Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Öcalan’ın Açıklamasını Beklerken...

Batıda yaşayan bizlere düşen görev de Kürt halkının barış talebini güçlendirmek, Kürt halkının batıdan yükselen sesi olmak için elimizden geleni yapmaktır.

Öcalan’ın Açıklamasını Beklerken...

Bahçeli’nin Ekim 2024’te Öcalan’ın meclise gelip DEM Parti grup toplantısında örgütü lağvettiğini ilan etmesi çağrısında bulunarak başlattığı süreç, beraberinde büyük tartışmaları getirdi. Şimdi herkesin dikkati Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiği gün olan 15 Şubat’ta yapacağı açıklamaya odaklanmış durumda. Karamsarlar bunun bir aldatmaca olduğunu düşünüyor. Peki, bu gerçekten böyle mi?

Milliyetçilerden İtiraz

Bahçeli’nin çağrısından ve Erdoğan’ın destekler nitelikteki konuşmasından sonra ırkçı ve milliyetçi cepheden itirazlar ve eleştiriler yükselmekte gecikmedi. Nefret diliyle yapılan bu açıklamalar, aslında bildik teraneleri ısıtıp ısıtıp yeniden karşımıza koyuyor: “Bunlar teröristtir, terörle müzakere değil mücadele edilir, bir karış vatan toprağı vermeyiz” ve benzeri hamasi söylemlerin sahipleri, savaşın sonsuza dek sürmesini talep ediyor.

Kendi Sol Saflarda Görenlerden İtiraz

İtiraz eden bir diğer kesim ise beklenenin aksine kendisini sol saflarda görenlerden geldi. Bu kesimlerin sözcülerine göre bütün bu süreç, Erdoğan’ın kendisini bir dönem daha başkan seçtirmek için oynadığı bir oyundan başka bir şey değil. Bu anlayış, yıllardır her şeye rağmen barış elini uzatmayı sürdüren ve barış ihtimalinden umutlanan Kürt halkını bir bütün olarak bu oyunu görmemekle itham ediliyor. Sürecin Bahçeli tarafından başlatılmış olmasını da, bunun en sağlam kanıtı olarak öne sürüyorlar.

Doğası Gereği Çatışan Taraflar Barışır

Barış denilen şey, doğası gereği çatışan taraflar arasında yapılır. Müzakere çağrısını yıllardır Kürt halkının mücadelesinin her katmanını “terörizm” olarak damgalayan Bahçeli’nin yapması elbette hepimizin kulağına tuhaf geliyor, ancak Güney Afrika’da apartheid rejiminin son bulmasının mimarlarından birinin, yıllarca ırkçı rejimin liderliğini yapmış olan De Klerk olduğunu unutmamak gerekir.

Elbette sürecin ilerlemesiyle birlikte devletin özellikle Kürt halkına yönelik saldırılarının hız kesmediğini, hız kesmek bir yana, giderek arttığını da söylemek gerekir. Ekim 2024’ten bu yana Siirt, Hakkari, Esenyurt, Mardin, Batman, Halfeti, Dersim, Ovacık, Bahçesaray ve Akdeniz belediyelerine başkanların terörle iltisaklı olduğu gibi gerekçelerle kayyım atandı, çok sayıda Kürt gazeteci tutuklanarak cezaevine gönderildi, demokratik muhalefet üzerindeki baskılar süregeldi.

Bakırhan’ın Konuşması Üzerine

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan da kısa bir süre önce Erdoğan’a bir çağrı yaptı: “Evet, Sayın Öcalan, koşulları oluştuğunda bir çağrı yapacak. Hazırlığı da var. Ama bu çağrı yapıldıktan sonra hükümet hangi adımları atacak? Yol haritası nedir? Silahı bırakan ne yapacak, nereye gidecek, ailesine kavuşacak mı? Siyasi tutsaklara ne olacak? Ana dilde eğitim ne olacak? Yerel yönetimler, kayyımlar ne olacak? Bu meselenin başı olarak halk senden bir yol haritası bekliyor.”

Batıya Düşen Görev

Bakırhan’ın bu soruları, somut adım atılması çağrısı, hele de yukarıda sayılan saldırıların giderek ağırlaştığı bir ortamda, hiç şüphesiz çok sayıda insanın duygu ve düşüncelerini ifade ediyor. Şurası kesin ki, bütün bu süreçte belirleyici olan sadece iç dinamikler değil. Suriye’de olanlar ve bu ülkedeki Kürt varlığının alacağı kararlar da sürecin gelişimi üzerinde büyük bir etki sahibi. Şundan emin olmalıyız: Başlatılan yeni sürecin ipleri sadece Bahçeli ve Erdoğan’ın elinde değil. Uzun yıllardır savaşla, katliamlarla, acıların her türlüsüyle yoğrulmuş Kürt halkının ısrarlı ve kararlı mücadelesi olmasaydı, bugün bir barış ihtimalinden bile söz edemiyor olurduk. Bu konuda Kürt halkının tecrübesine ve iradesine güvenmek gerekir. Öcalan’ın açıklamalarından sonra her şey hızla değişebilir; batıda yaşayan bizlere düşen görev de Kürt halkının barış talebini güçlendirmek, Kürt halkının batıdan yükselen sesi olmak için elimizden geleni yapmaktır.

Yazar Atilla Dirim

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış