Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, 120 gün boyunca işlerine geri dönme talebiyle Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Heykeli önünde oturma eylemi yaptıktan sonra açlık grevine başlamışlar, 22 Mayıs 2017 gece yarısı açlık grevi 75. günündeyken evlerine yapılan baskınla gözaltına alınmışlar, ertesi gün çıkarıldıkları mahkemede tutuklanarak Sincan Cezaevi’ne gönderilmişlerdi. Avukat Engin Gökoğlu, açlık grevinin 100. gününde direnişçilerin sağlık durumlarına ilişkin BBC’den Selin Girit’e yaptığı açıklamada direnişçilerin sağlık durumlarının iyice kötüleştiğini, ciddi acılar çektiklerini ifade etti (1).
İHD: “Yaşamları tehlike altında”
100. günde hem Ankara’da hem de Türkiye’nin farklı yerlerinde pek çok eylem yapıldı. İnsan Hakları Derneği (İHD), Başbakanlığa gönderdiği faksta şu ifadelere yer verdi:
“Anayasa’nın 15. Maddesi’nin 2. Fıkrası’ndaki OHAL zamanında bile kısıtlanamayacak ‘masumiyet karinesi’ ile hiç kimsenin inancından, düşüncelerinden dolayı suçlanamayacağına dair temel güvenceler OHAL KHK’leri ile yerle bir edilmiştir...Nuriye ve Semih’in yaşam hakkının korunması iktidarın sorumluluğu altındadır. Nuriye ve Semih’in kamuoyuna açıklandığı gibi OHAL İnceleme Komisyonu’nun 23 Temmuz’dan sonra yapacağı incelemeyi bekleyecek zamanları yoktur. Bu nedenle iktidarın acilen bir iade KHK’sı ya da komisyonun acil bir kararı ile görevlerine iadeleri sağlanmalıdır. (2)”
13:30 eyleminde, abluka altında bulunan İnsan Hakları Heykeli’nin önüne papatyalar bırakmak isteyen direnişçilere polisin müdahalesi sert oldu ve 11 kişi gözaltına alındı. Gözaltılar gece saatlerinde serbest bırakıldı.
Akşam üzeri, avukatlar Sakarya Caddesi’nde müvekkillerinin mesajlarını okudular ve basın açıklaması yaptılar. Saat 20:30'da Konur Sokak'ta yeryüzü sofrası kuruldu. Esra Özakça bir konuşma yaptı. Yemek sonrası Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya gönderilmek üzere toplu bir fotoğraf çektirildi.
111 aydın ve sanatçı: “Neye imza attığımızın farkındayız”
Yüksel Caddesi’nde direnenlere polisin sert müdahalesi ve gözaltılar sürerken açlık grevinin 111. gününde 111 aydın ve sanatçı bir bildiriye imza attılar:
“Nuriye Gülmen ve Semih Özakça OHAL kararnamesi ile işten atılan beş bin akademisyen, elli bin öğretmen ve yüz elli bin çalışandan sadece ikisi. İşe geri dönme talebiyle açlık grevine gittikleri için cezaevine atıldılar. 111 gündür açlar. Nuriye ve Semih ölmesin. Çalışma hakları geri verilsin. Okullarına dönebilmeleri ve hayatlarına devam edebilmeleri için devletin gereken adımları atmasını istiyoruz. Adalet ve demokrasi bunu gerektirir.”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bu bildiriyi yayımlayan gazeteleri ve imza verenleri “terör örgütüne cesaret verdiklerini” öne sürerek “Neyin altına imza attığınızın farkında mısınız?” diyerek tehdit etti. İmzacılar, “Biz neye imza attığımızın farkındayız” yanıtını verdiler. Bunun üzerine imza verenlerin sayısı artarak binlere ulaştı.
AYM’den red, AİHM’e başvuru
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın kalıcı sakatlık ve ölüm tehlikesi altında oldukları, tutukluluk hallerinin tedbiren sonlandırılarak derhal salıverilmeleri talebiyle 22 Haziran’da Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları başvuru, 26 Haziran’da “Ceza infaz kurumunda tutulmalarının yaşamlarına, maddi veya manevi bütünlüklerine yönelik bir tehlike oluşturduğuna dair bir durum bulunmadığı” belirtilerek reddedildi (3).
Avukatlar, Anayasa Mahkemesi’nden cevabın gecikmesi üzerine, başvuru sonuçlanmadan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de başvurmuştu. Uzman raporlarının
da yer aldığı başvuruda, hapishane koşullarının açlık grevcilerinin sağlık durumlarını daha çok etkilediği belirtilerek tutukluluk hallerinin sonlandırılması için çözüm talebinde bulunuldu.
Direnişçilere ev hapsi Avukat Engin Gökoğlu, açlık grevinin 126. gününde yaptığı açıklamada Nuriye Gülmen’in geceleri 3 saatte bir gardiyanlar tarafından uyandırılıp kontrol edildiğini söyledi. AİHM sonuçları beklenirken 13 Temmuz’da açlık grevindeki Esra Özakça, Acun Karadağ, Nazan Bozkurt ve Nazife Onay hakkında, Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliği tarafından, “terör örgüt üyesi olmak ve terör örgütü propagandası suçlaması yapmak” suçlamasıyla “konutu terk etmemek suretiyle adli kontrol alınma” kararı verdi. Bu, Esra Özakça’nın Semih Özakça’yla görüşe gidememesi anlamına geliyordu. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için İzmir’den Ankara’ya yürüyüş yapan Adem Kızılçay, Ankara’ya varmak üzereyken gözaltına alındı ve onun için de ev hapsi kararı verildi. Acun Karadağ, direnişi evinin bahçesine taşıyarak öğlen ve akşam açıklamalarını sosyal medyadan yaptığı canlı yayınla sürdürmeye başladı.
Açlık grevinin 141. gününde, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça AİHM’in talebiyle Numune Hastanesi’nde muayene edildiler. Avukatlar, Semih Özakça’nın zorla arama sırasında gardiyanlar tarafından darp edildiği bilgisini verdiklerinde açlık grevi 142. gününe ulaşmıştı.
AİHM’den red 2 Ağustos’ta, AİHM’e yapılan başvuru, “Mevcut bulgulara göre durumları hayati tehlike arz ediyor, geri dönülemez ve kalıcı sağlık problemlerine yol açabilir. Hayatını
yalnız başına idame ettiremez. Ancak mevcut bulgular tutukluluk halinin tehirini gerektirmez” denilerek reddedildi. Bunun üzerine, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça hapishanenin içinde bulunan hastaneye sevk edildiler. Yanlarına refakatçi dahi verilmeyen
direnişçilerin yemekhaneye yakın odalara konuldukları, kokudan rahatsız oldukları bilgisi avukatları tarafından paylaşıldı. Avukatlar ve hak örgütleri tarafından yapılan basın toplantısında bu durumda tek beklenilenin OHAL komisyonun kararı olduğu ifade edildi.
Ankara’da eylem yapmak yasak!
Ankara Valiliği, 2 Ağustos’ta yaptığı açıklamayla Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya destek vermek amacıyla parklarda açlık grevi, oturma eylemi düzenleneceğine dair istihbarat aldıklarını, “Bu tür eylemlerin, mevsim şartları da göz önünde bulundurulduğunda
hava sıcaklığından dolayı vatandaşların parkları yoğun olarak tercih etmesinden dolayı çevreye rahatsızlık verebileceği...kamu güvenliğini tehlikeye düşürebileceği” gerekçesiyle ay boyunca bütün eylemleri yasakladığını duyurdu (4).
Açlık grevi 150. gününe ulaşmak üzere, 17 Temmuz’da başvuru almaya başlayan OHAL komisyonunu hâlâ bir karar açıklamadı. Ankara Tabip Odası’ndan Dr. Onur Naci Karahan’ın direnişçilerin sağlık durumuna ilişkin yaptığı son açıklama şu şekilde (5):
“140 gün sadece şeker, tuz, su ve B vitaminiyle yaşamak başta kalp ve sinir sistemi olmak üzere tüm organlar için alarm seviyesi anlamına gelebilir. Şu an kalıcı hasar olma riskinin olduğu günlerdeyiz. Böyle bir hasar olup olmadığını ancak tam muayene sonrası söyleyebiliriz.”
(1)http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-40297924
(2)https://www.artigercek.com/acligin-100-gununde-nuriye- ve-semih-icin-mektup-ve-kart-eylemi
(3)http://www.anayasa.gov.tr/icsayfalar/basin/ kararlarailiskinbasinduyurulari/bireyselbasvuru/detay/ pdf/2017-27678.pdf
(4)http://www.ankara.gov.tr/toplanti-ve-gosteri-yuruyusleri- yasagi-hakkinda-basin-duyurusu
(5)https://bianet.org/bianet/saglik/188619-aclik-grevinin-140- gununde-tum-organlarda-alarm-durumu-olabilir
Yorumlar (0)