Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Var Olamayan Mekânlar: Saraçoğlu Mahallesi…

Yakın dönemde hem mimari tartışmalarda hem de güncel medyada çok sık işittiğimiz, içerik ve yöntem konusunda sürekli çelişkilere düştüğümüz, aslında çözüm olarak ortaya atılan, sorunsallaşmış bir kavram “kentsel dönüşüm”.

Var Olamayan Mekânlar: Saraçoğlu Mahallesi…

1950’li yıllarda gecekondu bölgelerinin sağlıklaştırılmasıyla başlayan kentsel dönüşüm ve yenileme süreci, yıllar içinde ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi faktörlerin de etkisiyle özellikle uygulama ve işleyiş alanında farklılaşmalar göstermiş. Bu anlamda yıllar içerisinde, dönüşüm kapsamında birçok mekânda/yerleşkede yaşanılan değişimlerden ve hatta kimi bölgelerde toptan bir yıkım ve yeniden yapım sürecinden söz etmek mümkün. Bu sürecin son dönemdeki hedef bölgesi ise Ankara’nın merkezinde Güvenpark’ın hemen arka tarafında konumlanmış olan Saraçoğlu Mahallesi…

Tarihi

1944- 1946 yılları arasında Alman mimar Paul Bonatz ve ekibi tarafından tasarlanmış olan mahalle, 1928 yılında hazırlanmış olan Jansen planına uyularak düzenlenmiştir. Memurlar ve üst düzey bürokratların konut gereksinimi göz önünde bulundurularak oluşturulan proje, Ankara’nın ve Türkiye’nin ilk toplu konut projesi olması gerekçesiyle önem taşır. Tasarım, proje sorumlusu Mithat Yenel tarafından onaylanır ve Emlak ve Eytam Bankası desteğinde uygulanmaya başlar. Bonatz, Mahalle’nin tasarımında geleneksel Türk evinin ögelerini ön planda tutar. Saraçoğlu Mahallesi, konumu ile Ankara’nın merkezi bölgelerinden birinde yer almaktadır: Kızılay Güvenpark yanında konumlanan mahalle, kuzeyinde Savunma Bakanlığı, kuzeydoğusunda Polis Akademisi, güneyinde ise ticari bir aks olarak şekillenen Kumrular Caddesi ile çevrelenmektedir.

Süreçler

Yapılışından bu yana Saraçoğlu Mahallesi dönem dönem gündeme gelmiş ve gerek yasal süreçler, gerek söylemler üzerinden tartışmaların odağı olmuştur. 1950’li yıllarda konutların boşaltılma ve taşınma tartışmaları gündeme gelmiş ancak bu konuda bir uygulamaya geçilmemiştir. 1970’lerde Mahalle, kentsel SİT alanı kapsamında koruma altına alınmıştır (14 nisan1979). 1990’larda Ankara Mimarlar Odası koruma kapsamında faaliyetlerini (özellikle oradaki ağaçların korunması, plaketlendirme) devam ettirmektedir. 2000’li yıllara gelindiğinde ise aslında Saraçoğlu Mahallesi üzerinden ciddi kararlar alındığını ve Mahalle’nin fiziksel varlığının tekrar sorgulanmasına kadar ulaşan müdahalelerin meydana geldiğini gözlemliyoruz. Şubat 2013’de, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında Mahalle riskli alan ilan ediliyor. Yaşanan bu gelişme üzerine, Mart 2013’de Ankara Mimarlar Odası ‘Saraçoğlu Mahallesi Değerlendirme Projesi’ adlı bir yarışma açıyor. Aynı dönemde Çankaya Belediyesi de kararın yeniden değerlendirilmesi talebiyle yasal bir süreç başlatıyor. Belediye, bölgenin riskli alan ilan edilmesinin teknik, alt yapı raporlarıyla desteklenmesi gerektiğini belirtiyor.

Mayıs 2013’de, bir dönem bu Mahalle‘de ikamet etmiş fizik profesörü Demir İnan’ın “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilk toplu konutu: Namık Kemal Mahallesi 1945-…” isimli kitabı basılıyor. Mahalle’nin bu lojmanlarda oturmuş sakinleri için önemini vurgulayan bu kitap, anılar ve fotoğraflarla desteklenmiş ve Saraçoğlu’nun belleklerdeki yerini temsil eden yazılı bir kaynak olmuştur. Aynı dönemde Maliye Bakanlığı, Ankara Valiliği aracılığıyla vatandaşlara ‘evleri boşaltın’ uyarısında bulunuyor; ancak Eylül 2013’de, yasal sürece taşınmış olan riskli alan kararı Danıştay tarafından değerlendiriliyor ve önceki karar ile ilgili iptal kararına gidildiği açıklanıyor.

Bölgenin akıbetiyle ilgili son durum hala netlik kazanmamış durumda; ancak Saraçoğlu’nun geçirdiği ve uzun yıllardır devam eden bu çalkantılı sürecin özellikle son dönemleri hem sivil örgütlenme hem de Oda’nın etkin duruşu anlamında önemli çalışmalar içermekte. Bu aktörler ve araçları çok kısa tekrar dile getirmek gerekirse; oluşturulan yazılı kaynak (kitap), katılıma açık mimari fikir yarışması, eylemlertoplantılar (Mimarlar Odası kapsamında düzenlenenler ve Saraçoğlu Zirvesi) ve sanal örgütlenme olarak sıralanabilir. Bunlar hiç kuşkusuz Saraçoğlu’nun korunmasını amaçlayan çok önemli süreçlerdir.

Değerler

 Peki, tüm bu çalışmalar neden yapıldı? Saraçoğlu Mahallesi neden korunmalı? Aslında şu ana kadar belirtilen; Mahalle’nin konumu, geçmişi, kimliği, süreçteki yeri, çeşitli aktörlerin bölgeyle ilgili yaptığı çalışmalar gibi sıralanan tüm bilgiler soruyu çok net bir şekilde cevaplıyor; ancak konuyu yakın zamanda üzülerek aramızdan yitirdiğimiz değerli Hocamız Emre Madran’ın tespitleri ve sıraladığı değerler dizisi üzerinden açıklayarak konuyu tamamlamak istiyorum.

Bir taşınmazın kültür varlığı olarak tanımlanabilmesi ve korumayla ilgili yasal düzenlemeler kapsamına alınabilmesi için belli değerler taşıması ve bu değerlerin ona belli nitelikler kazandırması gerekmektedir.

 

Mahalle’nin içinde barındırdığı değerler sistemini açıklamadan önce Madran, koruma prensiplerinin kapsamına yönelik bir açıklamanın gerekliliğini hissetmiş, bu bağlamda konuyu yedi değer üzerinden açıklayarak Saraçoğlu’nun nitelikli yapısını ve kentin kimliğini oluşturan karakterini net, öz ve anlaşılır bir şekilde ortaya koymuştur. Bunlar; tarihsel değer, anı değeri, enderlik değeri, ekonomik değer, işlevsel değer, süreklilik değeri ve belge değeri olarak tanımlanır. Tarihsel değer, Ankara’nın ilk toplu konut projesi ve aynı zamanda bir Emlak Bankası projesi olması üzerinden kendini açıklar. Anı değerini oluşturan aslında konut sakinlerinin birbirleriyle kurduğu sağlam iletişimdir. Bu anıların temelinin sağlamlığı da sanırım Saraçoğlu’nun yaşattığı “mahalle” kavramıyla ve bunun mekânsal uzantısı olan ve özellikle planlama sürecinde dikkatle tasarlanan lojman sakinlerinin ortak zaman geçirebilecekleri açık hava oturma alanları ve küçük parklardır. Yapılar, dönemin ender örnekleridir ve aslında bu değerle paralellik gösteren süreklilik değerini de varlığını koruması ve sonraki zamanlarda inşa edilen kimi devlet sitelerine örnek oluşturmasından alır. Mahalle’nin kent içindeki güçlü konumu ve döneminin anlayışını yansıtmasıyla kültürel miras kapsamında değerlendirilmesi de aslında onun ekonomik anlamdaki güçlü yapısını ortaya koyar. Dile getirilen tüm bu özellikler kendini belge değeri taşımak anlamındaki potansiyeliyle de bir kez daha ortaya koyar ve bu anlamda Madran şunu söyler:

Bu belgelerin yitirilmesi, kent kimliğinin yitirilmesiyle eşdeğerdir.

Var olamayan mekânlar kavramı, sorgulama/ sorgulatma mekanizması olarak düşünülen bir başlıktır. Bölgenin tüm niteliklerini sistematik bir şekilde ortaya koyarak ‘var oluş’ kavramını fiziksel varoluş, belleklerdeki varoluş, süreçteki varoluş gibi çeşitlendirmek ve bu bağlamda tüm sözü geçen noktalarla ilişkilendirmek bu konudaki temel hassasiyet olmuştur.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış