Neresinden tuttuğuna, baktığına, çoğaltacağına bak sen!”
İçimden geçen bu duygularla referandumun bir ucundan da ben tutmalıydım. 7 Haziran 2015'te kendimi aşarak ilk defa "bir partiden” (HDP'den) sandık görevlisi olmuştum, tedirginlikle başlayan görev, çok şey öğrenerek, mutlu olarak, umudu çoğaltarak bitmişti; üstelik TV başında sinir olarak seçim sonucu izlemekten çok daha iyi hissetmiştim.
Bu referandumda da sosyal medyayla farkına vardığım, CHP Genel Merkezi’ndeki referandum günü çalışmalarını birebir izleme işi kafama takılmıştı. Oy sayımına ilişkin kafamdaki soruları birebir sayılan yerlerden birinde izlemek önemliydi, Bilgi ve İletişim Teknolojileri'nden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger'in vizyonuyla kurulduğunu öğrendiğim, 2015 Haziran seçimlerinden beri faaliyette olan bu ekipte koordineli çalışan çoğu tam zamanlı gönüllülerden oluşan gruplar var; sandık kurulu üyeleri, çözüm masası, hukuk ekibi, 125 kişilik hepsi gönüllü veri karşılaştırma ve doğrulama ekibi... Burada 3 tip veri toplanıyor ve karşılaştırılıyor: okul önü mobil veriler, ilçe başkanlığı ıslak imzalı tutanaklar ve eşzamanlı olarak YSK verileri.
Uyumsuzluklar için anında ilçe başkanlıkları ile incelemeler gerçekleştiriliyor. Ayrıca; tutarsızlıkları, şaibeli olabilecek tüm verileri değerlendirip sunan analiz ekibi var.
çıkanlardan fırsat olmadığını duyunca, zihnimde zaman bir anlığına duruyor.
Haziran 2015'ten beri yaşananlar film şeridi gibi geçiyor, sonra yine gerçek dünyaya dönme vakti:
Sonuç itibariyle referandum yapıldı, sonuçlar açıklandı, ekip seçim sabahı saat 6'dan itibaren çalıştı ve bu yazı sonlanırken -yani 6 gün sonra- hala çalışmaya devam ediyordu. Bu süreçte aktarmak istediğim 7 nokta var:
1-YSK Bilgilendirme Şekilleri:
“Form fonksiyonu izler”
Mies Van der RohePazar günü YSK’nın, oylama referandum esnasında sandık kurulu başkanlarına attığı SMS’ten (görsel
01) sonra işler karışıyor; çünkü durumun belirsizliği yüzünden; SMS'i ciddiye alıp buna göre işlem yapanlar, ciddiye almayıp buna göre işlem yapanlar ve ciddiye alıp eksik damgaları tamamlayanlar şeklinde sahada 3 ayrı uygulamaya dönüşüyor.
Bu durum da sonradan oylar tekrar sayılsın şeklindeki çözüm önerilerini geçersiz kılıyor ve aslında ne kadar oyun farklı sayılmış olabileceği sayısının tespitini imkansızlaştırıyor.
Bu karar pazar günü YSK'nın internet sitesinde paylaşılıyor fakat sonradan kaldırılıyor. (görsel 02)
Ekibin asıl hedef ve isteklerinin "Türkiye Vizyonu" üzerine Salı günü akşamüstüne kadar kayıtlarındaki son karar çalışmak olduğunu ancak Türkiye'de aktüelde önlerine olarak görünen 559 sayılı kararda ise başka konular
karara bağlanırken bu konu ile ilgili karar bulunmuyor. (görsel 03)
Bu sırada resmi itirazlar, kazandığını ve kaybetmediğini düşünenlerin basın açıklamları vs. bir sürü şey olup bitiyor. Seçimden 2 gün sonra, 18 Nisan'da, YSK'nın 560 sayılı 16 Nisan tarihli olarak açıklanan kararında ise "YSK tarafından gönderildiğinde şüphe bulunmayan hallerde" denilerek sandık görevlilerine 'değişik' ve uygulanması imkansız bir görev biçiliyor. (görsel 04)
2- Televizyonlardaki, sayılan oylar ile çelişen “Hayır kaybediyor" haberleri:
Referandum günü saat 18.30’da Erdal Aksünger açıklama yaptı: "Sandıkların henüz yüzde 12'si açıldı, İzmir'de
% 70, İstanbul'da % 56 hayır önde, Ankara'da durum başabaş , TV’lerdeki bilgiler yanlış." O sırada tüm TV kanallarında bambaşka oranlar vardı. Ve en nihayet ilan edilen seçim sonuçlarına göre bile bu ekibin verileri doğru çıktı.
3- Anamuhalefet Lideri Kemal Kılıçdaroğlu "Hukuk" derken...
Kemal Kılıçdaroğlu referandum akşamı saat 22.00 civarlarında yaptığı basın toplantısında 2 konudan bahsetti:
"Bu referandum bir gerçeği ortaya çıkardı; toplumun en az %51'i buna hayır diyor, dolayısıyla toplumsal uzlaşma belgesi olma niteliğini yitirmiş durumda... çağrı: anayasayı toplumsal uzlaşma belgesi yapmalıyız."
"YSK, üzülerek ifade ediyorum, bu referandumu tartışmalı hale getirmiştir... Sahteciliğin önüne geçmek için yapılan bir kanun iptal ediliyor, seçim sırasında, oyun oynanırken kural değişmez!... Hukuksal ve kamu vicdanı açısından referandumun meşruiyetini tartışmalı hale getirdiler. Gücümüzü hukukun üstünlüğünden almalıyız. Bunu sonuna kadar takip edeceğiz."
Bunu dinleyenlerin kafasındakiler ise muhtemelen binbir çeşitti:
...Kılıçdaroğlu'nun Nisan 2016'da sarfettiği ve sonrasındaki süreçte HDP milletvekillerinin
hala özgürlüklerinden mahrum olduğu sürecin başlangıcındaki sözleri: AKP’nin dokunulmazlık teklifi Anayasa’ya aykırı, ahlaktan yoksun... buna rağmen bir bedel ödenecekse evet biz ödeyeceğiz... biz ‘Evet’ diyeceğiz...
...Ne kadar olgun ve kaliteli bir lider, ama biz toplum olarak bu kalitede değiliz...
...'Oyun'u kazanıp kaybetmek ayrı konu ama biz 'Hukuk'u çoktan kaybettik...
4- “Evet” de çıksa “Hayır” da çıksa tartışmalı bir referandum mu olacaktı?
Erdal Aksünger bir televizyon programında "Hayır çıksaydı da itiraz edecek miydiniz" sorusuna, "Eğer Hayır çıksaydı, o zaman onlar itiraz edecekti" diye cevap verdiğinde kafamda yeni sorular daha oluştu...
5- "Gecenin köründe yola baktım ve Can ne yapıyoruz ki biz ya..." dedim
Yine aynı TV programında Erdal Aksünger bir önceki gece sabaha karşı çalıştıkları pencereden yola bakıp ekipten Can Karatoprak'a "Can, ne yapıyoruz ki biz ya..." dediğini paylaştı, bu zamanda bu şekilde oy çalınmaması için bunca emek verilmesinden duyduğu rahatsızlığı anlattı. Bu, çoğumuzda son yıllarda, bir şekilde içine dalıp kendimizi hak arayışlarının içinde koştururken
bulduğumuz ve bir şekilde duvara tosladığımızda hissettiğimiz duyguydu aslında. O an çok anlamsız, işe yaramaz gelse de, bir yerlerde bir şekilde birilerine dokunduğumuzu hep birlikte hatırlatalım birbirimize. Yapmaya çalıştıklarımız çok değerli.
6–“İnşallah anneme yakalanmam”
Referandum öncesi sürecin eşitsiz bir süreç olduğuna
ve referandum sırasınca yaşananlara dair itirazlar AGİT, Hayır ve Ötesi gibi çok farklı kaynakların açıklamalarında ve raporlarında da görülüyor. HDP, CHP zaten referandumun iptali için YSK'ya başvurdu ve başvuru reddedildi. Ama bu kitlesel hareketlerin dışında, tüm bu referandum sürecinde çok fazla kişi daha önce hiç yapmadığını yaptı, elinden geldiğince ama tedirginlikle görev almaya çalıştı. İtirazlar için gelenleri izledikten sonra YSK önünden ayrılırken; "inşallah anneme yakalanmam, aramasa da haberi olmasa, bitince akşam söylesem..." diye düşünürken annemin arayıp YSK'ya dilekçe vermeye geldiğini söylemesi, kuşaklar boyu hareketli olduğumuza iyi bir örnek oldu; "eşime yakalanmadan eve girmem gerek" diyen arkadaşımın ise başarılı olup olmadığını bilmiyorum.
7- Burhan Özbilici: “Ruhunu temiz tutarsan yaparsın”
Birkaç günlük -kendimce- haber peşinde koşma maratonundan sonra bunları kağıda dökmek gerektiğini ve "ne de zormuş bu iş ya" diye düşünürken, 2017 Dünya Basın Fotoğrafı Ödülü sahibi de olan Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’a yapılan suikastı fotoğraflayan Associated Press Foto Muhabiri Burhan Özbilici’yi gördüğümde kafamdakileri ona söylediğimin farkında bile değildim.
Yine zaman durdu, çalıştı, durdu, çalıştı. Sonra bir sözle kendime geldim: Ruhunu temiz tutarsan, yaparsın.
Yorumlar (0)