Tarih okumayı sevenler bilirler ki 20. yüzyıl Avrupası yüzyılın başından itibaren gerilim içindedir. Ülkeler arasında dünyanın en gelişmiş siyasal ve ekonomik gücü olma yarışı sürerken kimileri aralarında anlaşırlar, böylece egemenliklerini güçlendirme yolunda adımlar atarlar. Örneğin, Almanya ile Avusturya Macaristan 19. yüzyılın sonlarına doğru, 1879 yılında imzaladıkları antlaşma ile "İkili İttifak"ı oluştururlar. Üç yıl sonra İtalya'nın katılımıyla "İkili İttifak", "Üçlü İttifak"a dönüşür.
"Üçlü İttifak" üyelerinin her biri çevredeki topraklara el koyma, Amerika ve Avrupa dışında sömürgeler edinme amacındadır. Ne var ki, İngiltere, Fransa ve Rusya, çok önce paylaşmış oldukları dünyayı "Üçlü İttifak" üyelerine kaptırmamak için her tür engellemeyi, direnci göstermektedirler.
"Üçlü İttifak" oluşunca, Fransa önce Rusya ile 1893'te; sonra da 1904'te İngiltere ile anlaşır. 1907'de Rusya ile İngiltere anlaşma imzalayınca "Üçlü İtilâf" oluşur.
Her bir "Üçlü" hızla silahlanmaya koyulur. Taraflar arasında her an bir savaşın başlaması beklenmektedir. Bir kıvılcım kocaman bir yangına yol açacaktır. Dolayısıyla, hemen hemen bütün ülkelerin silahlı kuvvetleri teyakkuz halindedir. Hemen hemen bütün ülkelerde askerî manevralar yapılmaktadır. Bu manevralar, bir yandan savaşa hazırlanmak, bir yandan da gerginlik yaşanan ülkelere gözdağı vermek amaçlıdır.
Beklenen kıvılcım, Bosna'da parlar. Adı Sırpçada "İlke Muştucusu" (Prensip Müjdecisi) anlamına gelen bir Sırp milliyetçi, Gavrilo Princip (1814-1918) askerî manevraları denetlemek için Bosna'ya gelmiş olan Avusturya veliahtı Prens Franz Ferdinand ile eşini 28 Haziran 1914 günü öldürür.
Bu cinayet Avusturya'nın çoktan beri beklediği fırsatı yaratmıştır. Tam bir ay sonra 28 Temmuz 1914 günü Sırbistan'a savaş ilân eder. Gerisi çorap söküğü gibi gelir: Almanya 1 Ağustos'ta Rusya'ya, 3 Ağustos'ta Fransa'ya, 4 Ağustos'ta Belçika'ya; 4 Ağustos 1914'te İngiltere Almanya'ya savaş ilân et der. Böylece, Birinci Dünya Savaşı başlamış olur.
Daha sonra Bulgaristan, İtalya, Japonya, Osmanlı Devleti, Romanya, Yunanistan ve Amerika Birleşik Devletleri'nin de katılımıyla Savaş iyice büyür. Avrupa'nın batı, doğu, Galiçya, Balkanlar ve güney cephelerinde süregiden savaşlar, Osmanlı Devleti'nin katılmasıyla Kafkasya, Filistin, Irak ve Çanakkale Boğazı'na sıçrar.
(Solda) Cinayeti duyuran 29 Haziran 1914 günlü Çek gazetesi; (sağda) Almanya'nın savaşa girdiğini duyuran 2 Ağustos 1914 günlü Alman gazetesi
Almanya'nın Rusya'ya savaş açmasının ertesi günü, 2 Ağustos 1914'te, İstanbul'da Osmanlı Devleti ile Almanya arasında antlaşma imzalanır. Aynı gün Osmanlı Devleti "umumi seferberlik" ilân eder. Duyuru afişleri devreye girer. Osmanlı, kökende Savaşa girmeye niyetli değildir, tarafsız kalmak niyetindedir. Niyetiyle kısmeti çakışmaz. 10 Ağustos 1914'te İngiliz donanmasından kaçan Goeben ve Breslau adlı Alman kruvazörleri Çanakkale Boğazı'na girerek Osmanlı Devleti'ne sığınır. Osmanlıların tarafsızlığını koruması için Alman krıvazörlerine sığınma hakkı vermemesini gerekmektedir. Sorun kruvazörlerin satın alınması yoluyla çözülür. Adları Yavuz ve Midilli olarak değiştirilir.
Alman kruvazörleri Goeben ve Breslau'nun komutanıyken kruvazörlerin Osmanlı Devletince satın alınması sonrasında Osmanlı Donanma Komutanı olarak atanan Alman Amiral Wilhelm Anton Souchon. (solda Goeben/Yavuz; solda Breslau/Midilli kruvazörleri.
Gelgelelim çözüm uzun ömürlü olmaz. Goeben ve Breslau kruvazörlerinin komutanı Alman Amiral Wilhelm Anton Souchon (1864-1946) Osmanlı Donanma Komutanı olarak atanır. Donanma 27 Ekim 1914'de Karadeniz'e açılır, Sivastopol ve Novorosisk limanlarını topa tutar, Rus gemilerini batırır. Yavuz ve Midilli adı verilen kruvazörler de doğal olarak Osmanlı bombardımanına katılmıştır. Bu olay üzerine Rusya 2 Kasım 1914'te Osmanlı Devleti'ne savaş ilan eder. Böylece Osmanlı Devleti Almanya ve Avusturya-Macaristan'ın müttefiki olarak savaşa katılmak zorunda kalır.
2 Ağustos 1914 günü Osmanlı Devleti genel seferberlik ilan edildiğini afişlerle duyurur. Savaş boyunca 2,850,000 kişi silah altına alınır.
Katıldığı bu savaş Osmanlı Devleti'nin sonunu getirecektir. Nedenleri çok. Askeri yönden nedenini az önceki satırlardan çıkarsamak da olanaklı: Koca İmpatarorluğun donanması yok. Donanma komutanı yok. Alman kruvazörlerinin komutanı Osmanlı Donanma Komutanı olarak görevlendiriliyor.
Askerî açıdan durumun vahameti Kâzım Karabekir'in anılarında ayrıntılı olarak sergileniyor. 1900'lerin başlarını, Birinci Dünya Savaşından 7-8 yıl öncesini anlatıyor:
"Yarabbi, işin içine girdikçe nelerimiz varmış ancak görülüyor. (...) Şu halde bunun ismi neden ordudur... Doğrusu işin bu derece kepazelik olduğuna inanamadım. (..) Bir aralık binbaşı geldi, (...) Alaya talimi denilen şeyi görmediklerini... söyledi. (...) Gerçi Erkân-ı Harbiye sınıflarında üç sene bize de bölük taliminden fazla göstermemişlerdi..(...) bizi kıt'a ile temasa getirmek Sultan Hamid'in evhamına dokunuyordu. O kadar topçu kıt'ası olduğu halde bir bataryanın (genellikle 6-8 toptan/obüsten oluşan en küçük topçu birliği) hareketlerini bile göstermemişlerdi."
Manastır'da 5. Süvari Bölüğü Kâzım Karabekir'in emrine verilir. Manastır'daki durum hakkındaki değerlendirmeleri şöyledir:
"Manastır'da mevcut üç bölük bir elde değil. Ne binbaşı ne de alay kumandanı bir gün talime gelmemişler. Talimhaneyi bile bilmiyorlarmış. Bölüklerin hayvan mevcudu 90'lardan aşağı değil. Efrat ise 100'den fazla olduğu halde bana neler söyledi bu adamlar... Bulgar, Sırp ve Yunan ordularının günden güne tekemmülü, kumanda heyetinin bu yüksekliği karşısında, bu kumandanlarla zavallı Türk ordusu istikbalin bu müşterek düşmanları karşısında, bu kumandanlarla zavallı Türk ordusu istikbalin bu müşterek düşmanları karşısında, ne yapacak? Zavallı genç zabitler, zavallı Türk askeri bu cahil eller seni nasıl idare edecek? Ya alayın silahları? Hâlâ Martin... Dumanlı barut. Halbuki her ordu mavzer, (Avusturyalı silahı üreten firmanın adıyla anılan) manliher silahlarıyla kaç seneden beri silahlandı. Çetelerin ellerinde bile kâmilen böyle silahlar var. Bölüğü teslim alırken cephaneyi birkaç zabitle kâmilen elden geçirdim. Çoğu bir kere atılmış, elden doldurulmuş, bazısının kurşunu düşmüş, ateş almamış fişekler var. Birkaç gra fişeği (Fransız ürünü tüfekler ve fişekleri) bile karışmış. Tüfeklerin yivleri aşınmış, nişan sürgüleri tutmuyor.
Bu vaziyeti görüp de kan ağlamamak mümkün mü? Zavallı millet ve zavallı ordu. Kimdir cani ve caniler... Nargile içmekten binbaşı başını kaldırmaz. Kazan üzengili eyere senede bir kere bindiği görülen alay kumandanı, 15 yaşında bir kızla henüz evlenen 70'lik süvari fırkası kumandanı... Garabetle dolu erkân-ı harbiye heyeti... Ondan sonra rahatlarından başka bir şey düşünmeyen İstanbul'daki erkân-ı harbiye ve kumanda heyeti ve en sonra da bu cinayetlerin hepsinin sebebi olan Sultan Hamid..." (Kâzım Karabekir: Hayatım, Kronik, 2019, s.247-249)
(Solda) Osmanlı ordusuyla alay eden 19. yüzyıl başlarındaki bir Fransız karikatürü; (sağda) Bir başka Fransız karikatürü Osmanlı Devletinin 19. yüzyıl başlarındaki durumunu anlatıyor. Ayaklanan Balkan ülkeleri Osmanlı İmparatorluğunu parçalıyorlar.
Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı Devletinin durumunun iç açıcı olmadığını anlatan İngiliz çizgiler
Osmanlı Devleti Karabekir'in betimlediği koşullara karşın Birinci Dünya Savaşı'na Almanya ve Avusturya-Macaristan'ın ittifakına katılarak girer. Oysa, yabancı basın yayın organlarında yayımlanan karikatürler durumun hiç de parlak olmadığını (Karabekir'i doğrular/destekler yolda) açık seçik anlatmaktadır. 1909'da tahttan indirilen Sultan Abdühamid döneminde İmparatorluk dağılma sürecini yaşar; başta Balkanlar olmak üzere birçok bölgede isyanlar çıkar. 1912-1913, 8 ay süreli Balkan Savaşlarında Osmanlı en ağır yenilgisini alır. Büyük toprak yitirimine uğrar.
Alman İmparatoru Kaiser Wilhelm, Osmanlı İmparatoru Sultan Mehmed Reşat ve Avusturya-Maceristan İmparatoru Franz Joseph'in görüntülerinin yer aldığı propaganda afişlerinden biri ve bir posta kartı.
Propaganda afişlerinde Alman İmparatoru Kaiser Wilhelm, Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph ve Osmanlı İmparatoru Sultan Mehmed Reşat'ın görüntüleri yer alır. Yabancı dilde bu "üçlü"ye "Central Powers" (Merkez Güçler) denmiştir. Türkçeye "Mihver Devletler" olarak çevrilmiştir.
Mihver Devletler ve komutanlarını gösteren posta kartı. Dikkati çeken Enver Paşa dışında hepsinin Alman oluşu.
(Solda) "Mihver Devletler"in "Zafere ulaşmayı planladığı kişiler"inin tanıtıldığı posta kartı; (sağda) "Dünya Savaşında Türkler"i gösteren bir Alman posta kartı.
Yalnızca afişlerle sınırlı değildir propaganda. Posta kartları, posta pulları da "tarafların" gücünü göstermeyi erekliyordu. Bu sayfalarda izlenen kartpostallarda "Mihver Devletler"den her birinin yöneticilerinin güvendikleri komutanlar da tanıtılıyor. İlginç olan tanıtılan komutanlar arasında bir tek Osmanlı Paşasının, Enver Paşa'nın yer alması. Görüntülerin çoğu Alman komutanların. Alman komutanlardan kimilerinin Osmanlı Ordusunda görev almış oldukları biliniyor. Örneğin, Osmanlı Sultanının başı üstünde solda Alman generali Erich von Falkenhayn'ın görüntüsü ve adı okunuyor. General, Osmanlı Yıldırım Orduları Komutanı olarak atanmıştır. Almanya İmparatoru II. Wilhelm Haziran 1917'de atanmasına ilişkin kararnemeyi imzalar. Ve General Erich von Falkenhayn Osmanlı Ordusundaki görevine müşir/mareşal rütbesi verilmiş olarak başlar.
Örneğin, yatay posta kartının en solunda üstte fesli görüntüsü yer alan Goltz Paşa, (Colmar von der Goltz) önce Gelibolu'daki 1. Ordu'nun, oradan da Irak'taki 6. Ordu'nun komutanı olarak görevlendirilir.
1914 yılı Kasım'ında Osmanlı Donanmasının başına getirilen Amiral Wilhelm Soushon ve 1917'ye değin bu görevde kalır.
"Mihver Devletler"in "Zafere ulaşmayı planladığı komutanların tanıtıldığı" (dik) posta kartında da Enver Paşa'nın görüntüsüne yer verilmiş. Doğal olarak. Çünkü Enver Paşa 1914 yılında Osmanlı Devletinin Almanya ile antlaşma yapmasına öncülük etmiş, savaş sırasında Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi (Genel Kurmay Başkanı) ve Harbiye Nazırı (Savunma Bakanı) olarak görev yapmıştır Bu sayfada yer alan fotoğraflardan birinde Osmanlı Sultanı, Almanya İmparatoru ve Enver Paşa birlikte görülmektedirler.
1914 Kasım ayında Rusların Sarıkamış üstünden Erzurum'a yürümeye başladığını yazar tarih kitapları. Rusları püskürtmek üzere Enver Paşa komutasındaki Osmanlı 3. Ordusu Kars ve Ardahan'ı hedefleyerek üç koldan saldırıya geçer. Soğuk ve yorgunluğun da etkisiyle 50 bin Osmanlı erinin yitirildiği öne sürülmektedir. 1915 Ocak ayında ise, Osmanlı Ordusu Sarıkamış ve Ardahan'da kesin yenilgiye uğrar. Bu yenilgi bir Rus taşbaskısında betimlenmiştir.
14 Ekim 1915'te Bulgaristan da Mihver Devletler'e katılır. Böylece propaganda afişlerinde ve posta kartlarında, basındaki yandaş ve karşıt karikatürlerde yer verilen ülke yöneticilerinin ve bayraklarının sayısı dörde çıkar. Dördüncü üye, Bulgaristan'ın yöneticisi Çar I. Ferdinand'ır.
Dörtlü ittifaka dönüşen Mihver Devletler'e ilişkin bir afiş ve iki posta kartı. Dört yapraklı yonca yorumu ilginç!
(Fotoğrafta soldan sağa) Kaiser Wilhelm, I. Ferdinand, Mehmed Reşat, (oturan) Franz Joseph; dört önderin kartalın kanatları altına sığındığı görülen posta kartındaki slogan: "Tek yaşam, tek güç, tek irade"
Şirin gözükmesi amacıyla hazırlanmış Alman posta kartları: Sol baştaki ittifak üçlü iken, ortadaki ve sağdaki Bulgaristan'ın ittifaka katılmasından sonra yayımlanmış.
Bulgaristan'ın Mihver Devletler'e katılması üzerine "güvenilen komutanlar"ın tanıtıldığı afişler ve posta kartları da yenilenir.
Almanya ile sıkı ilişkileri başlatan antlaşma Sultan Abdülhamid döneminde imzalanır. Alman İmparatou II. Wilhelm 1898 yılında İstanbul'a gelmiş, 1876'dan beri Osmanlı tahtında oturan Sultan Abdülhamid'e ülkesinin şirketleri hakkında bilgileri bizzat vermiş, sonunda Bağdat Demiryolu'nun Konya'ya değin uzatılması, Haydarpaşa limanının yapımı ve Konstanz-İstanbul telgraf hattının kurulması işlerinin Alman firmalarınca yapılması konusunda iki ülke arasında bir tecimsel antlaşma imzalanmıştır. Antlaşmadan sonra Osmanlı Ordusunun silah gereksinimini karşılamak üzere Almanya'ya yüklü bir sipariş verildiği de kayıtlara geçmiştir.
Fransız "Le Petit Journal" gazetesinin resimli ekinde yayımlanan "Almanya İmparatoru Gezide" altyazılı karikatürde II. Wilhelm İstanbul'da betimlenmiş. 22 Ekim 1898 tarihi "L'Illustration"un kapağında "İki Arkadaş", Abdülhamid ve II. Wilhelm. Bir başka Fransız karşı propaganda karikatüründe II. Wilhelm "Hayvan terbiyecisi" olarak niteleniyor ve "Türk aslanı bir kanişe dönüştü" diyor.
Bağdat Demiryolunun yapımı askeri yönden de önemlidir Osmanlı Devleti için. Gerek isyanları bastırmak, gerekse sefereberlik ilan edilmesi durumunda askeri cepheye taşımak kolaylığı sağlayacaktır.
Sonuçta 1898 yılında imzalanan ikili antlaşma Osmanlı-Almanya yakınlaşmasını yoğunlaştırır. Bu yoğun ilişki Üçlü İttifakta yer almasını zorunlu kılar. Savaşa girmemek, tarafsız kalmak niyetiyle de olsa Almanya'dan gelen öneri geri çevrilemez. Ne var ki, beklenmedik gelişmeler, önceki satırlarda anlatıldığı gibi hiç de olumlu olmaz.
Dolayısıyla, Osmanlı'nın Mihver Devletler arasında yer almasının yanlış olduğu görüşündeki Avrupa basın yayın organları ve özellikle karikatürcüler genellikle Sultan Abdülhamid'i eleştirirler. Sultan Abdülhamid ile alay ederler. Örneğin, bir Fransız çizgi sanatçısı "Sultanın Sutyeni" alt yazılı yapıtında Alman İmparatorunun yorgun, bitkin Abdülhamid'i ayakta tutarak zar zor 'sürüklediğini' betimlemiştir. Fransızca "soustien" (Sutyen ki, biz sütyen diyoruz) sözcüğü "alttan tutan", "dik tutan" anlamına geliyor. Türkçede yaygın olarak kadınların göğüslerini alttan destekleyerek sarkmasını engelleyen iç giysiyi tanımlıyor sütyen sözcüğü. Oysa, Fransız karikatürü, Alman İmparatoru II. Wilhelm'in Abdülhamid'i dik tutmak için ona destek olduğunu anlatıyor.
Le Petit Journal (Küçük Gazete) resimli ekinin kapağındaki "Le Concert Européen/Avrupa Uyumu" ('Uyum' sözcüğünü 'ahenk' diye okumak belki daha açıklayıcı olur.) altyazısı ile yayımlanan karikatür Avrupa devletlerinin Osmanlı-Yunan dansını (savaşını) "uyum" içinde izlediklerini betimliyor. Kökende, Le Concert Européen (İngilizce Concert of Europe) 1815 yılında Avrupa güçlü ülkelerinin barışın sürekliliğini sağlamak amaçlı olarak geliştirdikleri bir düzenin (sistemin) adı.
Birinci Dünya Savaşı öncesi Osmanlı Devletinin durumunu konu alan çizgiler ve bir fotoğrafla tasarım çalışması posta kartı
1800 -1815 yılları arasında yaşanan Napolyon Savaşları Avusturya, Prusya, Rusya ve Britanya ittifakının yengisiyle sona erer. Utkulu 4 ülke 1815 yılında bir araya gelerek uluslararası ilişkilerde siyasal güçler dengesini gözeterek yaşamayı öngören bir düzen oluştururlar. Bu düzene Avrupa Uyumu denir. 1815'ten Birinci Dünya Savaşının başladığı 1914 yılına değin Avrupa'nın büyük devletleri barışın tehlikeye düşer gibi olduğu gelişmeler olduğunda toplanıyor, sorunları giderecek çözümler geliştirerek uluslararası uyumu, - Avrupa uyumunu sağlıyorlarmış. Karikatür sanatçıları Balkan savaşları ve Birinci Dünya Savaşı öncesi dönemde olup bitenlerin henüz yürürlükte olan "uyum düzeni"ne hiç de "uymadığını" anlatıyorlar. Ya da Osmanlı'nın düştüğü durumun Avrupa'nın göteki güçlü devletlerinin uyumunu/ahengini bozmayıp, aksine pekiştirdiğini sergiliyorlar.
Osmanlı'nın Balkanlar'daki yenilgisinin kutlandığı bir başka "Avrupa Uyumu" karikatürü kökende bir "kutlama dinletisi" görünümü betimliyor ve Osmanlı'nın durumunun vahametini özetle vurguluyor.
Balkan Savaşları döneminde Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan ve Yunanistan'ın Türkiye üstüne yıldırım gibi yağdıklarını simgeleyen bir posta kartından da söz etmeli.
28 Temmuz 1914'te başlayan ve 11 Kasım 1918'de sona eren savaş önce "Harbi Umumi" (Genel Savaş), 21 yıl sonra yeni bir genel savaş yaşanınca "Birinci Harb-i Umumi" ve/ya da "Eski Harb-i Umumi", "Sabık Harb-i Umumi" diye anılır. Daha sonra "Birinci Cihan Savaşı" ve/ya da "Birinci Dünya Savaşı" olarak söylenir ve yazılır. Nasıl anılırsa anılsın, önemli olan sonuçlarıdır.
Öncelikle 16-19 milyon insanın ölümüne yol açmıştır. Ölen sivillerin 7-9 milyon olduğu tahmin edilmiştir. Ayrıca 20-23 milyon asker ve sivilin yaralandığı sanılmaktadır.
Savaş Avrupa'nın siyasal coğrafyasını değiştirir. Savaştan yenik çıkan Mihver Devletlerden Avusturya-Macaristan parçalanır. Almanya 20 yıl içine toparlanır ve İkinci Dünya Savaşını başlatır. Osmanlı Devleti 3 milyon insanını kurban verir. Anadolu dışındaki bütün topraklarını yitirir. 10 Ağustos 1920'de İtilâf Devletleri ile imzalanan Sevr Antlaşmasıyla neredeyse Anadolu topraklarını da yitirme çekincesiyle karşı karşıya kalınır. Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde başlayan ve başarıyla sonuçlanan Bağımsızlık Savaşı sonucunda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulmasıyla o çekince ortadan kalkar. Özetle, Birinci Dünya Savaşı Osmanlı Devletinin sonunu getirmiştir.
Yorumlar (0)