Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya
Varnik

Küçük kardeşimin ödü kopardı ondan, laf aramızda ben de ürkerdim. 24 haneli, 4 katlı ve oldukça bakımsız apartmanımızın merdivenlerinin temizlik günlerinde ürkek bir yarasa gibi görünürdü sahanlıkta. Neredeyse iki boyutlu denecek kadar zayıftı, seyrelmiş ve kırlaşmış saçlarına sardığı siyah örtü ve her daim üzerinde taşıdığı eskimiş, uzun, siyah giysi zayıflığını ve ürkütücülüğünü artırırdı. Çukura kaçmış gözleri ve frengi nedeniyle kaybetiğini çok sonra anlayacağım burnunun yerindeki dipsiz bir kuyuya benzeyen burun delikleri görünürdü.

 Ayazın açık merdiven sahanlıklarından bıçak keskinliğinde vurduğu kış günlerinde, henüz ağarmamış sabahlarda görünürdü süpürgesi, kovası ve soğuktan çatlayıp kızarmış iskeletimsi eleriyle. Okula gitme satimdi ve bakmamaya çalışsam da içimden bir şey dürterdi. Başımı çevirdiğimde beni süzdüğünü fark eder, paldır küldür inerdim merdivenlerden. O’nun bizden bizim O’ndan ürktüğümüzden daha çok ürktüğünü o yaşlarda idrak edemiyordum. O apartmanda “öcü” yerine kulandığımız “Varnik”ti. Biz apartmancak O’nun “öcü”süydük aslında, bilmiyorduk.

Kat malikiydi, sitedeki pek çok aile gibi büyük Hatip Çayı taşkınında sele giden evinin yerine verilmişti oğlu Cıray’la oturduğu ve odalarını bekâr öğrencilere kiraya verdiği zemin kataki daire kendisine. Asıl adı Jirayr olan oğul yaşını başını almış bir adam olsa da hiçbir işte dikiş tuturamadığı, karısı da kendisini terk edip kaçtığı için anesiyle otururdu. Kimse Jirayr demezdi ona, daha doğrusu Jirayr diye bir isim olduğunu bile bilmezdi, “Cıray” demek daha kolaydı hem. Zaten Varnik’in de aslında “Veronik” olduğunun farkında değildiler, farkında olsalar bile romanlarda, filmlerde şuh, sarışın, havalı güzelere konmuş Veronik adını yakıştırmazlardı ki ona, “Varnik” iyiydi, karardı, O’na yeterdi.

Konuşmazdı kimseyle pek, çok ender duydum bir mağaradan gelirmişcesine hışırtılı, yükseltse kızacaklarmış gibi kısık sesini. Bir kez annem soğuktan morarmış ellerine acıyıp merdivenleri silerken takması için kauçuk bir eldiven verdiğinde teşekkür etmişti duyulur duyulmaz, eldivenleri bir kenara koyup yine çıplak elle işine devam etmişti. Geçim zorluğu çekiyordu ve apartman yönetimi bunun farkındaydı, üç-beş kuruş karşılığında merdiven süpürüp silme işini ona havale etmişti, apartmanda başka kimse yanaşmazdı zaten buna. Ses etmeden kabul etmişti, memnun olmuş muydu bilinmez. Sonraları her biri mahallenin bir kızıyla evlenecek kiracılarından gelen paraya ekleyip, belki biraz daha iyi bir sofra kuracaktı. Biz o evden taşınana kadar hep süpürüp sildi o bakımsız merdivenleri, sanırım bizden sonra da devam etti. Çok zaman sonra öldüğünü duydum.

Oysa bir süre oturduğumuz ve aneanemin de oturmaya devam etiği diğer bloktaki Ermeni komşularla ilişkiler çok farklıydı. Varnik’e asıl ismi “Veronik” bile layık görülmezken Ağavni Hanım öyle benimsenmişti ki “Avniyanım” oluvermişti taşındığının haftasına. Çünkü görece zengindiler, çünkü başında kocası, evinde yetişkin çocukları vardı, kabul için gerekli şartları taşıyordu yani. Çoğunluğu dul ve muhafazakâr kadınlardan oluşmuş komşuları ne eşi Ohanes’ten kaçmış, ne mutfak penceresine dizilmiş boş şarap şişelerinden rahatsız olmuş ne de evlerine teklifsizce girip çıkmaktan çekinmişti. Görünürde Ağavni (Avniye) Hanım da aynı ölçüde rahat ve teklifsizdi ama Cengiz Topel’in öldüğü Kıbrıs olayları sırasında komşuların konuşmasından kulağıma şunlar çalınmıştı:

“Pek korkuyorlar ayol başımıza bir iş gelirse diye, e haklılar da, Kıbrıs’ta bizimkilere bir şey olursa intikam alırlar diye ödleri patlıyordur. Torunlarına da ondan Türk ismi koydular zaten”

Öteki olmak; sınıfsal konumları dışlanmalarını bir ölçüde engellese de, doğup büyüdükleri ülkede yabancı kabul edilmek zor zanaattı kısacası ve zaman değişse de kafalar değişmiyor, herkes ne yazık ki Avniyanımın şansına sahip olamıyordu…

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış