İstanbul Beşiktaş’taki evinde rahatsızlanan DEM Parti İstanbul Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder ihbar üzerine adrese gelen ekipler tarafından ambulansa alındı, Şişli Florence Nightingale Hastanesine götürüldü. Ambulansta kalp masajına başlanan Önder, aralıksız kalp masajıyla ameliyata alınana dek hayatta tutulmaya çalışıldı.
Yüksek risk taşıyan ameliyat 12 saat sürdü. Ameliyat boyunca hasarın önlenmesi için beyin özel olarak soğutuldu. Ameliyattan sonra kısa ismi ECMO olan Ekstrakorporal Membran Oksijenizasyonu uygulaması başladı. Entübe olan Önder yoğun bakımda. Destekleyen makinelerle iletişimi kesildiği anda kalbin ritm bozukluğu başlıyor. Sırrı Süreyya Önder doktorların titiz gözetimi altında yaşam savaşını veriyor.
Haber duyulur duyulmaz Şişli’deki hastaneye ziyaretçi akını oldu. DEM Parti milletvekili Pervin Buldan ve partililer geldi. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TİP Genel Başkanı Erkan Baş, CHP Eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da ziyaret edenler arasındaydı. Sağlık Bakanı ve ekibi hastanede kamp kurdu. Sanatçılar da hastaneye akın ediyor. En son Mahsun Kırmızıgül’ün geldiğine dair gazete haberlerini gördük. Gelişmeler hakkında an be an bilgi veriliyor. Biz de Sayın Önder’in iyileşme umudunu yüreklerimizde büyütmeye devam ediyoruz.
Haksızlığa Karşı Susmayan Binlerce Gençten Biri: Esila
İstanbul Büyükşehir Belediyesine yönelik operasyonların ardından ülkenin çok yerinde çeşitli eylemler yapıldı. Kamuoyunun tepkisi polis müdahaleleri ile bastırılmaya çalışıldı. Anayasal hakkını kullanan halk gözaltına alındıktan sonra çıplak aramadan geçirildiği, işkence gördüğü gibi iddialar da ortaya çıktı, her ne kadar yalanlansa da iddiaların doğruluğu defalarca ispatlandı.
Bu gençler arasında Esila Ayık da vardı. Esila Belçika’da bir üniversitede burslu okuyor. Avrupa’da bir okulda burslu okumak için belirli bir seviyenin üzerinde başarı göstermek gerektiğini hepimiz biliyoruz. Esila da başarılı bir öğrenci. Türkiye’ye geldiği dönemde Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının hukuksuz şekilde gözaltına alındığına tanık oldu. Bu durum haksızlıklar karşısında haykıran binlerce insan gibi onun da içine dokundu.
Eğitim Hayatıyla Tehdit Edenler Eğitim Hayatını Riske Attı
Kronik kalp ve böbrek rahatsızlığı olmasına rağmen 8 Nisan’da Kadıköy’de düzenlenen dayanışma sahnesine katıldı Esila. Oradaki binlerce öğrenci gibi, anayasal hakkını kullanarak yapılan haksızlığa sesini çıkardı. Orada bir pankartın altına geçip fotoğraf çektirdi. Ertesi gün saat 02.00 sularında polis ekipleri Esila’nın ailesinin evine baskın yaptı. Esila evde yok. Polisler aileye: “Bu gece ifade vermesi gerek yoksa okul durumu kötü etkilenir” diyerek korku yarattı. Esila’ya haber verdi ailesi. Esila bulunduğu konumu polislere iletti. Konuma ulaşan sivil polisler Esila’yı göz altına aldı. Önünde poz verdiği pankartta “Diktatör Erdoğan” yazdığı öne sürüldü. Üzerine atılan suç ise hazırdı: “Cumhurbaşkanına hakaret”.
Polislerin uyguladığı bu psikolojik taktik suç dünyasındaki insanlar için çok inandırıcı olmasa gerek. Üniversitede okuyan bir genç ise eğitim hayatının etkilenmesi endişesiyle elbette ki nerede olduğuna dair tüm bilgiyi gönderir. Bunu, devletin kolluk güçlerine güvendiği için de yapar. Esila da yaptı. Aynı gün öğle saatlerinde Çağlayan Adliyesine sevk edildi ve tutuklanarak Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevine gönderildi. Türkiye Cumhuriyeti kanunlarındaki düzenlemeler ve emsal Yargıtay kararlarına göre hukuk dışı bir tutuklama yaşayan Esila’nın eğitim hayatı korku yaratanlar tarafından tehlikeye atılmış oldu.
Esila’ya Hasta Yemeği Verilmiyor
Esila’nın hayatı da tehlikede. Her gün düzenli olarak kullanması gereken ilaçlar var ancak bu ilaçlara ulaşamıyor. Avukatlarından Göksun Canberk Uluğ’un Solfasol’e yaptığı açıklamaya göre cezaevine ulaştırılan ilaçlar Esila’ya iletilmemiş.
17 Nisan günü cezaevi yönetimi Esila’yı muayene için Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim Araştırma Hastanesine gönderdi. İşin garip tarafı bu muayene kararı avukatlarına bile haber verilmedi. Muayenede Esila’nın kalp kapakçığındaki problemin ilerlediği belirlendi. Esila muayene raporunu istediğinde doktorlar e-nabızdan görülebileceğini söyleyerek rapor vermedi. Ancak raporun alınması, savcılığa sunularak Esila’nın tahliyesinin talep edilmesi için önem taşıyor. Avukatların ısrarcı tutumu ve baskısı sonucunda ilgili rapor muayeneden bir gün sonra akşam saatlerinde alınabildi ve dosyaya eklendi. Rapor haftaya savcılığa sunulacak.
Esila’nın böbrek rahatsızlığı nedeniyle tuzlu yemek yememesi gerek. Avukatları da “hasta yemeği verilmesi” ile ilgili dilekçe sunmuş. Ancak dilekçe reddedilmiş. Esila’nın gözleri ödem nedeniyle şiş. Ne ilaçlarına ne de hasta yemeğine ulaşabilen Esila’nın böbrekleri giderek sağlığını kaybediyor. İdrarında yoğun şekilde köpük var ve bunun nedeni böbreklerindeki protein kaçağı.
17 Nisan günü kalp muayenesinden sonra böbrek rahatsızlığı ile ilgili de muayene olması gereken Esila’nın idrar tahlili vermesi gerekiyordu. Ancak regl döneminde olduğu için tahlil veremedi. Bu nedenle haftaya tekrar muayeneye gönderilmesi bekleniyor. Avukat Uluğ bu konuyla ilgili de takipte kalacaklarını ifade etti. Elbette bizler de konunun takipçisi olacağız.
Esila’nın Kaldığı Koğuşta Uyuz Salgını Başladı!
Kaldığı koğuşta 4’er kişilik ayrılmış bölümlerde kalan toplam 47 kişi var. Ancak kişi sayısı fazla ve yatak sayısı az. Dolayısıyla bazı mahkumlar yerlerde yatıyor. Koğuşta geçen hafta artan kaşıntı şikayeti cezaevi yöneticileri tarafından ciddiye alınmadı. Bu hafta koğuşta uyuz salgını baş gösterdi. Mahkumlar sağlıklı koşullarda yaşamadığı için hastalık çok hızlı yayıldı. Bu hafta koğuşta uyuz kremi dağıtıldı. Bu tarz hastalıklar, zaten kronik rahatsızlığı olan Esila için çok daha büyük riskler içeriyor.

“Livaneli’nin Kitabındaki Karakter Değilim”
Sırrı Süreyya Önder’i Gezi’den biliyoruz. Yazdığı kitabı ve senaryoları, oyuncu ve yönetmen olarak bulunduğu dizileri, filmleri de biliyoruz. Aldığı ödülleri de biliyoruz.
Ben bu yazımda size Esila’yı da tanıtmak istedim. Çünkü bireysel duruşu ve olaylara mizahi bakış açısıyla Sırrı Süreyya Önder’i ne kadar seviyorsak haksızlığa karşı gelişi, kollektif bilinci sahiplenişi ve onurlu bir yaşam sürme savaşıyla Esila’yı da o kadar seviyoruz. Detay fark etmeksizin.
Yazının sonuna Esila’nın 14 Nisan günü yazdığı mektubu koymak istedim. Onun koğuştaki sesini sizlere iletmek ve bu sesi büyütebilmek için. Mektup şöyle:
“Livaneli’nin Kardeşimin Hikâyesi kitabındaki ana karakter gibi beni bir buçuk, iki yıl cezaevinde unutacaklarını sanmıştım. Sayenizde bu romanın benim gerçeğim olmadığını anladım. Gelen, düşünen, dışarıda özgür olmamız için uğraşan herkese çok teşekkür ederim. Lütfen cezaevlerinde tek bir öğrenci dâhi bırakmayın.
Esila Ayık, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi, B12 Koğuşu.”
Esila’nın cezaevinde kalması sağlığı açısından yanlıştır. Onu ve birçok genci hukuksuz yere cezaevlerine kapatan, adeta rehin alan zihniyete şunu sormak istiyorum: Bu haksızlığın her gün daha da artan vebalini daha ne kadar taşıyacaksınız? Ve tüm sosyal medya kullanıcılarına sesleniyorum: Hep beraber, Esila ve diğer gençler için parmaklarımızı klavye üzerinde gezdirmeye başlayalım mı? Onların sesini daha çok büyütelim mi? Haydi o zaman!
Yorumlar (1)
Kıvanç Ozgan
1 gün önce / 19.04.2025Kaleminize yüreğinize sağlık.. tüm parmaklar klavye üzerine...
Beğendim 0 | Beğenmedim 0 | Cevapla