Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Ankara’da Çocuk Bahçelerinin Sakinleri...

On yılı aşkın zamandır çocuk bahçelerinin kullanıcısı ve gözlemcisiyim. Daha önce Ankara’da bildiğim çocuk bahçesi var mıydı acaba bilemedim şimdi... Mahalle aralarındakileri bir kenara bırakalım ama hepimizin gelip geçtiği mekânlarda siz hangi çocuk bahçelerini biliyorsunuz? Hadi bilenler hatırlasın, bilmeyenler biraz meraklansın...

Ankara’da Çocuk Bahçelerinin Sakinleri...

Kentin ortak alanlarından olan çocuk bahçeleri üzerine yazılabilecek pek çok konu var: parkta ebeveyn halleri, çocuk ve bireysellik toplumsallık, oyun-paylaşım- toplumsal cinsiyet... Ben yazımı bir süredir oynadığım ve oynayan çocukları seyrettiğim farklı parkların farklı sakinleri üzerine kurmak istiyorum. Çocuk bahçelerinin sayısının azlığı ve kalabalıklığı en sık dile getirdikleri konular arasında. Evet, özellikle sıcak yaz akşamlarında, kocaman bir çocuk yığını koşturur çocuk bahçelerinde ama Ankara’nın nüfusunu ve Ankaralı çocuk sayısını düşündüğümde bu parklar bana yine de bomboş geliyor. Benim çocuklarımla oynadığım ve bu yazıda gözlemlerimi paylaştığım Kuğulu Park, Lozan Parkı, Seğmenler ve Kurtuluş Parkı Çankaya Belediyesi sınırlarında. Çankaya’nın 1 milyona yakın toplam nüfusu ve 15 yaş altında 140 bin çocuk sakini olduğunu düşünürseniz bu parklar size de boş gelmiyor mu?

Ankara’da kent merkezindeki çocuk bahçelerinin sakinleri kimler?

Çocuk bahçelerini önce üst ve üst orta sınıf terk etti.
Bu sınıflardan çocuklar, okul ve ev dışı zamanlarını parkta hayta gibi koşarak değil, disiplinli ve ücretli spor ve sanat etkinliklerine (yüzmeydi, piyanoydu, baleydi, tenisti gibi) katılarak geçirir oldular. Ayrıca bu çocuklar ebeveynlerinin alışverişlerine eşlik edebilecekleri, kendileri de alışveriş yapabilecekleri, üstelik alışveriş aralarında üşümeden, çamur ile kirlenmeden para karşılığında süreli çalışan oyuncaklarla oynayabilecekleri ve mutlaka bir şeyler yiyip içebilecekleri alışveriş merkezlerine çekildiler. Onlar bu kapalı mekanların klima gücü ile katlanarak artan hijyenik görünümlü kirli havası içinde yuvarlanırken bakalım bizim çamurlu parklarda kimler kaldı? Ankara’da kent merkezindeki çocuk bahçelerinin sakinleri kimler?

Gezimize en iyi bildiğim Kuğulu Parktan başlayalım. Önce kuğuları ardından toplumsal muhalefet mekânı olması ile ünlü bu park içerisinde okul öncesi ve okullu çocuklar için ayrılmış iki çocuk bahçesi barındırır. Benim oynadığım parklar arasında tüm mevsimlerde en kalabalık çocuk bahçesi tartışmasız Kuğulu Parktadır. Üstelik Kuğulu’da her çocuk bahçesinde olmayan kum havuzu ve su parkı vardır. Kum havuzu bahar, yaz ve güz mevsiminde doludur. Müdavimleri kova kürek toplayıp gelmiştir. Kuğulu sadece civarda oturan değil, Ankara’nın farklı semtlerine yaşayan çocukların da oynadığı bir park. Kuğulu’ya çocuklar hafta sonları ve akşam saatlerinde genelde ailecek çıkılmış bir gezinin parçası gibi analı-babalı gelirler. Hafta içi günlerde ise anneleri ya da bakıcıları ile parka gelmiş küçük yaşta çocuklara rastlarsınız. Çocuk parkını çevreleyen banklarda sadece çocuklara eşlik eden yetişkinler değil, çocuksuz gezileri sırasında soluklanırken çocukları izleyen yetişkinler de oturur. Yürüme mesafesi sokakların yaşlı sakinleri de çocuk bahçesinin bilinen simalarıdır. Çocuk bahçesinde çoğunluğu orta sınıf diyebileceğimiz geniş bir yelpazede ağırlıklı olarak AKP karşıtlığı paydasında birleşmiş her yaştan Kemalist’e rastlarsınız. Parkın çalgıcısı da bu grubu iyi bilir; çocuk bahçesinde 29 Ekim’de çalgıcı eşliğinde çoluk çombalak Onuncu Yıl Marşını hep bir ağızdan seslendiren bir kalabalığa şahit olmuşluğum bile vardır.

Şöyle biraz yokuş yukarı yürüyüp gelelim Seğmenler’e... Parkın çimenlerine sevgilileri ve köpekleri ile uzanmış neşeli genç kalabalığa karşın çocuk bahçesi pek kalabalık olmaz Seğmenler’de. Bazılarının sevgilisi ve köpeği, diğerlerinin ise çocukları mı var yoksa? Konumuz değil ama yoksa üç çocuğun engeli, köpekler ve sevgililer mi? Çocuk bahçesine geri dönersek; özellikle Türkiyeli çocukların uyumaya devam ettiği sabah saatlerinde ya da aman üşürler diye parklardan uzak tutuldukları serin bahar ve soğuk kış günlerinde Seğmenler’de yakın mahallelerde yaşayan konsolosluk çalışanlarının ayrıcalıklı göçmen çocukları oynar. Malum civarın yerli çocukları uyandıklarında da sınıflarına özgü etkinlikler ve mekânlarda geçirebilirler soğuk günlerde boş zamanlarını... Seğmenler’de oynayan çocuklar özellikle parkta oynamak üzere evden çıkmış çocuklardır. Kardeşi olan az, babası ile gelen çoktur. Çocuk bahçesinde okul öncesi yaşlara hitap edecek oyuncaklar vardır. Bir boy büyük okullu çocuklar çimenlerin üzerinde bira içme yaşları gelene kadar Seğmenler’de ne yapacaklarını pek bilemediklerinden, pek göremezsiniz onları bu parkta.

Biraz daha uzaklaşmayı göze alırsanız bir başka büyük park alanı olan Lozan Parkı içerisindeki çocuk bahçesine ulaşırsınız. Lozan Parkı’nda farklı spor alanlarının yanında Kuğulu’dakine benzer şekilde farklı yaşların gözetildiği iki büyük çocuk bahçesi bulunur. Küçüklerin parkında bir de kum havuzu vardır. Bizim oynadığımız parklar arasında farklı yaşlardan çocuklara en iyi hitap eden park Lozan Parkı. Bu nedenle her yaştan çocuğa, hatta bazı günlerde çocuk bahçesinin çevresinde kaykaylı gençlere bile rastlamak mümkün. Parkta, en çok komşuluğu olan Yıldız ve Birlik Mahallesi çocukları oynuyor. Çocuk bahçesinin yanında ücretsiz bir araba park yerinin olması orta ve orta-üst sınıf ailelerden çocukların parka daha çok gelmelerinde etkili oluyor. Lozan Parkı’ndaki çocuk bahçesinin sayıca artan sakinleri Suriyeli çocuklar. Parkta ana-babaları ile birlikte gelmiş Suriyeli küçük çocukların yanı sıra, 10-12 yaş civarında yanlarında bir yetişin olmadan vakit geçiren birkaç çocukluk gruplara da rastlayabilirsiniz. Parkın içerisindeki piknik masalı ağaçlıklı alan 2012 yılında Afgan mülteciler için sığınma yeri olmuştu. Şu anda böyle bir durum olmasa da günün bir kısmını geçirmek ve dinlenmek için sığınmacılar açısından görece güvenli bir mekân olarak görünüyor bu park. Dikkat çekici olan Suriyeli çocukların parkın kalabalık olduğu sıcak yaz günlerinin akşamüstleri ve hafta sonları gibi zamanlardan ziyade çocuk bahçesinin çok sakin olduğu erken saatlerde, hafta için günlerde burada oynamaları. Sakin saatlerde büyük çocuklara yönelik oyuncaklarda Türkiyeli ve Suriyeli erkek çocukların yarışmacı oyunlarına denk gelebilirsiniz. Kalabalık günlerde ise parkın Suriyeli çocukları kendi çocuklarını panter gibi korumaya odaklanmış yerli ebeveynlerin kesintisiz bir göz hapsi altında oynarlar.

Şimdi biraz rota değiştirip Ankara’nın en merkezi noktalarından olan Kolej-Sıhhiye kavşağına doğru gidelim. Kent merkezinin park alanlarından olan Kurtuluş Parkı’nın içerisinde büyük bir çocuk bahçesi
var. Bu bahçenin bir kısmı küçük boy oyuncaklarla ile okul öncesi yaşlara uygun hale getirilmiş. Parkın bulunduğu semt ve çevresindeki yollar çocuklarla yürüyerek dolaşmak için pek çekici yerler değil. Ancak hafta sonları parkın içindeki farklı spor tesisleri, yürüyüş parkuru ve nikâh salonunun getirdiği bir hareket var. Hafta içi ise park yakındaki hastaneler için bir geçiş yolu konumunda. Kurtuluş Parkı’nın çocukları genellikle orta- alt sınıf ailelerin çocukları. Çocuklar parka kardeşleri ile geliyorlar ve kardeşleri ile birlikte oynuyorlar. Parktan geçerek kursa-dershaneye gidip gelen birkaç kişilik genç grupları arada çocuk bahçesine renk katıyor. Kurtuluş Parkın’a ne zaman gitsek mutlaka 3-4 kardeş olarak çocuk bahçesine aileleri ile gelmiş Suriyeli çocuklara rastlanıyoruz. Aralık soğuğu bastırdığından beri Türkiyeli çocuklar epey bir azaldı, Suriyeli çocuklar daha görünür oldu parkta. Geçen hafta sonu Kurtuluş Parkı’nda oynarken 4 yaşındaki oğlum kendine yakın yaşlarda bir çocukla arkadaşlık etmek istedi. Gel gelelim çocuk ablası ve abisi ile oynuyor, üstelik bizimkinin anlamadığı bir dilde konuşuyor. Ne yapsa konuşmaları anlayamadı ve oyuna katılamadı. Sonunda çocuğun karşısına geçip, bildiği tüm kelimeleri birleştirerek “my name is Çınar” dedi. Göz göze gelebilme becerisinden olsa gerek ikisi için de yabancı olan bu kelimelere gülüp oynamaya başladılar.

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış