yaşam biçimini anlamamıza yarayan en önemli belgelerdir. Bu yapıların bir araya gelerek oluşturdukları kentsel sit alanları da, yine oluştukları dönemin şehirleşme anlayışını, yürütülen ticari etkinliklerin niteliği ve bunların işlevsel dağılımını, komşuluk ilişkileri gibi birçok bilgiyi bize anlatabilmektedir. Bu belgelerin yitirilmesi, kent kimliğinin yitirilmesi ile eşdeğerdir.

NKM’nin en baskın değeri belge değeridir:

1. Cumhuriyet Mimarlığının modernleşmeye başladığı dönemin ürünüdür,

2. Bir devlet lojmanı mahallesinin kurgusuna sahiptir,

3. Herman Jansen’in planlama tasarımı içinde yer almıştır,

4. Mimar biçimlenmesi Paul Bonatz tarafından gerçekleştirilmiştir,

5. 1940’lardaki üst düzey bürokratların nasıl bir “konut” a gerek duyduğunu göstermektedir.

6. Yine aynı dönemin yapım teknolojisi ve malzeme kullanımının özgün örneğidir,

7. İlk kez hemen tüm hizmetleri (barınma, eğitim, alış-veriş, kültür, dinlence vb.) içeren bir “yaşam alanı” oluşturulmuştur

Ekonomik Değer

Yeryüzündeki her toprak parçasının bir ekonomik değeri vardır. Bu toprak parçası insan eliyle düzenlenmiş, yaşamın belli gereksinmelerini karşılayacak hale gelmişse sağladığı olanaklar çerçevesinde değeri giderek artar. Bu gereksinmeler, bir tasarım ve yapım süreci sonunda oluşan bir yapı ya da yapı grubu tarafından karşılanıyorsa, o toprağın değeri de bu oranda artmaktadır. Ekonomik değer sadece parasal karşılığı olan, ölçülebilir bir değer olarak anlaşılmamalıdır. Yapının, kültür varlığı olmasından ya da koruma eylemine konu olmasından kaynaklanan değer de bu bağlamda düşünülmelidir.

Namık Kemal Mahallesi yukarıda sırlanan iki ölçütü de karşılamaktadır. Kent içindeki konumu önemli bir ekonomik değer yaratmakta, bir dönemin anlayışını yansıtması nedeniyle kültürel miras kapsamında olması bu değeri daha da çoğaltmaktadır.

İşlevsel Değer

Bu değer, ekonomik değerle yakından ilgilidir. Yapı ya da alanın özgün işlevinin devamı öngörülebildiği gibi, yeni bir kullanıma uyarlanması da düşünülebilir. Kimi yapılar bugün özgün işlevlerini yitirmiş olarak görülebilir. Yine de bir yapı stoku olarak değerlendirilmeleri gerekir. Mahalle bu yönüyle üst düzey bir değer taşımaktadır. Bunlardan ilki işlevsel değerini 65 yıllık yaşamında hiçbir koşulda yitirmemiş olmasıdır. Bu husus tasarımcının giderek çağdaşlaşan Türk toplumunun gereksinmelerini iyi tanımladığını ve uygulamaya aktardığını göstermektedir. Mahallenin her tür “lojistik” hizmeti içeren bir yaşam alanı olarak tasarlanması ise, işlevsel değerini (günümüzde, bu düzeye ulaşmış”lojman-site” lerin neredeyse olmadığı düşünüldüğünde) bir kat daha arttırmaktadır.

Süreklilik Değeri:

Bu değer o kültür varlığının kullanımının sürmesi ve kendisine çağdaş toplumda bir yer bulmasıyla ilgilidir. Böylece yapının kullanılarak korunması temel ilkesinin gereği yerine gelecek, yapı günümüzün bir etkinliğine hizmet vererek ve böylece “geçmişimiz için bir gelecek” olarak tanımlanan önemli bir koruma söyleminin gereği yerine gelmiş olacaktır. Özellikle özgün işlevini günümüzde de sürdürebilen yapılar “süreklilik” değerinin önemli temsilcileri olmaktadır.

Yukarıda da değinildiği gibi Mahalle, yapıldığı günden bu yana varlığını sürdürmüş, her dönemde kimliğini korumuş, daha sonra inşa edilen kimi devlet sitelerine örnek olmuş bir yaşam alanıdır. Kendisine duyulan ilgi kesilmemiş, beklentilere sürekli olarak yanıt vermiştir.

None

Sonrası…………

Ülke’nin değerlerini ranta dönüştürmeyi amaçlayan günümüzün popüler(!) mekansal belgeleri arasına , adıyla koşut afet şeklinde yeni bir yasa girmiştir. 2012 yılında kabul edilen 6306 sayılı bu yasa “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” adını taşımaktadır. Kanunun amacı 1. maddesinde “afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tas&ye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanıma ilke olarak karşı çıkmak olası değildir. Ülkemizde başta deprem olmak üzere afet riski vardır, bunun ortadan kaldırılması ya da en aza indirilmesi için gerekli araçlar kullanılmalıdır. Bu amaçla “iyileştirme, tasfiye ve yenilemeler” yapılmalıdır.

Bu düzenleme hakikaten masum ve kamu yararını öne alan, herşeyden önemli olan “insanın insanca yaşaması” nı ilke edinen ülkenin ve yerleşmelerin kimliklerine ve değerlerine saygılı bir tutum mu sergilemektedir ? Bunu irdeleyebilmek için ilgili mevzuatın kısaca irdelenmesinde yarar görülmektedir.

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında yasada ve bu yasaya dayandırılarak çıkartılan 2 yönetmelikte taşınmaz kültür varlıkları açısından bazı olumsuz noktalar bulunmaktadır. Konuya yasa ve yönetmelikler açısından bakıldığında şu hususlar ön plana çıkmaktadır:

1. Yasanın “Tanımlar” başlığı taşıyan 2. maddesinde riskli yapı, “Riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapı“ olarak tanımlanmıştır.

2. Yasanın taşınmaz kültür varlıklarını olumsuz etkilemesi olası ve “Tahliye ve yıktırma” başlığı taşıyan 5. maddesinin birinci fıkrasında “Riskli yapıların yıktırılmasında ve bunların bulunduğu alanlar ile riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarındaki uygulamalarda” sözcüğü ile başlayan bölümde riskli yapılar arasında herhangi bir ayırım yapılmamıştır. Bir diğer deyişle kültür varlıkları da doğrudan riskli yapı sayılabilecektir,

None

3. “Uygulanmayacak mevzuat” başlığı altında yer alan 9. madde’nin 1. fıkrasında yer alan ve “bu kanunun uygulanmasını engelleyici hükümleri olan mevzuat “ arasında “2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu” da bulunmaktadır. Bir diğer deyişle koruma kavram ve araçları devre dışı bırakılabilecektir,

4. 6306 sayılı yasa uyarınca çıkarılması beklenen :Yapıların Yıktırılmasına İlişkin Yönetmelik Taslağı'nda da taşınmaz kültür varlıkları ile ilgili hiçbir hüküm yer almamaktadır.

5. 6306 sayılı afet yasasında 2863 ve 5366 sayılı koruma yasalarının , afet yasasını engelleyen hükümlerinin geçerli olmayacağı belirtilmektedir. Bu durumda:

  • Hangi hükümlerin engelleyici olduğuna kim karar verecektir ?
  • Bir diğer deyişle bu ülkenin kimliğini oluşturan, evrensel ve ulusal değerlere sahip olan kültür mirasımızın bir başka mevzuatı engellediği gerekçesiyle koruma statüsü değiştirilecek ve yok mu edilecektir ?

6. “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliği” Kültür ve Turizm Bakanlığına görüş sorulduğunda “alanın sit statüsünün gözetilmesi” ni öngörmektedir. Bu noktada iki soru akla gelmektedir:

  • Sit statüsü gözetilirken, o alanı sit yapan değerler ya da sit alanı için oluşturulan koruma plan kararları da gözetilecek ve yeterince değerlendirilecek midir ?
  • Bakanlığın görüşü ne kadar geçerli olacaktır ? Bu bağlamda Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ve Bölge Kurullarının görüş ve yaklaşımları devre dışı mı bırakılacaktır?

……..Ve Namık Kemal Mahallesi Bakanlar Kurulu’nun,8 Şubat 2013 tarihli Resmi Gazetede ilan edilen 28 Ocak 2013 tarihli kararı ile “AFET RİSKİ ALTINDA BULUNAN ALAN “ ilan edilmiştir,

…….dolayısıyla Mahallenin çevresindeki diğer alanların afet riski altında olmadığı memnuniyetle görülmüştür….

…….böylece Namık Kemal Mahallesinin içerdiği yapıların “ ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapı” lar olduğu nihayet anlaşılmıştır……

……… Ankara’nın bu coğrafyasındaki diğer yapıların ise “ekonomik ömürlerini tamamlamadıkları ya da yıkılmış veya ağır hasar görme riski taşımadıkları ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edildikleri” düşünülerek yüreklerimize bir miktar su serpilmiştir….

………yaşadığımız kentle ilgili olarak yaptıkları “ilmi ve teknik “araştırmalar ve ulaştıkları verilerle yaşamlarımızı koruma bağlamında önlem alan Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ve onun Ülkenin kültürel kimliğinin korunmasını ön planda tuttuğu anlaşılan Sayın Bakanına olan şükran borçlarımız giderek birikmektedir….

….edep yahu…

None
None
None

Bu yazı Mart 2013'te Solfasol Gazetesi'nin 23. sayısında yayımlanmıştır.

Yazar Emre Madran
  • Paylaş

YAZININ BASILI HALİ

POPÜLER İÇERİK