Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

’Zaten Gençlerbirliği maçları hep zorlu geçmiştir’

İstanbulluların “zaten Gençlerbirliği maçları hep zorlu geçmiştir” önermesindeki, en üst ligin orta sıraları; stadyumu olmayan kentin sempatizanı çok, taraftarı yok takımı çevresine çoğunlukla ama azalan şekilde iyi insanları toplar. Ama bu iyi insanlar kazanmayı hak eder mi sorusu cevapsız kalmıştır. Uzaktan bakınca her şey güzeldir çünkü.

’Zaten Gençlerbirliği maçları hep zorlu geçmiştir’

Gençlerbirliği, Ankara Atatürk Lisesinin bahçesinde doğan bir öğrenci kulübü. Anlatıya göre Gençlerbirliği, öğretmenlerinin kurduğu takıma karşı isyan eden bir grup lise öğrencisi tarafından kuruldu. Yüz yıldır kentin güney bölgesinin; Çankaya ve çevresindeki semtlerin takımı oldu. Kısa sürede Taş Mektepin, yani Atatürk Lisesinin yanı sıra Cumhuriyet, Deneme, benim de mezunu olduğum Anıttepe ve onlarca lisenin takımı haline geldi. Gençlerbirliği, Ankaragüçlülerin Kızılay’ın sonrasında olmayan kulüpeleştirilerini sonuna kadar hak etti. İki kulüp arasındaki sınıfsal farklılık halihazırda kamu takımı olan MKEnin Kenan Evren ve sonraki yılların düzen içi siyasetle bir şekilde ilişkilenmesiyle birlikte kabuk değiştirdi. Sınıfın takımı sınıf kinini terk ettikten sonra onun bıraktığı alan büyük ölçüde Gençlerbirliğine açıldı.


Hayatı Cebeci İnönü ve 19 Mayıs stadyumlarının yanında yöresinde geçmiş kentlilerin birçoğu Gençlerbirliği maçlarını izlemek için Eryaman Stadyumuna gitmeyi halen içlerine sindiremezler. Tribünler MKE renklerine dönüşebilir veya stadyumun yakınlarındaki metro durağının adı 1910 olabilir. Gençlerbirliği bütün bu örüntüleri bir karşıtlık doğurmayacak olgunlukla karşılar. Çünkü kulüp Ankarada kentlilerin kendine verdiği kadar yeri tutmayı, daha fazlasını istememeyi ve daha görünür olmamayı bir yerel politika haline getirmiştir.

Eleştirinin eleştirisi

Gençlerbirliği şu son dönemde dernek statüsünden ayrılıp A.Ş.olmayı tartışıyor. Türkiyede futbolun içine düşürüldüğü piyasa tahakkümün acı ilacını içmemek için direniyor kulüp. Peş peşe yapılan kongrelerde taraftar grupları aynı önergeleri reddediyor. Kulüp piyasa tahakkümü altında icralarla boğuşurken diğer yandan sportif başarıların gelmesi için yine büyük olmayan mücadeleler veriyor.

Günümüz Türkiyesinde her şeyin iyiye gidebileceğine, bu zorlu hayatın içinde yaşam vahaları oluşabileceğine dair yanılgılardan kurtulmak gerekiyor. Gençlerbirliğinin sorunları sadece sisteme ilişkin değil. Aynı zamanda kişilerle ilgili. Türkiye kulüpleri Cumhuriyetin aydınlanma pratikleriyle doğrudan ilişkilidir. Demokratik katılım mekanizmalarının Anadoluya yayılması, gençlerin spora katılması ve bu sayede demokratik kamusal alanın oluşması; sonraki yıllarda Türk sağının sermaye birikimiyle birlikte kulüplere “çökmesi,sırasıyla ülkücülerin, Fethullahçıların ve AKPlilerin bütün bir alana tırnak geçirmeleri. Bütün bunlar kulüpler camiasının geçirdiği bir dizi süreç oldu. Gençlerbirliği ise bu progresif adımları ve tarihsel kırılmaları başka bir eksende yaşadı. Ankaranın kuzeyinde yer alan kent burjuvazisi İstanbul kulüplerine, oradaki ticari ve siyasi bağlantılara, dahası İstanbul burjuvazisine erişemediği ölçüde Gençlerbirliğini bir araç haline getirmeyi istedi. Büyük ölçüde de başarılı oldular. Bu sayede dokunmak istediklerine rahatlıkla dokundular.

İyi insanlar kazanmayı hak eder mi?

William Grano, 1947de Ankara şehriyle ünlü bir soğukturdemişti. Bu önerme sadece Altındağ ve Çankaya arasındaki kent için doğruydu. Kentin coğrafi konumu sadece bu iki dağın yamaçlarını soğuk tutardı. Ankarada kışın tribünden kaçmanın, güneş açınca tribünü doldurmanın arkasında da bu önerme yatar zaten. Gençlerbirliği tribünleri çoğunlukla sokakta örgütlü, partilere üye kalabalıkları toplar. 1 Mayısta gördüğünüz yüzleri Gençlerbirliği tribünlerinde de görürsünüz. Siyasal spekturumun solunda kalan örgütlüler, Kırmızı Kara, Taş Mektep, Metin Çulhaoğlunun dostları, Şule Ç’ler, kongre listelerinde kontenjanı olan liberal sapmaTanıl Boranın arkadaşları.

İstanbulluların zaten Gençlerbirliği maçları hep zorlu geçmiştir” önermesindeki, en üst ligin orta sıraları; stadyumu olmayan kentin sempatizanı çok, taraftarı yok takımı çevresine çoğunlukla ama azalan şekilde iyi insanları toplar. Ama bu iyi insanlar kazanmayı hak eder mi sorusu cevapsız kalmıştır. Uzaktan bakınca her şey güzeldir çünkü.

Ankaragücü taraftarları, Gençlerbirliğiyle bir karşıtlık oluşturabilmek için uzun süredir mücadele ediyor. Buna küfürler etmek de dahil. Başarının buradan geleceğine dair temel bir tezleri olduğu var sayımıyla sınıfsal pozisyonlarını belirlemek, dahası bunu bir alt kültür olarak konumlama arzularının olduğu görülüyor. Eğer iyi insanlar kazanmayı hak ediyorsa buraya kulak vermek gerekiyor. Belki Ankaragüçlüler haklıdır.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış