Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

“Zil, Şal ve Gülün Ötesi” Flamenko Ankara Derneği

Özellikle akşamüstü saatlerinde Tunalı Hilmi Caddesi’nde yürürken belki kulağınıza çalınmıştır ayak sesleri takada takada ta!Kafanızı kaldırıp bakarsanız çok gösterişi olmayan bir “Flamenko Ankara Derneği” tabelası görürsünüz. Evet, Ankara’nın ortasında aşkın ve isyanın adresi. Yüzlerce yıldır çeşitli coğrafyalardan beslenen, hiçbir yazılı kaynakta değil dans ve müzikte ifade bulan, biriken bir kültürün Ankara’da bulduğu candır Flamenko Ankara Derneği.

“Zil, Şal ve Gülün Ötesi” Flamenko Ankara Derneği

İçeri girdiğinizde mütevazi, sıcacık bir mekan; güler yüzlü, içten insanlar;flamenko üstatlarının fotoğraflarıyla donatılmış duvarlar ve gitar sesine karışan tutku dolu ayak vuruşları karşılar sizi.

2003 yılında bir grup flamenko aşığı sanatçı tarafından Flamenko Kulübü olarak kurulan, daha sonra flamenko tutkunlarının artan ilgisiyle, bu kültürü yaşatmak
ve daha çok hizmet verebilmek adına 2007 yılında dernek halini alan Flamenko Ankara Derneği, halen faaliyetlerine devam ediyor. Neler mi yapıyorlar? Bu kültüre gönül veren dansçı ve müzisyenlerle kurslar veriyor, Uluslararası Flamenko Ankara Festivali’ni düzenliyor, yurtiçi ve yurtdışından flamenko dansçısı ve müzisyenleriyle atölyeler düzenliyor, Gitaristler Günü’nü organize ediyor ve gösteriler düzenliyorlar. Şu an dans, gitar ve ritim dersleri devam ediyor. Talebe göre İspanyolca kursu da açıyorlar.

Bütün işler gönüllülük esasına dayanıyor. Artık eşine az rastlanır bir dayanışma ve işbirliği ile flamenko kültürünü yaşatıyor ve biriktiriyorlar. İnsanları bir araya getirerek, paylaşmayı, paylaştıkça üretmeyi deneyimliyorlar. Tabii bunu yaparken, Flamenko Ankara Derneği bileşenleri, yaşadıkları coğrafyadan ve kültürden kendilerini soyutlamadan, gönül verdikleri kültürün özünü oluşturan isyan ve direniş ruhunu yaşatıyorlar. Koşullar ne olursa olsun inadına kenetlenme ve inadına var olmayı savunuyorlar. Sohbet esnasında birisinden şunları duyuyorum:

“Güvenpark’ta patlama olduğu akşam burada dans dersi vardı. Ders yapmadık ama geldik, hepimiz bir çember olup hiç konuşmadan o anı, acıyı, hüznü ve öfkeyi paylaştık. Günlerce sokaklarda kimse yokken biz yine buraya geldik, olanlarla birlikte başa çıktık...”

Öyle ya tarih boyunca toplumsal bunalımlarda en çok zarar gören faaliyetlerdendir dans ve müzik. Öte yandan bundan en çok beslenen, zenginleşen de belki... Flamenko dansı ve müziği de bunun en iyi örneklerinden biri. Bakınız İspanya İç Savaşı sırasında bestelenmiş, faşizme karşı direnişin sembollerinden olmuş Ay Carmela şarkısı. İşte Flamenko Ankara Derneği de 2003’ten bu yana bu başkaldırı kültürünün en güzel ifade bulmuş biçimi.

Kendimce tarif etmeye çalıştığım bu oluşumu, Ankara Flamenko Derneği’nin müdavimlerine sordum. Sözü, uzatmadan onlara bırakmak en güzeli...

Flamenkonun ve Flamenko Ankara Derneği’nin sizin için anlamı, size kattığı nedir, neden buradasınız?

Özge Yılmaz Cengiz (Flamenko dansçısı, 6 senedir dernek üyesi): Benim bireysel başkaldırı ve iyileşme sürecimin yuvası Flamenko Ankara Derneği.
O yüzden benim için anlamı şefkat, bağlılık ve sevgi. Flamenko zil, şal ve gülden çok daha fazlası. Birikmiş tüm duygularımı yaşamama, bedenimi, kadınlığımı
ve bireyselliğimi keşfetmeme olanak sağladı, hâlâ
da sağlıyor. Dernek de flamenkoyu iliklerime kadar hissetmemi sağlayan bir yuva. Herkes dansını, müziğini bireysel özverisiyle geliştirse de; flamenko müzisyen-şarkıcı-dansçı-hatta seyircinin kolektif bir şekilde ürettiği bir kültür olduğu için flamenkoda biraradalık çok önemli. Bu açıdan derneğin hem kendi aramızda kaynaşmamıza hem bizzat Endülüs’ten gelen sanatçılarla ya da oranın insanıyla tanışmamıza olanak sağlayan bir çatı olması çok kıymetli.

Sahne sanatı üretmenin ötesinde flamenkoyu tüm gerçekliğiyle yaşamamıza olanak sağlayan bir ortam hazırlıyor. Dernekte altı senedir benimle birlikte üzülen, benimle birlikte sevinen, en önemlisi yaşam nefes aldırmayacak kadar zorladığında, benimle birlikte ritim tutan insanlar var. Flamenko kendi tarihçesi ve ruhu gereği ancak böyle bir ortamda öğrenilebilir bence.
Yaptığı işten cebine beş kuruş kalmayan, yalnızca flamenkoyu yaşamak ve yaşatmak isteyen bir grup delinin kurduğu bir derneği ayakta tutmaya çalışmak başlı başına bir mücadele süreci.

Her geçen gün sanatın iyileştiriciliği unutturulmaya çalışılıyor. Varlığını sürdürmeye çalışmak Flamenko Ankara Derneği’nin bu düzene karşı "ben de burdayım" diyerek başkaldırmasıdır. Endülüs çingenelerinden uzak bir coğrafyada tıpkı onlar gibi sadece var olmaya ve üretmeye çalışıyoruz. Bunun yanında derneğin başkaldırı kültürüne en büyük katkısının; doğrudan, kendini olduğu gibi kabul edip seven, haklarını korumayı ve yaşamdan zevk almayı öğrenen, hayır diyebilen bireyler olabilmemizi sağlayan flamenkoyu aslına uygun bir biçimde yaşatan bir kurum olması olduğunu düşünüyorum. Çünkü flamenko yaparken kimse mükemmel olmak zorunda değil. “Şişman”, “yaşlı” ya da “çirkin” olmak dansınıza renk bile katar söz konusu flamenko ise eğer. Sanatla haşır neşir olmak herkesi sağaltır ama Flamenko “öteki” ile bir arada kendini ve ötekini eleştirmeden kolektif bir ürün ortaya koyabilmek kültürünü de öğretir. Günlük ilişkilerde

bile rahatlıkla gözlemlenen faşizmi ancak bu empati ve sevme gücü ile yenebiliriz. Flamenko da faşizme karşı çok etkili bir panzehir. Ve Flamenko Ankara Derneği bu panzehri yıllardır üreten köklü bir dernek.

Ceyhun Güneş (Flamenko gitaristi, besteci ve yorumcusu. Derneğin kurucusu): Dernek benim nefes aldığım yer. Ve kurarken en büyük hedefim farklı birikim ve mesleklerden insanların nefes aldığı, kendisini ifade edebildiği ve bunu flamenko paydasında yaptığı bir yer elde etmekti. Bana katkısı, bu sanatı dans, şarkı ve gitar üçlüsüyle Ankara’da var edebildiğimiz bir yer yarattık. Dolayısıyla bu kültürü yaşayabildiğim bir yer ortaya çıktı. Ayrıca yaptığımız festivalle de dünyaca ünlü flamenko sanatçılarını tanıma, onlarla sohbet etme ve sanatsal alışverişte bulunma şansını elde ettim. Buranın bir ruhu var. Bu ruhu en iyi anlatan şey "birliktelik". Birlikte o kadar çok aktivite yaptık ki altından kalkamayacağımız zorluk yok gibi geliyor. Dayanışmanın ne demek olduğunu burada öğrendim. Burası hem Ankara’nın hem de Türkiye’nin kültür sanat hayatı için çok önemli. Biz yaşatacağız ki etrafımız sanatla aydınlansın. Buna ülkenin de ihtiyacı var.

Deniz Çatal (Flamenko dansçısı, bir senedir Dernek üyesi): Flamenkonun hayatımdaki önemli bir eksikliği doldurduğunu söyleyebilirim. Varlığı öyle güçlü ki flamenkoyu sadece bir dans veya müzik türü olarak adlandırmak onu sınırlamaktan başka bir işe yaramaz. O tanımlara ve sınırlara uymaz çünkü sadece hissedilebilir, aynı zamanda tüm hislere hitap eder ve onların özgür bırakılmasına yardımcı olur. Ankara’da böyle bir dernek çatısı altında, flamenkoya gönül veren insanlarla birlikte olmaktan çok mutluyum, günlük hayattan ve iş stresinden kaçabildiğim tek yer olarak burasını görüyorum.

Murat Köseler (Flamenko müzisyeni, besteci ve gitaristi. Derneğin kurucu üyesi): Flamenko müziği ile tanışmam 90lı yılların sonunda oldu. İlk başlarda çok zorluk çektim bu müzik türünü ve gitar tekniklerini öğrenmek açısından, çünkü sorup öğrenebileceğim kimse yoktu o dönem çevremde. Daha sonra Ceyhun ile tanıştık, sonra “neden bilgileri, notaları paylaşmıyoruz?” diyerek bir araya gelmeye başladık ve bir kulüp "Flamenko zil, şal ve gülden çok daha fazlası. Birikmiş tüm duygularımı yaşamama, bedenimi, kadınlığımı ve bireyselliğimi keşfetmeme olanak sağladı, hâlâ da sağlıyor. Dernek de flamenkoyu iliklerime kadar hissetmemi sağlayan bir yuva."

oluşturduk, zamanla kendimizi geliştirme isteği ile kulüp katılımcısı da artmaya başlayınca ben, Ceyhun ve birkaç kişi Flamenko Ankara Derneği’ni kurduk.

Derneği kurmamızdaki amaç, flamenkoya ilgi duyan, dansını, gitar tekniği ve ritimlerini öğrenmek isteyen insanlara dernek yolu ile eğitim alacakları bir merkez kurmaktı. Flamenkoyu doğru, kaliteli eğitimler ile öğrenmek için birçok Türk ve İspanyol eğitmen, Derneğimiz tarafından organize edilen gitar ve dans dersleri verdiler. Birçok öğrenci yetişti ve yetişmeye, öğrenmeye devam ediyor. Derneğin benim için önemi ve bana kattığı şeyler ise, öncelikle flamenko müziği ve gitar tekniklerini öğrenme sürecimde dernek olarak İspanya’dan eğitim için çağırdığımız dünyaca ünlü gitaristlerin atölyelerinin çok faydaları oldu. Yine flamenko dans eşliği ve makamlarının ayrıntılarını öğrenmemde derneğimize gelen flamenko dans hocalarının da büyük katkıları oldu.

Dernek olduktan sonra flamenkoyu paylaştığım insanlar oldukça arttı. Yetiştirdiğim öğrenciler, çalıştığım müzisyenleri de Derneğe yönlendirerek flamenko çalışmalarında çok daha fazla grubun oluşması yolunda bir sinerji oluştu... Genel olarak gönüllülük esası ile çalışmaları yürütülen ve çok değerli kaliteli müzisyen ve dansçıların içinde yer aldığı, kurucularından olduğum, Flamenko Ankara Derneği’nin bugünlere kadar gelmesi çok sevindirici benim için. Flamenko paylaştıkça güzelleşen bir kültür, derneğimiz ikinci evimiz gibi ve paylaştıkça çoğalıyoruz, öğretmeye ve öğrenmeye devam ediyoruz. Herkesi derneğimize bekliyoruz.

Çiğdem Özsoy (Flamenko dansçısı, 2.5 aydır Dernek kursiyeri): Dans etmek bence dünyanın en güzel şeyi, kelebek gibi özgür olmanın en tatlı hali gibi. Derneğe başlamadan önce açıkçası bunalımda ve biraz buhranlı zamanlar geçiriyordum. Ne yapayım ne yapayım derken flamenko... Neden olmasın, dedim. Derneğe ilk geldiğimde Eren Hoca ile tanıştım, çok güzel karşıladı beni, pozitif enerji dolu hali beni büyüledi. İşte tam da doğru yerdeyim, dedim. İlk dersimiz kan ter içinde geçti, beceremeyecek miyim derken oluyordu. Çok keyifli, çok güzel uzun soluklu bir beraberlik olsun istiyorum. Derneğin tüm çalışmalarını yakından takip ediyorum. Hem kültürel hem de sosyal açıdan çok şey kazanıyoruz ve daha da kazanacağımızı düşünüyorum. Çığ gibi büyüyen kocaman bir flamenko dostluğu diliyorum.

Kerime Rana Kartaloğlu (Dans eğitmeni, Derneğin kurucu üyesi): Flamenko Ankara
Derneği benim flamenkoma can veren yerdir. Uzaktan uzağa sevdiğim flamenkonun bende can bulmasını sağlamıştır. Dernekte verdiğim kurslarda kursiyerlerimle dans öğretmenliği dışında bir sürü güzel şey paylaşıyorum. Eğitimin haricinde güzel anlar ve sevgi paylaşıyorum. Dernekte sayısız insan tanıdım, bir sürü dost edindim, ömürlük dostluklar edindim. Hala sürüyor ve sürecek dostluklar...

Flamenko Ankara Derneği’nde bu dansı bu kültürü tanımadan önce kendim dans eğitmeni, dansçı ve koreograftım. Fakat hep bir eksik bir yanı vardı bu işin. Tamamlanması gereken bir şeyler var hissindeydim hep ve Flamenko Ankara Derneği ile tanışınca eksik parçanın bu olduğunu anladım. O zamandan bu yana, 10 yıl gibi uzun bir süredir hayatımın çok büyük bir kısmını kapsıyor flamenko ve Flamenko Ankara Derneği. Burada aldığım eğitimler, verdiğim eğitimler, düzenlediğimiz etkinlikler, hayatımın hem eğlencesi hem sosyal yanı hem de profesyonel kısmı.

Yapmacıksız, katıksız ve sınırsız dışavurum.

Büşra Köşki (Flamenko dansçısı, 2.5 senedir Dernek üyesi): Aslında hepsinden önce uzun uzun bendeki flamenkoyu anlatmak isterim. Şarkıların tek kelimesini dahi anlamadığım halde var olduğundan haberdar olmadığım bunca hissi nasıl hissettirdiğini. Nasıl ufacık bir falsetada hüzünlendirip bir diğerinde tatlı tatlı kıpırdattığını. Öyle bizim gibi, öyle bizden ki... Yapmacıksız, katıksız ve sınırsız dışavurum. Bu üç kelime benim için flamenkoya dair söyleyebileceğim milyonlarca sözün özü. İşte böyle sıkı bağlarla bağlandığım devinen bu kültüre bağlanmış insanlarla birlikte olmak Flamenko Ankara Derneği’ni çok başka bir yere taşıdı bende. Derneğe adım attığım
ilk günden itibaren ilginç bir aidiyet hissettim ve hep çorbada tuzum bulunsun istedim. Böyle böyle Yönetim Kurulu’na girdim ve flamenko adına, bana duyumsattıkları adına elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Çalışıyorum ki daha çok hissedeyim, daha çok hissettireyim.

Didem Metya (Flamenko dansçısı, bir senedir Dernek üyesi): Dans kimine göre bir hobi,hoş bir aktiviteyken, benim için huzur, tutku ve aşktır. Dernek ikinci ailem, ikinci evim gibi... Bana kattığı en güzel şey ise ortak paylaşım ve tek yürek olabilmek. Tekdüzelikten koparan, ruh aydınlatan sevgi yumağı yani anlayacağınız.

Dilek Arslan (Dans eğitmeni, 9 yıldır Dernek üyesi):Dernek benim hayatımın son 9 yılına renk katan, kendimi fark etmeme yardımcı olan, bana kardeşten öte dostlar kazandıran, benim ailemden sonra Ankara’da ikinci ailem olan çok özel bir kurum. Flamenkoyu kültürüyle gitarıyla müziğiyle yasam tarzıyla şarkısı ve dansıyla içten, candan seven, yaşayan, tanıtmaya çalışan insanların bir arada olduğu, paylaştığı bir yuva.

Flamenkonun hayatımda etkisi çok büyüktür. Flamenko çok özel bir yolculuk.Yeni başlayanlar soruyorlar: "Kaç ayda öğreniriz flamenkoyu? 3 yıl sonra mesela süper seviyeye gelmiş oluruz değil mi?" Gülümsüyorum ve diyorum ki:

“İstersen 10 yıl yap, flamenkoyu hayatının bir parçası yapamadığın sürece, hiçbir zaman olmayacak... Dinlemeyi, izlemeyi, gözlemeyi, anlamaya çalışmayı, sabretmeyi, kalpten emek vermeyi koymazsan kafaya, asla... Bu çok uzun bir yolculuk. Dansın da seninle, hayat tecrübenle, yasadıklarınla zenginleşecek, evrilecek, sen değiştikçe değişecek. Güldüğün, mutlu olduğun anlar kadar coşkulanacak, ağladıkların üzüldüklerin kadar kederlenecek, aşık oldukların kadar heyecanlanacak cilvelenecek. Düşündükçe sakinleşip, içe döndükçe derinleşecek dansın. Seninle büyüyecek, olgunlaşacak, pişecek. Sen ne yaşıyorsan dansına yansıyacak, zenginleştirecek. Ne yaşıyorsan seninle olacak, seninle kalacak, seninle gelecek. O sana tutunacak, sen ona...”

Siz de bir gün Tunalı’da yürürken duyarsanız tutkulu ayak seslerini, çekinmeyin, merdivenleri çıkın, kapılarını çalın. Aşkın, isyanın ve tutkunu nefesini içinize çeker, bu aşk dolu insanlarla tanışır, bir çaylarını içerseniz. İlginizi çekerse bu ateşe bir har olursunuz. Tüm bunalımlara, bombalara, darbelere, ohallere, buhallere rağmen inatla ve tutkuyla Flamenko Ankara Derneği Tunalı Hilmi 106/9’da ve elbette sosyal medyada flamenko severler ile buluşmaya devam ediyor.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış