Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Ankara Kimin Çöplüğüdür? -Aslında Çöp Yok!

Bakalım “Ara ki Bulasın Belediyesi” o zaman ne yapacak? Atık kağıt işçilerinin yanında olun. Yıllardır kooperatifleşmek ve Ankara’nın yetkili gerikazanımcıları olmak için verdikleri mücadeleye destek olun.

Ankara Kimin Çöplüğüdür? -Aslında Çöp Yok!

Fastfood bir restorana gidip yemek yedikten sonra önünüzde yığılı kalan çöpün miktarı sizi de hayrete düşürmüyor mu? Ben ek olarak yediklerimden dolayı kendimi de bir çöp öğütücü gibi hissediyorum. Kalanlara ‘çöp’ dediğime bakmayın bana kalırsa ambalajın içindeki az önce yenmiş yemekten daha anlamlı ve değerli oluyor genelde. Sadece metafor olarak değil bugün çöp demeye dilimizin varmayacağı kadar ekonomik olarak değerli ve yeniden kullanılması çevresel olarak da bir o kadar gerekli bir şey çöp. Hiç ayırmadan tamamıKlasik söylemle, sadece içindeki plastik, kağıt, metal değil. Organik malzemeden, inşaat artığına kadar herpsi. Hollanda’nın inşaat artıklarının ve bina molozlarının %95’ini dönüştürüp yeniden kullandığını söylesem ne dersiniz? Plastik, kağıt, metal yere düşmüyordur herhalde.

Durun; biz, şurdan başlayalım. Sevgili dışkımızın bile ne derece kıymetli olduğunu anlatan belgeseli daha izlemediniz mi? (Yönetmen: Orçin Uzun) Şimdi kendinizi çok daha değerli hissetiniz, değil mi? Ankara’da yaşıyorsanız orda durun!

Hepimiz Tembeliz! Hepimiz!

Çünkü, Ankara bu konuda kentlisi ile belediyesi ile onlarca yıldır emeklemekten dizleri açılmış bir koca bebek. Gelin bu sefer, sadece belediyeleri tükaka ilan edip işin içinden çıkmayalım. Kabul edelim ki, 3 bin atık kağıt işçisi ve Berkay gibileri dışındaki tüm Ankaralılar, hepimiz tembeliz!

Ye, İç, At!

5 bin ton çöp üretmeyi biliyoruz herbir gün. Ye, iç, çöpe at bir halimiz var. Attığımız çöpün ardından bir kere olsun dönüp bakmıyoruz. Hiç bir türlü bakmıyoruz. Ne, o çöpe ne olduğunu merak ediyoruz, ne de o çöpün kimin için ne ifade ettiğini. Ekmeğini çöpten çıkaran, yıllardır aramızda sessizce gezen üç bini aşkın atık malzeme işçisini de görmüyoruz mesela. En görünür halleri Çankaya’nın eski başkanı Eryılmaz’ın “müthiş” icadı, turuncu üniformalı “çevre gönüllüleri” oldukları zamandı. Onu da Büyükşehir’in zabıtaları gördü sadece. Kafalarında paraladılar üniformaları! (Bu arada, Büyükşehir’in geri dönüşümle ilişkisini de kısaca özetlemiş olduk.) Peki bu böyle ne kadar gider? Çok gitmez! Eğer hemen yarın çıkıp gitmeyecekseniz bu şehirden Oktay’ın aktardığı 20 yıllık öyküyü okuyun. Akın Atauz’un yazdıklarına kulak verin. Bir ‘merhaba’ya bakar her şey.

Berkay’ı örnek alın! Tek başınıza olsanız da çöpünüzü ayırın. Gelip almıyorsa Belediye gidip belediyenin önüne bırakalım birlikte. Boş boş gezip, armut piş ağzıma düş atıkları toplayan sevimli ‘geri dönüşüm kamyonları’nın yolunu kesin. Size neden gelmediklerini sorun.

Bakalım “Ara ki Bulasın Belediyesi” o zaman ne yapacak? Atık kağıt işçilerinin yanında olun. Yıllardır kooperatifleşmek ve Ankara’nın yetkili gerikazanımcıları olmak için verdikleri mücadeleye destek olun. Kürt sorununu bir de onlardan dinleyin. Var mısınız? Dosya yazıları yanyana gelmeye başladığında, Oktay’ın sorduğu soru daha bir belirginleşmeye başladı. Baktık ki o sorunun peşine takılmışız. Cevabı belki bu sayıda, belki değil.

 Ama biz peşindeyiz: Ankara kimin çöplüğüdür?

 

 

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış