Sayıları 50 bini aşan kamu görevlisi tek bir kararname ile kamudaki görevlerinden çıkarıldı. Yayımlanan isim listeleri o kadar uzun ve karışık ki aradan günler geçmesine rağmen görevden çıkarılanların tam sayısında bile henüz uzlaşma yok. Oysa listede geçen her isim bir sayı olmanın ötesinde altüst olan yaşamlar, aileler, çocuklar, umutlar demek... Ne yazık ki, bir yandan KHK’larla, bir yandan süren savaş politikalarıyla toplumun tümden lime lime edilmesine tanıklık ediyoruz.
672 nolu KHK ile kamu görevinden çıkarılanlar arasında 28 bini aşan sayı ile MEB personeli öğretmenler başı çekerken listede “bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza atan akademisyenlerin de içinde yer aldığı üniversite öğretim üyeleri ve öğretim görevlileri de var.
Ankaralı Akademisyenlerden Kefalet Bildirileri!
KHK’nın duyulması ardından pek çok ilden farklı olarak Ankara’daki üniversitelerden çıkarılan öğretim üyeleri ile ilgili olarak meslektaşları arkadaşlarına kefil olduklarına dair bildiriler yayımlamaya başladılar. Kayda geçmesi açısından bugüne kadar elimize ulaşan bu bildirilere ve bu bildirilere cesurca imza veren akademisyenlerin isimlerine Solfasol’da yer verdik. (Bknz. s.20)
KHK’lerle Hukuki Mücadele
Binlerce insanın yaşamını bir gecede kabusa çeviren 672 nolu KHK ardından konuyla ilgili hukuki tartışmalar da yoğunlaştı. Konu ile ilgili görüş bildiren hukukçuların ortaklaştığı nokta yapılanın vahim bir hukuksal hata olduğu bu hatadan eninde sonunda dönüleceği yönünde.
“Elbette görevlerine dönecekler”
Konu ile ilgili görüş bildiren Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İdare Hukuku Bilimdalı öğretim üyeleri Prof. Dr. Onur Karahanoğulları sonda söyleyeceğini başta söylüyor ve şöyle diyor: “... kamu görevinden çıkarılmış bulunan Barış İçin Akademisyenler Bildirisi imzacısı akademisyenler elbette görevlerine dönecektir.”
Karahanoğlu, bir kamu görevlisinin göreve atanması ve görevine son verilmesinin ancak idari işlemle olacağını, Mahkemelerin bir işlemin niteliğini, işlemin adına değil, içeriğine bakarak denetleyeceğini belirtiyor ve “bir kamu görevlisinin görevine adını anarak Kanun Hükmünde Kararname ile son verilmesi bir idari işlemdir” diyerek sanılanın aksine KHK ile ortaya konan bu kararların iptali yönünde idare mahkemesinde dava açılabileceğini karar çıkana kadar da yürürlüğünün durdurulmasının talep edilebileceğini söylüyor ve bu konuda hukuka olan güvenini şöyle belirtiyor:
“Türk idari yargı sistemi bu yargılamayı yapabilecek gelişkinliktedir”.
“AİHM’de binlerce ihlal kararı çıkacağına zerre kadar şüphe yok”
Konu ile ilgili görüşlerini milletlerarası hukuk çerçevesinden değerlendiren Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Kerem Altıparmak “Bir kişi adil bir usulle (due process), savunma hakkı verilmeden, kişinin rejim karşıtı eylemlerdeki rolüne bakmaksızın, süresiz bir şekilde kamu görevinden çıkarılamaz.” dedi ve gerekçelerini madde madde şu şekilde sıraladı:
a. Kamu görevlileri hizmetten bir daha dönmemek üzere çıkarılmıştır. Oysa çıkarma işleminin, zaman bakımından olağanüstü halin gerekleri ile bağlantılı olması gerekir.
b. Kararın hangi soruşturmaya dayandığı belirsizdir. Kamu görevlileri arasında bir ayrım yapılmamıştır. Öğretmeninden, basit memuruna herkes kapsam içerisinde değerlendirilmiştir. Oysa, bu şekilde toplu çıkarmalar uluslararası hukuka açıkça aykırıdır.
c. Kamu görevinden çıkarılanların hiçbirine savunma hakkı verilmemiş, yarı yargısal bir süreç bile işletilmemiştir. Sürecin ceza hukuku güvenceleriyle yürütülmesi gerekip gerekmediği tartışmalıysa da, hakikati ortaya çıkaracak bir yargılama düzeni olmaksızın böyle bir kararın verilmesinin uluslararası standartlara aykırı olduğu çok açıktır.
Sıraladığı bu nedenlerle milletlerarası hukuka açıkça aykırı olan 672 nolu KHK’nın Anayasa’nın 15. Maddesini de ihlal ettiğini ve bu haliyle OHAL KHK’sı sayılamayacağını ve iptalinin gerektiğini söyleyerek uyardı: “İptal edilmezse, AİHM’de binlerce ihlal kararı çıkacağına zerre kadar şüphe yoktur.”
“OHAL’de 'hukuk devleti' ilkesi askıda değildir”
Konuya ilişkin görüşünü Anayasa’da yer alan “hukuk devleti ilkesi” ve OHAL ilişkisini değerlendirerek ortaya koyan Prof. Dr. Ersan Şen ise “OHAL ile insan hak ve hürriyetlerinin kısmen askıya alındığı, bu sebeple de kısıtlamalarda aşırılığa gidilebildiği söylense de, kısıtlamaların keyfi olamayacağı ve hukukilik taşıması gerektiği şüphesizdir” diyor.
Şen, görüşlerine yer verdiğimiz diğer hukukçulardan farklı olarak KHK ile kamu görevinden çıkarılma işlemi yapılabileceğini söylemekle birlikte, KHK kararlarına karşı yargı yolunun açık olduğunu ve İdari yargı, Anayasa Mahkemesi ve AİHM’e başvuru yoluyla hak aranabileceğini belirtiyor.
Şen’in dikkat çektiği diğer bir konu ise kararın uygulaması ve itiraza ilişkin süreç. Meslekten ihraçlarda 668, 669, 670 ve 672 sayılı KHK’larda farklı bir metot izlendiğini belirten Şen, KHK’nın genel düzenleyici işlem olduğunu ve her ne
kadar isimli ek listeler olsa da her bir şahıs bakımından çalıştığı kurumca ihraç kararı verilip bu işlemin ilgilisine tebliği gerektiğini belirtti. Şen, dava açmanın ancak bu işleme karşı mümkün olduğunu ve dava açma süresinin de bu işlemin tebliğinden itibaren başlayacağını belirtiyor.
KHK'lerin OHAL ile İlgisi Kalmadı
AİHM eski yargıcı ve CHP eski milletvekili Rıza Türmen yayımladığı görüşünde OHAL kapsamında çıkarılan KHK’ların Anayasa Mahkemesi ve AİHM içtihatlarına aykırılıklar ve uyumsuzluklar içerdiğin belirterek bunları şu şekilde özetliyor ve soruyor:
1. OHAL KHK’leriyle, OHAL ile ilgisi olmayan konular düzenleniyor. Örneğin, 669 sayılı KHK ile Milli Savunma Üniversitesi kuruluyor. Yeni bir üniversite kurulmasının OHAL ile ne ilgisi var?
2. OHAL KHK’leriyle yasalar değiştirilmekte, kalıcı düzenlemeler getirilmekte. 668 sayılı KHK ile Askeri Mahkemeler Yargılama Usulü, Terörle Mücadele, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri, Sahil Güvenlik Komutanlığı gibi kanunlarda esaslı ve kalıcı değişiklikler yapılıyor. 669 sayılı KHK ile TSK İç Hizmet, Askeri Hâkimler, MSB Görev ve Teşkilatı gibi kanunlarda değişiklikler yapılıyor.
3. OHAL KHK’lerine göre terör örgütlerine üyeliği, iltisakı ya da irtibatı olduğu “değerlendirilen” kamu görevlileri yüksek yargı üyeleri görevden çıkarılacak ve bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyecekler. Bu değerlendirmeyi kim yapacak? Çalıştıkları kurumlar. Başka bir deyişle, hiçbir kanıt aranmadan, tamamen öznel bir değerlendirmeyle 76 bin kişinin görevine son verildi. Bu insanlar bir daha kamu sektöründe çalışamayacaklar. Haksız sonuçlar doğurmaya çok uygun bu düzenleme OHAL kalktıktan sonra da geçerli olacak. Bu nedenle anayasanın 121. maddesine aykırı. İşten çıkarılanlar hakkında ceza davası da açılmışsa, yargılama sonucunda FETÖ ile hiçbir ilişkileri olmadığı ortaya çıkar ve beraat ederlerse ne olacak?
Yorumlar (0)