Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Ankara Kullanım Kılavuzu

Ankara, sevilecek yanları kısıtlı, sevilmesi zaman alan, neyinin sevildiği anlaşılması zor bir bozkır şehridir.

Ankara Kullanım Kılavuzu

Otuz küsur yıllık bir Ankaralı olarak ben de bu şehirde neyi sevdiğimi anlatmakta zorlandım. Burada uzun kalanlar, bakıp görenler anladı, anlamayan zaten kalmadı. Bu şehirde geçirilecek iyi zamanlar adına, sakinliği ve sakinleridir Ankara’yı özel kılan, burayı sevebilmenin şifresi bu özelliğinde saklıdır.

Ankara’da gökyüzü, gün doğumu ve batımlarında, bozkırın turuncu tonlarında cümbüş olur. Ancak donuk, kuru hallerinden ve devlet ciddiyetinden ve binalarının verdiği grilikten bir renk olsaydı ‘gruncu’ olurdu. Şaşıranı çoktur ama gerçektir; ülkenin en yeşil kentidir öte yandan. Unvanını kaptığı Bizans ve Osmanlı’yla harmanlanmış İstanbul gibi büyülü, imkan zengini şehre eli zayıf olsa da kafa tutar. Türkiye Cumhuriyeti’ne Başkent olmadan önce Anadolu’nun kalbi konumunda Galatlar, Frigyalılar ve Romalılar için de önemli bir yer olduğu da çok bilinmez.

Ankara’da farklı tarz hayatlar pek iç içe geçmeden semtler arasında yaşanır, dolaştıkça görülür ki profil çeşitliliği, ellerin parmak sayısını belki geçer. Memuru, öğrencisi çoktur, denizi, nemi yoktur, kavşağı, AveM’si boldur, kışları kurudur, soğuktur. Uzaklaştıkça kendini hatırlatır, neyini özlettiğini belli etmez lakin. Ankara, sakinliğe bürünüp gürültü sevmeyen çoğunluk sakinlerinin uyuduğu gecelerde sazlı sözlü pavyonludur, rock müziği koyudur. Beş milyonluk şehir olmasına rağmen bir kasabayı andırdığı da çoktur, çoğu zaman iki oda bir salondur.

Güzellikleri ayrıntıdadır, keşfetmek için sabır ister. Kıtır’da, Tavukçu’da, Sakal’da, Kumsal’da veya başka bir samimi mekanda değilse şayet buluşmalar, en dolu muhabbetler evlerde yaşanır. Teraslar ve bahçeler kurtarıcıdır. Burada deniz kokusu yoktur, ama Ankaralı deniz manzarasını her daim bir yerlerde, bazen uzakta görülen karanlıkta bulur.

 

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış