Ticari sinemalara karşı bağımsız sinemaların son kalelerden biri olan festivaller, gitgide “sokağa hep beraber çıkmaya hazır” kitlelerin mekanı olmaktan uzaklaşıyor. Bu durum seyirciden ziyade Yusuf Atılgan’ın sokağa
ve geleceğe dair umudunu bağladığı, “salt çıkarını düşünmeyen ve insanlarla barışık” olarak tarif ettiği “sinemadan çıkan insan” artık bu filmlerin gösterimine aracı/destek olan kurumların filmlerden ve içerikten daha da görünür olmasıyla içinde bir sıkıntıyla ayrılıyor sinemalardan. Son yıllarda yaşanan “kayıt tescil belgesi” adı altında yaşanan sansürse nedense hep sistemi eleştiren ve bunu devletin politikalarıyla ilişkilendiren filmlere yöneliyor. Türkiye Sineması’nın sansürle imtihanı bitmiş/azalmış gibi görünürken Eylül 2011 tarihinde Malatya Film Festivali, “Zenne” filminin gösterimini eser işletme belgesi olmadığı gerekçesiyle festivale az bir süre kala iptal etti. 2014 yılında ise 51. Antalya Altın Portakal Film Festivali belgesel ön seçici kurulu, kendilerinin yarışmalı belgesel bölümüne dahil ettikleri Reyan Tuvi’nin yönettiği “Yeryüzü AşkınYüzüOluncayaDek filminin‘Türk
Ceza Kanunu’nun 125. ve 299. maddelerine aykırı ifade ve içerik ihtiva ettiği’ gerekçesi ile çıkarılmış olduğunu öğrendik” açıklamasını yaptı. Festival düzenleyicileri “gezi” ile ilgili bu belgeseli programa koyma kararını, bir avukat çağırarak değerlendirip seçici kurulun kararını hiçe sayarak programdan çıkardılar. Bu durum yoğun tartışmalar yaratmışken 34. İstanbul Film Festivali programında yeraldığı duyurulan Ertuğrul Mavioğlu ve Çayan Demirel’in yönettiği Bakur (Kuzey) belgeselinin gösterimi "kayıt tescil belgesi olmadığı" gerekçesiyle engellendi.
Belgeselin yapımcıları sansürün kaynağı olarak Kültür Bakanlığı'nı işaret ederken festivale katılan Türkiye yapımı filmler, sansüre tepki olarak gösterimden çekildi. Yapılan toplu açıklamada, "Festivallerde gösterilecek yabancı filmlerden istenmeyen bu belgelerin yerli yapımlar için bir zorunluluk haline getirilmesini kabul etmiyoruz. Bunu bir baskı ve sansür olarak nitelendiriyoruz" denildi. Festival programında yeralan Türkiye yapımı filmler festivalden çekildiler ve yaşanan sansüre karşı festivalciler, meslek odaları, yönetmenler, sinema yazarları ve birçok grup sansürün kaldırılması için biraraya geldiler.
Sansürün yayılmaması için toplu hareket edilmesi gerektiği aşikardı. Fakat o günden bu yana da sansür şekil değiştirerek festival içeriklerini etkilemeye devam etti. Toplumsal tepkilere karşın 2013'te yıkılarak yerine AVM yapılan Tarihi Emek Sineması, dağıtımın tekelleşmesi ve bağımsız filmlerin daha az gösterilmesi gibi sıkıntılar, giderek baskıyı arttıran hükümetin ve neoliberal sistem içerisinde festival organize eden kültür endüstrisinde büyük geçmişleri olan sermayedarların bu riski göğüsleyememeleri ile sanatsal ifade alanında büyük gerileme yaşandı. Yine bu sene Türkiye’nin en büyük film festivallerinde yaşanan iki sansür vakası ise sansürün değişen boyutlarını anlamak için önemliydi.
Şubat ayında yapılan !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde ilk gösterimini yapması beklenen Son Schnitzel filminin gösterimden kaldırılmasının nedeni İstanbul Telif ve Sinema Müdürlüğünden eser işletme belgesini alamaması ve kurumun filmdeki bazı sahneleri çıkarmak istemesi olarak açıklandı. Filmin yönetmenleri Kaan Arıcı ve İsmet Kurtuluş, yaptıkları açıklamayla bazı sahnelerin çıkarılmasıyla ilgili talebi reddettiklerini duyurdu. Filmin Türkiye’deki hiçbir festivalde gösterilemeyeceğini belirten Arıcı ve Kurtuluş, “Herhangi bir siyasi aidiyetimizin olmadığını, sadece özgür düşünceyle hikaye anlatmaya çalışan sinemacılar olduğumuzu buradan bütün açık yürekliliğimizle ifade ediyoruz” dedi.
Kazım Öz’ün 36. İstanbul Film Festivali’nde ulusal bölümde yarışan“Zer” filminin bazı sahneleri Kültür Bakanlığı tarafından sansürlendi, bunun üzerine yönetmen Öz, 11 Nisan 2017’de yapılan gösterimde sansürlenen sahnelerde perdeyi karartarak “Bu sahne T.C. Kültür Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü Üst Denetim Kurulu tarafından sakıncalı bulunduğu için izleyemiyorsunuz” ifadelerini kullandı. Yönetmen Öz’ün bir çok filmi de daha önce sansüre uğramıştı.
Filmciler ve seyirciler artık bir festivale katıldıklarında içeriğe de müdahale edilebildiği gerçeği ile yüzleşmek zorunda kaldılar.
Kültür endüstrisinin ve dolayısıyla onun bir parçası olan film festivallerinin hangi iktidar ilişkilerini içerdiği ve onları nasıl gizlediği hala en güncel ve tartışılması gereken meselelerden biri ve birçok araştırmanın konusu olabilecek derecede farklı bileşenler içeriyor. Barış Çakmur’un da belirttiği üzere, “Toplumsal gerçekliğin (belki de) gizlenmiş bu yüzünün bilinir kılınması, farklı mecralarda gerçekleşen kültürel üretim süreçlerinin ve ilişkilerinin hemen hepsinin içinde bulunan tahakküm vetabi olma mekanizmalarının ortaya serilerek çözümlenebilmesine bağlıdır” (1998: 117-118). Kültürel ürünlerin ideolojik yapısı Çakmur’un da belirttiği üzere ihmal edilmektedir. Dolayısıyla, bu dosya bağlamında, festivalleri ve amaçlarını, kültür endüstrisi içindeki pozisyonlarını ve kentler için önemlerini değerlendirmeye devam edeceğiz.
Film Festivalleri Üzerine Kısa Bir Giriş
Tanımı itibariyle film festivalleri bütün yıl hizmet veren ticari sinemalara ve yıl boyunca düzenli gösterim yapan sanat sinemalarına alternatif olarak, birkaç günlük süre içinde (genellikle bir ile iki hafta arası) yapılan etkinliklerdir (de Valck&Loist, 2013). Gezici festivaller de olmasına rağmen birçok festival genelde aynı şehirde yılda bir veya iki yılda bir yapılırlar ve yapıldıkları kentle özel bir bağ kurarlar. Festivallerin hangi çeşit filmleri gösterdiği, seyirci profili, hangi kaynaklarla fonlandığı, film endüstrisine katkıları gibi birçok unsur festivalleri birbirinden farklılaştırır.
Bu bağlamda festivallerin birbirinden türsel olarak nasıl farklılaştıklarını anlamak amacıyla aşağıdaki gibi bir ayrıştırmaya gidilebilir.
İlk planda festivalleri türlerine göre üçe ayırmak mümkün olabilir:
1- Uluslararası film festivalleri veya şehir Haziran 2017 festivalleri olarak adlandırılan genel film festivalleri
2- Belirli bir film türünde uzmanlaşan festivaller: kısa, uzun, belgesel, animasyon vs.
3- Toplumsal bir konu ile bağlantı festivaller: kadın film festivalleri, LGBTT film festivalleri, işçi film festivalleri, kimlik merkezli festivaller vs.
Bu üçlü ayrımı Türkiye örneğinde değerlendirmeye alırsak;erken dönem film festivalleri tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de şehir festivalleri olarak başladılar ve ulusal sinemayı güçlendirmeyi ve uluslararası dağıtım ağlarına giremeyen bağımsız sinema örneklerini seyirciyle buluşturmayı hedeflediler. Şehir festivallerinin şehre kültürel bir değer katmanın yanı sıra şehrin tanıtımına da yardımcı olduğu varsayılır. Türkiye için Adana Altın Koza ve Antalya Altın Portakal film festivalleri bu kategorinin karşılığını oluştururlar. İstanbul ve Ankara film festivallerini bu gruptan ayıran en önemli özellik kent ve imaj-tanıtım gibi unsurların bu festivallerin ana amacı olmamasıdır. Kültür Bakanlığı’nın kentsel turizmi geliştirmede bir araç olarak belirlediği sinema Adana ve Antalya’da en etkin biçimde kullanılır.
Belirli bir film türünde uzmanlaşan festivaller ise bizzat sinemacılar veya bu türün sevenleri tarafından düzenlendiler. Kendisi de belgeselci olan Necati Sönmez ve Emel Çelebi’nin yönetmenliklerini yaptığı belgesel festivali Documentarist bu alanda örnek gösterilebilir.
Toplumsal bir konu ile bağlantılı festivaller ise genellikle sosyal bir konunun gündeme gelmesini veya toplumda temsil edilmeyen grupların temsilini amaçlarken filmleri araç olarak kullanmak üzere aktivistler tarafından kurulurlar. Bu gruba dair örnekler olarak Engelsiz Film Festivali, Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali, Pembe Hayat KuirFest, Filmmor Kadın Filmleri Festivali, ve İşçi Filmleri Festivali vb. sayılabilir.
Festivaller ile ilgili bir başka önemli kategorizasyon ise Mark Peranson tarafından yapılır: Ticari festivaller ve izleyici festivalleri (Loist, 2011: 391). Berlinale, Cannes gibi
dağıtım ve yapım ağlarının bir araya geldiği film marketleri olan festivallerde, filmler daha
ilk gösterimlerini yaparken dünyanın çeşitli ülkelerine gösterim hakları satılır. Festival izleyicilerinin büyük bir çoğunluğunu da sinema sektörünün farklı bileşenleri oluşturur. İzleyici festivallerinde ise festival başarısının ölçütü biletli seyirci sayısıdır.
Kaynaklar
- Çakmur, B. (1998). Kültürel Üretimin Ekonomi Politiği: Kültürün Metalaşmasında Genel Eğilimler, Kültür ve İletişim, 1-2, 111-147.
- De Valck, M.& Loist, S. (2013) Festivals.
- Loist, S. (2011). On the Relationship Between Film and Industry, Busan Cinema Forum. 391-400
Yorumlar (0)