Türkiye milat gibi bir yaz yaşıyor. Unutulmaya yüz tutan – kenti dönüştürmeyi becerememenin katliamı- 17 Ağustos Depremi sonrası İstanbul’da açık/yeşil alan sınıfında toplanma yeri olarak belirlenen 480 noktanın (280’i yapılaşmış durumda) en önemlilerinden ve kent merkezinde kalmış son nefes alanlarından Gezi Parkı’na kışla/avm fikri, bardaktaki taşmanın gözle görünen hali oldu. Devlet eliyle şiddet ve öldürülen arkadaşlarımız da evde durmanın anlamsızlığını yüzümüze çarpan bir gerçek olarak acılarımıza eklendi.
Mevcut sistemin anti-demokratikliği ve adaletsiz vahşetinde çoğumuz hemfikiriz. İhtiyacımız alternatif(ler) üretmek. Daha iyi bir gelecek alternatifi, hepimiz için lazım. Ama mütevazı akıl ve acele etmeksizin sanırım. Haziran boyunca yaşanan direniş sonrası, başlayan forumlar, kafamızı karıştıran “ne yapmalı” süreçleri, parklarda ve yan yana gelebildiğimiz her yerde sürmekte. Alışık olmadığımız bir cesaret, protesto, dayanışma ve samimiyetle yan yanayız. Kendimiz dışındakini anlamaya çalıştığımızca da artarak üretken olmaya devam edecek gibi. En çok dilimize gelen konu da, katılım, yaşadığımız sokak/ mahalle/kentin değişimine hiçbir şey yapamamak ve bunun bizde yarattığı daralma haliydi. Biz de, Bu sayının –solfasol.ağustos2013- dosyasında kent insanı olarak, direniş süreci ve forumlarda ne istedik, neden katıldık ve birikeni nereye doğru akıtabiliriz…
Bu düşünceleri, yapılanları olabildiğince bir araya getirelim istedik. Sonraki sayımızda da – solfasol.eylül2013- bunu hep birlikte değerlendirmeye çalışalım, ardına da becerebilirsek “ne yapmalı” üzerine – solfasol.ekim2013- bir arayışa girelim istedik. Harvey’in “Asi Şehirler”i ile başladığımız ve Eylül başından itibaren de devam edeceğimiz Solfasol Okumaları’nı da -her cuma, 19.30, tayfa kitapkafe- da buraya not düşelim. Yani, yereli evrenselle buluşturmak ne menem bir iştir bakalım istedik. Her yerel postmodern midir..! (değildir) Ve Hasan Hüseyin Özkan’ın (Özge Altınyayla ve Özge Çağlar’ın kendisiyle yaptığı söyleşide) durumu özetleyen paragrafıyla bitirelim. ‘’Ve Gezi olaylarıyla herkesin kucağında bir bebek oldu.
Biri getirdi ve bir gezi bebeği bıraktı hepimizin eline. Sosyalistinin, sosyal demokratının, liberalinin, apolitiğinin, ulusalcısının, çevrecisinin kucağına bir bebek bıraktı. Şimdi herkes, bu bebek ne yer, ne içer, nasıl büyür onu düşünecek. Parklardaki forumlar da budur bence. Yani biz bu çocuğu nasıl büyüteceğiz. Bunu tartışıyorlar. Ve o bebeğin büyüyeceğini biliyoruz elbette...’’
Yorumlar (0)