Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Almanya Seçimlerine bir Bakış

Sonuç olarak bir seçim işte böylece geride kaldı. Şimdi umudu inşa etmenin zamanı. Bunun kolay olabileceğine inanmıyorum ama hem Almanya'daki her şeyin hem de buradaki insanların ekonomik faaliyetlerinin etki ettiği tüm coğrafyalarda yaşayan her şeyin geleceği için azami gayreti göstermemiz gerektiğini biliyorum.

Almanya Seçimlerine bir Bakış

Federal Almanya Cumhuriyeti tarihindeki 4. erken seçim geride kaldı. Seçim sonuçları bir süre daha konuşulacak ancak şimdilik neler yaşandığına dair kısa bir derleme sunacağım.

Erken seçim dense de bunlar stratejik olarak tetiklenen erken seçimler. Hiçbiri “gerçek” bir hükümet krizinin sonunda çaresizlikten gerçekleşmiş değiller. Seçim gününe kadar hükümet görevine devam etse de belki yalnızca sonuncusu böyle ifade edilebilir.

Öncelikle seçimin sonucundan bahsedelim. Resmî sonuçlara göre; Birlik Partileri (CDU/CSU) yüzde 28,5 (CDU yüzde 22,6, CSU yüzde 6), Almanya için Alternatif Partisi (AfD) yüzde 20,8, Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) yüzde 16,4, Yeşiller (Grüne) yüzde 11,6, Sol Parti (Die Linke) yüzde 8,8 oy alarak parlamentoya katıldılar. Sahra Wagenknecht Birliği (BSW) yüzde 4,97, Hür Demokrat Parti (FDP) yüzde 4,3, Hür Seçmenler (FW) yüzde 1,5, Hayvan Refahı Partisi (Tierschutzpartei) yüzde 1 oy alarak parlamento dışında kaldılar. Yüzde 1’in altını burada belirtmesem de seçime katılan parti sayısının oldukça yüksek olduğunu söylemeliyim. Yanıltıcı olmamak adına bunların "ikinci oylar" olduğunu söylemeliyim. Bunun dışında, Danlar ve Frizyalıların azınlık partisi SSW, bir milletvekilini meclise sokmayı başardı.

Seçimin kazananları

Öncelikle kazananları konuşalım. Söylemeye dilim varmasa da seçimin açık ara kazananı AfD görünüyor. Bu parti; nasyonal sosyalist, sağ popülist, Avrupa Birliği karşıtı ve hayal edebileceğiniz en uç sağ değerlerin tümünü temsil eden bir parti. Göçmenleri, hatta birkaç kuşaktır Almanya vatandaşı olan fakat etnik Alman olmayanları da istemiyorlar. Sadece çok iyi asimile olmuş göçmenlerin vatandaşlığına bir miktar tahammülleri var ifadelerine göre. Seçim kampanyası sırasında göçmenlerin posta kutularına tek yön bilet şeklinde düzenlenmiş bildiriler attılar. Önceki seçimlerde 'Karınızı kızınızı koruyun' şeklinde çevrilebilecek özneleri olmayan posterler astılar.

Parti her fırsatta, geleneksel Alman çekirdek ailesinin her ne pahasına olursa olsun korunması gerektiğini dile getiriyor. Tabii bunun tanımını kendilerine göre yapıyorlar; anne, baba ve çocuklardan oluşan kutsal birliktelik olarak tarif ediyorlar. Öte yandan, parti lideri Alice Weidel eşcinsel kimliğini gizlemeyen birisi. Partneri bir göçmen ve çocukları var. Bu sebeple bazı kesimler, Weidel’in parti politikasını birebir yansıtmadığı için daha ılımlı olabileceğini iddia etse de kendi basın açıklamaları bunun tam aksini söylüyor. 

Velhasıl, bu parti Almanya'daki diğer tüm görüşlere karşı. Rusya-Ukrayna savaşı konusunda Rusya'ya tam destek veriyorlar; Avrupa Birliği'ne karşılar. Bir dönem Alman Markı’na geri dönmeyi konuştular. Son dönemde açıkça dile getirmeseler de birliğinin bir çeşit konfederasyona indirgenmesini şiddetle önerdiler. Tüm bu sebeplerden ve burada bahsetmediğim ayrışmalardan ötürü, diğer tüm partiler AfD ile iş birliği yapmalarının kesinlikle mümkün olmadığını seçimden önce defalarca dile getirdiler. Seçimden kısa bir süre önce, CDU'nun göçü zorlaştırıcı kanun teklifine AfD'nin destek vermesiyle bu yasa parlamentodan geçti. Bu durum kamuoyunda tepkilere yol açarken CDU lideri Merz bir ortaklığın mümkün olmadığını vurguladı. Bunu önümüzdeki haftalarda göreceğiz ancak şu an için böyle bir ihtimalin düşük olduğunu düşünüyorum. AfD ile hükümet kurmayı en masumane rüyalarında bile istemsizce görmek ve bunu kamusal alanda dile getirmek politik intihar olarak değerlendirilebilir, şu an için. Bu nedenle AfD’nin önümüzdeki dönemde Almanya'da ana muhalefet partisi olacağı neredeyse kesin.

Seçimin ikinci kazananı ise birçok kişiye göre Sol Parti. Ne kadar aynı gelenek içerisinde devam ettikleri tartışılsa da bu parti, Demokratik Alman Cumhuriyeti'ni kuran ve birleşmeye kadar yöneten yapının devamı niteliğinde. İki Almanya'nın birleşmesinin ardından Batı Almanya'daki bir başka oluşumla birleşerek kuruldu. Önceki seçimde baraj altında kalmışlar, en büyük başarıları da 2009 yılında yüzde 11,9 ile gelmişti. Bu seçim süresince anketlerde oldukça düşük seyretseler de son birkaç ay içinde büyük bir ivme yakaladılar. Günümüz şartlarında bir sosyalist parti olarak programları; çalışma hayatı, feminizm, barış, iklim, adalet ve anti-faşizm çağrıları içeriyor. Dürüst olmak gerekirse yakından takip ettiğim bir parti değildi ancak artık benim de daha çok ilgimi çekiyor..

Seçmen Eğilimleri

Seçimin kaybedenleri kısmına gelmeden önce birkaç seçmen eğiliminden bahsetmekte fayda var. Yaş ve cinsiyet dağılımına göre, 18-24 yaş arası seçmenler -ki bunların çoğu ilk ya da ikinci kez genel seçimlerde oy kullanıyorlar- yüzde 25 ile en çok Sol Parti'ye oy vermişler. Bu kulağa oldukça umut verici gelse de hemen ardından yüzde 21 ile AfD geliyor. Cinsiyet dağılımı ise özellikle dikkat çekici. Kadınlar arasında Sol Parti yüzde 35, AfD yüzde 14 oy alırken; erkekler arasında AfD yüzde 27, Sol Parti yüzde 16 oy almış. Dünya genelinde benzer bir eğilim olduğu daha önce birçok kez raporlanmıştı ki anlaşılan Almanya da farklı bir çizgide değil. Tüm yaş gruplarını kapsayan genel eğilimde de erkekler, kadınlardan daha fazla sağ partilere oy vermişler. Ancak fark çok da marjinal değil.Almanya Seçimlerine bir BakışBir başka dikkat çekici konu da işçi sınıfının oy eğilimi. İşçiler %38 gibi muazzam bir oranla AfD'ye oy vermişler. SPD %12, Sol Parti ise %8'de kalmış. Tüm ücretli çalışanlar arasında genel seçim sonuçlarına yakın bir dağılım olduğu için bu kısmı geçiyorum. Ancak emekliler arasında Birlik Partileri %39, SPD %24, AfD ise %13 oy almış. Eğitim seviyesi yükseldikçe Yeşiller’e oy verme oranı artsa da önceki seçimlere göre her eğitim seviyesinde düşüş yaşanmış. Avrupa ve dünya genelinde çoğumuzun üzülerek takip ettiği bir konu olsa gerek. Sol retoriğini sağa kaybetmiş görünüyor ve aslında haykırarak dile getirmeleri gereken adaletsizlikler, sağ popülizme meze ediliyor.Almanya Seçimlerine bir BakışSon olarak, birleşmenin üzerinden 35 yıl geçmiş olmasına rağmen Almanya’nın doğusu ve batısının arasında tam anlamıyla bir bütünleşmenin sağlanamamış olması dikkat çekici. Ekonomik eşitsizlikler, altyapı farkları, geniş kesimlere yayılan işsizlik, iç göçle azalan nüfus, konutlar, sokak lambalarındaki farklılıklar bile hâlâ devam ediyor. Bunun batıya yönelik bir öfkeye sebep olduğu savunuluyor ki haklılar gerçekten de. Doğu, birleşmenin üzerine adeta yağmalandı. Batı Almanya, iki bölgeyi denk hale getirmek amacıyla yıllarca bir "dayanışma vergisi" toplasa da anlaşılan bu para ya yeterli olmadı ya da iyi kullanılmadı. Doğunun batı tarafından adeta ilhak edildiği bile söylenebilir. Batı, ismiyle ve yapısıyla varlığını sürdürürken; doğu "yeni eyaletler" olarak yeniden şekillendi. İki Almanya'nın hala, birçok veri üzerinden farklılığını anlatmak için şu bağlantı bence ilgi çekici.

Doğunun yaşadığı söz konusu olumsuzluklara ek olarak geçen yıllar, Almanya genelinde yaşanan yüksek enflasyonu, ülkenin doğusunda yıllardır devam eden savaşı ve bu savaştan ötürü ülkenin ucuz enerjiye erişiminin kesilmesini ve bunun üzerine batı blokunun Ukrayna'ya desteğine binaen artan aşırı silah harcamalarını, önce 2010'lu yılların ortasındaki Suriyeli mülteci akımını daha sonra şu anki savaştan ötürü devam eden bir başka mülteci dalgasını yıllarca süren pandemiyi getirdi. Bu sürede Trump gitti Trump geldi. Ukrayna'ya bila bedel yardım etmek gibi sorunların bazıları hükümetin doğrudan yanlış politikalarıyla büyüse de enerji meselesi gibi diğer konular eski hükümetlerin mirası aslında. Ya da pandemi mesela. Almanya'nın yarattığı bir sorun olmasa da dünyadaki tüm ülkeler kadar kötü yönettiler süreci. Bunlar yetmiyormuş gibi, 2023 yılında hükümet, iklim anlaşmalarına uyum çerçevesinde, Almanya'daki tüm ısınma sistemlerini en verimsiz ve en eskiden başlayarak daha verimli araçlarla değiştirmeyi öngören Isınma yasasını parlamentodan geçirdi. Ancak en eski ve en verimsiz olanlar zaten dar gelirliler tarafından kullanılanlar. Varlıklılar için pek bir sorun olmayabilir, banka kredileri, teşvikler, vergi iadeleriyle bu süreç onların (ve aslında tüm gezegenin) çıkarına olacak fakat herkes bu kadar şanslı değil işte. Geçen yıllar içinde silah şirketleri büyüdü de büyüdü. Mesela Rheinmetall hisselerine bakın. Almanya Seçimlerine bir BakışTüm bunlar aşırı sağa yönelimi tek başına açıklıyor mu emin olmasam da hükümetin başarısız olduğu konular oldukları açık. Seçmenin, ortadaki adaletsizlik, işsizlik, emekçinin geçim zorlukları, gençlerin umudunu yitirmesi konusunda karşı protesto oyu kullandığı çokça söylendi. Bunun ilk örnekleri 2024 sonunda üç doğu eyaletinde gerçekleşen seçim sonuçlarında göründü. Türingen'de AfD birinci, Saksonya ve Brandenburg'da ikinci parti oldu. Bu yorumun doğru olup olmadığını zaman gösterecek. Ben bu işin sadece protesto oyu olduğunu umuyorum ama hislerim, toplumun içindeki aşırı sağın gün yüzüne çıkmak konusundaki utancını yitirdiğini söylüyorlar.Almanya Seçimlerine bir BakışSeçimin kaybedenleri

Seçimin birinci kaybedeni şüphesiz SPD oldu. İktidar partisiyken şu an belki koalisyonun küçük ortağı olabilecekler. Ancak burada bir parantez açmak istiyorum: Medyada sıkça yapılan bir kıyaslama var ve bana göre bu kıyas pek adil değil. Hem Birlik Partileri hem de SPD'nin “tarihi bir hezimete uğradıkları” yönünde değerlendirmeler yapılıyor. Ancak ben bunun, tarihsel olarak seçime giren ana akım partilerin sayısının artmasıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Çünkü kıyasladıkları dönem içerisinde, örneğin, SPD’nin tarihindeki en yüksek oy oranını aldığı 1972 seçimlerinde, ilk dört parti (ki bunlardan ikisi CDU ve CSU idi) toplam oyların yüzde 99’unu almıştı. O yıllarda Yeşiller gibi partiler yoktu ve nasyonal sosyalist bir parti kurmak yasal değildi. Dolayısıyla aşırı sağ seçmenler mecburen mevcut müesses nizam partilerine oy vermek zorundaydılar.

Seçimin birinci partisi olsa da Birlik Partileri de büyük ölçüde kaybedenler arasında sayılabilir. Hükümeti kuracak olsalar bile şu an önlerinde zorlu bir müzakere süreci var. AfD, başta belirttiğim gibi tüm partiler tarafından koalisyon dışında bırakıldı. Bu sebeple geriye kalan seçeneklerden ilki CDU/CSU-SPD koalisyonu. CSU ne kadar ayrı bir parti olsa da ülke çapında CDU ile birlikte hareket ediyor. Bu koalisyon, 13 koltuk fazlasıyla çoğunluk hükümeti kurabilir. Ancak SPD ve Birlik Partileri birçok konuda ciddi görüş ayrılıklarına sahipler. Örneğin Birlik Partileri, aşırı sağın daha makul bir versiyonu gibi davranarak Alman vatandaşlığının zorlaştırılmasını ve (Schengen Antlaşması’nın ihlalini bile desteklemek pahasına) sınır güvenliğinin artırılmasını savunuyor Vergilendirme, kamu harcamaları, iklim politikaları ve çalışan hakları gibi konularda da birbirlerinden önemli ölçüde ayrışıyorlar. Fakat gece ve gündüz kadar zıt oldukları da söylenemez; nihayetinde ikisi de merkez partiler.

Diğer bir ihtimal CDU/CSU-Yeşiller koalisyonu fakat bu formül 22 koltuk eksikle bir azınlık hükümeti oluşturabiliyor. Ayrıca,  bu senaryoya CSU’nun Bavyeralı lideri Söder, seçimden önce net bir şekilde karşı çıktı. Orijinal, öz, hakiki Yeşiller ile Birlik Partilerinin örtüşen neredeyse hiçbir politikası yoktu fakat zamanla ve özellikle son koalisyon ortaklıkları döneminde Yeşiller’in politik çizgisi oldukça aşındı. Artık savaş yanlısı bir dış politika ve toplumsal refahı tehdit eden bir iç politika izlemeye başladılar. Özetle, bu koalisyonun gerçekleşme ihtimali düşük görünse de siyaset bu; her an her şey olabilir.

Uzmanların konuştuğu diğer koalisyon ihtimallerini pek olası bulmadığım için burada değinmeyeceğim. Ancak özetle söylemek gerekirse, Birlik Partileri muhtemelen çok da gönüllü olmayacakları bir koalisyon içerisine girmek zorunda kalacaklar. Ana muhalefet olarak karşılarında, seçmenlerinin bir kısmını kendisine çekme potansiyeli olan AfD var. Önceki hükümette eleştirdikleri tüm sorunları düzeltmeleri bekleniyor fakat yaparken eski hükümetin en az bir ortağıyla çalışmak ve diğerinden de destek almak zorundalar.

Seçimin daha da büyük kaybedenleri

Bu grup çok net. FDP ve BSW seçimin büyük kaybedenleri oldular. FDP ana akım partiler arasında en eski olanlarda birisi. Federal Almanya Cumhuriyetinin kurulmasının ardından girdikleri tüm seçimlerde, 2013 hariç, parlamentoda temsil hakkına kavuştular. Hatta Almanya’nın savaş sonrası hükümetlerinin çoğunda da yer aldılar. Şimdi, parlamento dışındalar. Bir mucize yaşanmazsa gelecekte de böyle kalacaklarını düşünmek yanlış olmaz gibi geliyor bana.

İkinci büyük kaybeden de BSW. Barajı geçmek konusunda 13 bin 400 oy eksik kaldılar. Bu, orantısal olarak yüzde 4.97’ye denk geliyor ki gerçekten ucundan kaybettiler. Bu parti, Die Linke’den yakın zamanda ayrılan Sahra Wagenknecht çevresinde inşa edildi. Partinin üye sayısı oldukça düşük, hatta partiye üye oldukça zor. Zaten bu konuda epey eleştiriliyorlar, bir çeşit lider kültü oluşturulmuş gibi görünüyor. Wagenknecht, sosyalist bir geçmişten gelmiş olsa da, parti, solda ancak karışık bir politik çizgide inşa edildi. Ekonomi politikte sol değerleri taşıyorlar, neoliberal politikaları eleştiriyor ve sosyal bir devleti savunuyorlar. NATO’ya ve savaşlara karşılar. Ancak konu sınır güvenliği ve göçe geldiği zaman sıkılaşmadan yanalar. Ekonomik ihtiyaçlara göre göçe izin vermeyi savunuyorlar. Kimlik politikalarına tamamen karşılar, sansürün tümünün kaldırılmasını talep ediyorlar (Burada bahsedilen sansür çoğunlukla nasyonal sosyalist geçmişin övülmesi ve nefret suçu içeren konular aslında). Özelleştirmelere karşılar, enerji dönüşümünü savunuyorlar ama yeşil enerjiye karşılar, ya da bunun geniş halk kesimleri üzerinde oluşturduğu yüke diyelim. Fakat zengini vergilendirip bunu finanse etmeyi önermiyorlar. Özetle, parlamentoda temsilleri kesinlikle ilginç olacaktı, sandalyelerin dağılımını da değiştirecekti tabii ki bu, ancak bu şans kaçmış görünüyor.

Yeşiller ve gelecekleri

Son olarak Yeşiller’e değinelim. Aldıkları sonuçlar, eğer SPD ve Birlik Partilerinin eleştirilen eski sonuçlarıyla kıyaslanırsa aslında çok olumsuz değil. Tarihlerindeki en yüksek ikinci oy oranını elde ettiler. Bir önceki seçimde ulaştıkları en yüksek oy oranıyla koalisyon ortağı olmuşlardı. Bu ortaklıkta toplumun geniş kesimlerinden ciddi eleştiriler aldılar; ilkelerinden uzaklaştıkları sıkça dile getirildi, parti içinde birçok istifa yaşandı. Tüm bunlara rağmen tarihlerindeki en yüksek ikinci sonucu elde ederken halkın güvenini önemli ölçüde kaybettiler.

Özellikle enerji ve dış politika konularında yaşadıkları dönüşüm, seçmenler nezdinde büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Rus gazı kesilince (ucuz enerji yani), kömür santrallerinin kullanımına onay verdiler. Nükleer enerjiden çıkışı ötelemeyi teklif ettiler (ki bu iki konu 2021 seçim manifestoları ile tamamen çelişiyor). Militarizmin şampiyonluğunu yaptılar, sınır güvenliğini artırmayı ve sığınma taleplerinin üçüncü ülkelerde değerlendirilmesini önerdiler. Ve en önemlisi, ısınma yasasındaki değişiklikle halkın sabrını taşırdılar. Yeşillerin gündemindeki konular, ne yazık ki halk için önemli konular olmaktan çıktılar. Samimi olarak Yeşillerin tarihsel sorumluluğun, gezegenin geleceği için insanın, insani sınırlar içerisine adaletli bir şekilde geri çekilmesine yol gösterici olmaları olduğunu düşünüyorum.

Yeşiller’in geleceği açısından bu seçim sonuçları bir dönüm noktası olabilir. Umarım parti, çıkan sonucu en iyi şekilde analiz eder ve ilkelerine geri dönme yolunda adımlar atar.

Sonuç olarak bir seçim işte böylece geride kaldı. Şimdi umudu inşa etmenin zamanı. Bunun kolay olabileceğine inanmıyorum ama hem Almanya'daki her şeyin hem de buradaki insanların ekonomik faaliyetlerinin etki ettiği tüm coğrafyalarda yaşayan her şeyin geleceği için azami gayreti göstermemiz gerektiğini biliyorum.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış