Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Ajanda

Ankara’ya sonbahar geldi. Şehir en güzel mevsim geçişlerinden birini yaşıyor yine. Ankara’ya sonbaharın geldiğinin bir işareti de takvime işaretlenen günlerin hızla artmaya başlaması olsa gerek. Ankara’nın sanatsal etkinlikler açısından da ölü mevsimi yaz çoktan bitti, sezon programları açıklandı.

Ajanda

Ankara’nın iki büyük orkestrası sezonu açtı. CSO’nun sezon programı Ekim ayının en geç açıklanan programlarından biri oldu. Bu sene sezon kitapçığı görselleri, grafiği açısından diğer sezonlara kıyasla daha çok özen gösterilerek İngilizceye de çevrilerek hazırlanmış. Programda daha önce CSO'yu yönetmiş şefler ve yerli
solistler ağırlıkta. Sezonun açılışı Troya Ören Yeri’nin UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmasının 20. Yılı sebebiyle ilan edilen 2018 Troya Yılı kapsamında, CSO tarafından özel
olarak siparişi verilen ve Hasan Uçarsu tarafından bestelenen “Troya’dan Çanakkale’ye” senfonik eserinin ilk seslendirilişi ile yapıldı. Sezonun ikinci konseri Leyla Gencer’in 90. doğum yıldönümü için bir anma konseri niteliğindeydi. Opera eserlerini yönetmek konusunda usta ve deneyimli İtalyan şef Lorenzo Castriota’nın yönettiği konserde soprano Feryal Türkoğlu, soprano Simge Büyükedes,mezzo soprano Asude Karayavuz, tenor Renzo Zulian ile bas Giuseppe Altomare İtalyan operalarından seçmeler seslendirdiler.

CSO’nun 1-2 Kasım tarihlerinde gerçekleştireceğini ilan ettiği konser ise on beş gün süreceği belirtilen tadilat nedeniyle salon kullanamayacağından iptal edilmiş. 8 Kasım’da ise CSO, İş Sanat’ın konuğu olacak. Bu durumda orkestra Kasım ayının ilk iki haftasında yok.
16 Kasım’da “Türkiye ve Romanya diplomatik ilişkilerinin 140.yıl dönümü” konseriyle seyircilerinin karşısında olacak. Ankara Devlet Opera ve Balesi daimi şefi Bujor Hoinic’in yöneteceği konserde Alexandru Tomescu, Dmitru Capoianu’nun keman konçertosunu seslendirecek. 22-23 Kasım’da ise ustalara saygı konserleri kapsamında Suna Kan onuruna bir konser düzenleniyor. Yiğit Karataş Sibelius’un keman konçertosunu seslendirecek. İkinci bölümde orkestra Beethoven’ın 7. Senfonisini yorumlayacak. Kasım ayının sonunda CSO’nun konuğu Hüseyin Sermet. H. Sermet, Gints Glinka şefliğinde Chopin’in ikinci piyano konçertosunu yorumlayacak.

CSO Konser Salonu’nda gerçekleştirilecek konserlerin biletleri CSO gişesinden ve biletinial. com web sitesinden satın alınabilir. Biletler genellikle konserlerden bir hafta önce satışa sunuluyor.

Bilkent Senfoni Orkestrası ise 2018-2019 sezonunu Fazıl Say solistliğinde açtı. Genç orkestra şefi Nil Venditti’nin yönetiminde parlak, canlı bir açılış konseri oldu. Bu konserle aynı zamanda BSO’nun kuruluşunun 25. yıldönümü de kutlandı. Konserde ilk olarak Fazıl Say’ın 2016 yılında bestelediği “Kapalı Çarşı” adlı eseri seslendirildi. Aksak ritimler, oryantal ezgilerle dolu, renkli bir orkestrasyon anlayışıyla örülü bu eseri orkestra büyük bir canlılıkla yorumladı.

"Kapalı Çarşı"yı dinlerken, Ankara'nın hangi çarşısını notalardan dinlemenin güzel olacağını düşündüm. Benim yanıtım Anafartalar Çarşısı olurdu herhalde. Füreya Koral, Nuri İyem, Cevdet Altuğ, Atilla Galatalı, Seniye Fenmen, Arif Kaptan gibi pek çok sanatçının eserlerinin yer aldığı bir nevi müze niteliğinde oluşu, halkın unutuşu, bugünkü yıkılma tehlikesi ile Ankara’nın sesini duyurmayı, bestelenmeyi hak eden mekânlarından biri olsa gerek.

İlk bölümün ikinci parçasında Fazıl Say’ın solistliğinde Camille Saint-Seans’ın ikinci piyano konçertosu seslendirildi. Biste Fazıl Say önce Chopin'in Noktürn'ünü, ardından yeni bestesi on bölümlü Truva Sonatı'ndan Akhilleus bölümünü çaldı. Fiziksel güç ve enerji de isteyen bu eserde Akhilleus’un öfkesi, Truva Savaşı gelip geçti sahneden. Fazıl Say Truva Sonatı’nın Ankara seslendirilişinin 18 Ocak'ta Congressium'da gerçekleştirileceğini duyurdu. Ancak eseri iyi bir ses düzenine sahip olan bir salonda dinlemek isteyenler için konserin Congressium’da olacağını öğrenmek pek müjde sayılmasa gerek. O salonun akustiğinin özellikle solo eserler için pek uygun olmadığı kanaatindeyim. Tabii Ankara’nın salon sorunu da ayrı bir başlıkta incelenmesi gereken bir konu. Belki bir sonraki yazının ana konusu
bu olur. Konserin ikinci bölümünde L. van Beethoven’ın 7 numaralı senfonisi çok etkileyici
ve coşkulu bir biçimde seslendirildi. Annesi Türk babası İtalyan olan ve Fazıl Say’ın “yüzyılın en iyi şeflerinden biri olabilir” diye nitelendirdiği, 2015 yılında İtalyan Claudio Abbado şeflik yarışmasında birincilik ödülü de bulunan Nil Venditti eseri enerjik bir biçimde ve bellekten yönetti. Henüz 23 yaşında ve hem orkestradan hem de orkestranın pek çok üyesinden daha genç olan Nil Venditti seyircilerle diyaloğu, rahatlığı, orkestraya hakimiyeti ve yüksek enerjisi ile çok iyiydi. Yolu uzun ve açık olsun.

BSO’nun 20 Ekim 2018 akşamı verdiği konserin başlığı ise “Bir Nefeslik Zaman.” idi. Günlük yaşamın koşturmacasından, rutininden kaçıp haftada bir akşam sığındığımız gibi “bir nefeslik zaman”. Şef Eric Jacobsen’in yönettiği konserin solisti hem trompet, hem de kornoda virtüozitesi bulunan David Guerrier idi. 19. Yüzyılın sonları ile 20. Yüzyılın sonlarından hem klasik anlayışta, hem de dönemin klasik anlayışının dışında eserler veren bestecilerden bir seçme yapılmıştı. Konser 1905-1974 yılları arasında yaşamış Fransız besteci André Jolivet’in iki nolu trompet konçertosu ile başladı. Bu konçerto şef kürsüsünün olmadığı, farklı orkestrasyonu, eserin içindeki hızlı bölüm geçişleri ve caz tınıları ile yüksek ritimli bir eserdi. Guerrier bu geçişleri başarıyla seslendirdi. Şef kürsüsünün ve alışıldık orkestra düzeninin geri geldiği ilk bölümün ikinci yarısında Sibelius’un Finlandiya eserinin yoğun ve şiirsel formdaki son bölümü çalındı. Konserin ikinci bölümünde Guerrier bu kez kornosu ile sahne aldı ve Emanuel Chabrier’in “Korno ve Orkestra için Larghetto”sunu seslendirdi. Besteci Chabrier konservatuar eğitimi almamış. Üniversitede hukuk okumuş, piyano, kontrpuan ve armoni dersleri almış ve besteciliği kendi çabasıyla öğrenmiş, dönemi göz önünde bulundurulduğunda oldukça sıradışı bir müzisyen. Konserin son parçası ise Stravinsky’nin “Üç Bölümlü Senfoni”si idi.

BSO 3 Kasım’da “Kore-Türkiye Dostluk Konseri” başlıklı bir konser programı sunacak. Güney Kore doğumlu Jasmine Choi, Carl Reinecke’nin flüt konçertosunu seslendirecek. Estonyalı şef Olari Elts’in yöneteceği konserin ikinci bölümünde ise Stravinsky’nin Petruşka adlı eseri seslendirilecek. BSO 10 Kasım akşamı ise Atatürk anısına sahne alacak. Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi öğretim üyesi, besteci Tolga Yayalar’ın tuba ve orkestra için yazdığı Anaclasis II adlı eseri, orkestra üyesi Noriyoshi Murakami’nin tuba solistliğinde ilk kez seslendirilecek. Konserde ayrıca Vivaldi ve Torelli’nin dört keman için konçertoları kemanda Berfin Aksu, Ezgisu Apaydın, Demirhan Muhammedjan ve Sharipov Gökbudak solistliğinde seslendirilecek.

Bilkent Senfoni Orkestrası diğer orkestralarımıza da örnek olması umulan bir şekilde, biletlerini kendi satış sistemi üzerinden satışa sunuyor.
Şu anda satışta olan sezon biletlerine http:// bso.bilkent.edu.tr/tr/ web sitesinden ulaşmak mümkün. Konserler için ayrıca konser saatinden bir saat önce ve konser sonrasında servis olanağıbulunmakta. Konser öncesi Tunus Caddesi Bilkent Üniversitesi durağı, Milli Kütüphane Bilkent Üniversitesi durağı, Armada önü ve Kentpark otobüs durağından ücretsiz servisten yararlanmak mümkün. Servis konser sonrasında aynı hat üzerinden geri dönüyor.

Gelelim sezonun sergilerine... Sezonun önemli sergilerinden biri CerModern’de açıldı. “Eren Eyüboğlu: Yaşamı ve İşleri” sergisini 10 Mart 2019 tarihine kadar CerModern
Ana Galerisi’nde ziyaret etmek mümkün. Aynı galeri geçen yılın bahar ve yaz aylarında “Sevmek Güzel Meslek” başlığı altında Bedri Rahmi Eyüboğlu eserlerine ev sahipliği yapmıştı. Serginin girişinde de Eren Eyüboğlu’nun fırçalarının ve sandalyesinin bulunduğu, biraz sonra oturup resim yapacakmış gibi duran bir köşe ve Bedri Rahmi Eyüboğlu portresi karşılıyor konukları. Sergi Eren Eyüboğlu’nun Lhote atölyesinde eğitim aldığı dönemden izler taşıyan erken dönem resimlerinden son dönemine kadar geniş bir koleksiyonu barındırıyor. Eren Eyüboğlu’nun resmettikleri arasında ailesinden portrelerin ve oto portrelerinin yanı sıra Orhan Veli, Âşık Veysel, Sabahattin Eyüboğlu gibi isimleri görmek de mümkün. Bedri Rahmi Eyuboğlu ile birlikte Anadolu’yu gezerken yaptığı resimler de sergide mevcut. Eren Eyüboğlu’nun fırçasından Bursa Pekmez Han, Bursa evleri, balıkçı tezgâhları, pazar yerleri ve bunların yanı sıra Anadolu kadınları geçmiş. Az sayıda seramik eseri de sergi kapsamında Ankara’ya getirilmiş. ErenEyübolu’nun sözleri
de duvarları süslüyor. Birinde şöyle sesleniyor Eren Eyüboğlu: “Bildiğim tek şey var: Çalışmak. Yarım yüzyıldır sürdürdüğüm çabamı, ölüm elimden fırçayı alana değin sürdürmek. Bugün yaptığımdan kuşku duyarak, yarına güvenerek. Bugün başarısız bir resimle, yarın daha iyicesiyle.”

CerModern’in bahçesinde ise Meksikalı heykeltraş Jorge Marin’in “Varlığın Yeniden İnşası” başlıklı sergisi 10 Ekim’de ziyarete açıldı. Sanatçının “Manzara Bedenler” sergisi de 2011 yılında CerModern’in konuğu olmuştu. “Varlığın Yeniden İnşası” sergisi 10 Şubat’a kadar ziyaret edilebilir.

Keskinok Sanat Vakfı galerisinde 18 Ekim 2018 tarihinde açılan “Ustalara Saygı” karma sergisi 1 Aralık 2018 tarihine kadar ziyaret edilebilir. Sergide Nuri Abaç, Sabri Akça, Mustafa Ayaz, Şeref Bigalı, Celal Binzet, Cemil Eren, Turan Erol, Yalçın Gökçebağ, Nuri İyem, Kayıhan Keskinok, Adnan Turani gibi usta sanatçıların resimleri görülebilir.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış