Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya
Toplu Taşıma Nedir?

Bu konuya ilişkin belediyenin, yerel yönetimlerin, kent plancılarının ve konuyla ilişkisi olan kurum ve kuruluşların daha teknik bazı tanımları olabilir. Benim içinse anlamı, bir yerden başka bir yere gidebilmek için kullanılan araç oluyor. Sadece bu kadar mı? Tabi ki değil. Eğer eski adı NATO Yolu, şimdiki hali, Ege Bölgesi’nde oturuyorsanız, anlamı çok farklılık kazanıyor. Bir toplantıda BDP Milletvekili olan Ertuğrul Kürkçü; kendi seçim bölgesinde genellikle ”Toplu taşıma araçlarını, yani dolmuş, otobüs kullanıyorum. Hiç rahatsız olmadan milletin nabzını tutmak mümkün oluyor.” demişti. Evet! Halkımızın nasıl yaşadığını, nelerden şikâyetçi olduğunu, uygarlığını, kentli olup olmadığını vs. gibi daha birçok konuyu bu araçlardan takip etmek mümkün. Ankara’da Ege Mahallesi’nde oturuyorsanız bu toplu taşıma araçları korkulu rüyanız. Hatta kâbusunuz olabilir.

Buralar mahalle olmadan önce, tek araç çöp kamyonları ve NATO’nun askeri araçları idi. Yani, dolmuş-otobüs hak getire. Kırk yılda gelen dolmuş ve otobüs. Bu nedenle tabanvay en çok kullandığımız araçtı. Son durak denilen yer çöplüğün olduğu yer. Daha sonra kömür deposu. Ardından da belediyenin yerleşim yeri oldu. Yazın kokudan, sinekten durulmazdı. Sonbahar ve ilkbaharda da rüzgarla uçuşup tellere takılan bezler, poşetler nedeniyle her taraf sanki bayrakla donatılmış gibi olurdu. Olsundu, benim için derya denizdi. Keşfedilmesi, didiklenmesi, eşelenmesi gereken, her an karşına çıkabilecek enteresan malzemelerle dolu yerdi. Bazen gözü, kolu, eli olmayan bebek. Elbise. Kaşık. Aklınıza gelebilecek her türlü eşya ve obje bulabilirdiniz. Belki de oradan kalma bir alışkanlık, hala kentin çöpündedir gözüm. Özelikle de zenginlerin oturduğu semtlerdeki çöplerdedir. Evim olursa ahdim var çöpten toplayacağım eşyaları. Kızılay’da uzun, üç sıra olmuş kuyruk görürseniz, bilin ki Ege otobüs durağıdır orası. Evlere temizliğe giden kadınlar yorgunluklarına aldırmadan, bir an önce otobüse binip evdeki işlerine yetişme telaşındadır. Fakat ne menem şeyse, çeneleri hiç yorulmaz. İki ayak üzeri hem dedikodu yaparlar, hem yemek tarifi verirler birbirlerine, hem de iş paslarlar.

Her akşam ve sabah, sürekli aynı uyarı; hem şoför tarafından hem yolcular tarafından. “Biraz daha ilerleyelim. Dışarıda soğuk var, yağmur var, işe geç kaldık” vs. gibi. Sürekli kavga olur sıra yüzünden. Bu yıllardır aynı şekilde yaşanan bir çile. Kimse de belediyeden daha insani talep olan daha çok otobüs istemez. Yapılan eylemlere katılmaz. İmza vermez ama süreklişikâyet edip, ya birbirimizle, ya da şoförle kavga ederiz. İki kez otobüsler işgal edilerek daha çok otobüs talep edildiğinde ise Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek tarafından Abidinpaşa, Tuzluçayır, Şirintepe, Şahintepe, Misket, Cengizhan da dahil olmak üzere, bu mahalleler cezalandırıldı. Fi tarihinden kalma, egzoz gazını içeri veren, kaloriferleri yanmayan, kapıları kapanmayan eski otobüsleri, daha seyrek vererek cezalandırdı. Duruma kendişoförleri bile isyan etti. Kısaca değişen hiçbir şey olmadı. Otobüslerimiz çok renklidir. Telefonla muhabbetler ise evlere şenlik. Sevgilisine kur yapan, kavga eden, uzaktan insanlara akıl veren, Başka kentte yaşayanların ahlakını sorgulayan, canım cicimle başlayıp “sen de kim oluyorsun lan”a varan, yetmedi kayınvalidesini çekiştiren, uzun uzun yemek tarifi veren, iş yerindeki sıkıntısını anlatan,” ben Isparta’dayım” diye yalan söyleyen muhabbetler. Bunların tamamını yer yer not ediyorum bir gün kesin yazacağım. Bu konuşmaların tamamı otobüslerde yapılıyor. Bazen olağan dışı sessizlik olduğunun ve bütün otobüsün kendilerini dinlediklerinin ya farkına varmazlar ya da umurlarında değildir. Bazen artık yeter noktasına gelebiliyor insanlar ve uyardıkları da oluyor. İşte o zaman kıyamet kopuyor. Kendi yaptığı şeyin ne olduğuna bakmadan, uyaranla kavgaya tutuşan o kadar çok ki.

Bununla bitmiyor yolculuğumuz. O kadar üst üste biniyoruz ki sonunda çok fazla taciz oluyor. Pek çok kadın buna ses çıkaramazken, arada bir, çok ender de olsa cesur kadınlarımız da çıkıyor. Tekme tokat dövebiliyor. Bu durum ben de dâhil olmak üzere, kadınları içten içe çok mutlu ediyor. Evet, toplu taşıma araçları bizim için, gerginlik, taciz, kavga, kaygı, gürültü, istemediğin konuşmalara zoraki dâhil olma anlamı taşıyor. Ben dört yıldır bu duruma alışamadım. Sürekli gerginlik, itiraz, tartışma hali yaşadığım için, sonunda çözümü ileriye doğru gitmek yerine, tam tersi yönde, üç durak geriye doğru gitmekte buldum. Çünkü tüm bu olumsuzluklardan kimse ders çıkarmıyor. Gençler özelikle dirsekleyerek, üstümden atlayarak, ittirip kaktırarak otobüse biniyorlar.

Bazen de “Ajans” haberi dinliyormuşum gibi. Mahallede olup biteni dinliyorum. Kim esrar kullanıyor. Kim niye kavga etmiş. Çakmak gazı çekenlerin ruh hali. Mahalledeki kavganın nedeni, babasından habersiz arabayı alıp arkadaşlarına hava atmak için kaç takla attırdıkları. Hırsızlık, otomobille kaç km hız yaptıkları. Arkadaşını nerede –nasıl dövdüğü gibi. Toplu taşıma denen şey; NATO Yolu bölgesinde oturuyorsanız çiledir. İşkencedir, zulümdür. Yazın kalabalık ve havasızlıktan bayılır insanlar. Kışın havada yoğunlaşan adi ve ucuz parfümle banyo yapan gençlerimizin, sarımsak soğan ya da açlıktan mütevellit ağırlaşan nefes kokusundan, gerginlik vs. nedeniyle, nefes alamaz hale gelirsiniz. Yine bayılır insanlar. Dolmuşu da otobüsü de aynıdır. Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek seçildikten sonra, bölge için planlanan metro çalışması projesini iptal edip (on yıldan fazladır devam eden ve bir türlü bitirilemeyen, ya da bitirilmek istenmeyen metro çalışması) Çay yoluna, Keçiören’e aldı. Bütün bu zulme rağmen, seçimlerde AKP’nin oyu, bölgede toplam oyun 1/3’üne çıktı. Sanırım zulüm arttıkça oylar yükseliyor!

 

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış