Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Ankara’nın En Siyasi Semti: Karşıyaka Mezarlığı

Ankara’nın yerel kimliği ve hafızası açısından da özel bir ilgi gerektiriyor. Zira Ankara mezarlıkları, kabirleri ve anıtlarıyla bir yanıyla da bir yas kenti.

Ankara’nın En Siyasi Semti: Karşıyaka Mezarlığı

Kentin bir tiyatro sahnesi olduğunu söyleyen sosyolojinin önemli simalarından Lewis Mumford ölülerin yaşayanlardan önce yerleşik hayata geçtiğini ve mezarlıkların yaşayanların kentleşme sürecine öncülük ettiğini söyler. Ona göre, öbür dünyaya göçen akrabalarımız için kabristanlar kurmaya başladığımızda kendimiz için de kentler inşa eder olduk. Tam da bu nedenle yazısız kültürleri anlama çabasındaki arkeoloji ve antropolojinin mezarlıkları yaşamış olanlara dair birer kütüphane gibi okumaya çalışmasına şaşmamalı.

Denizi olmayan bir kentte “Karşıyaka” isminin tuhaflığı bir yana bir ekşi sözlük yazarının “Ölüler de vatandaş sayılsa tek başına Ankara’nın bir ilçesi olması an meselesi” dediği Karşıyaka Mezarlığı’nda her 6 Mayıs’ta ziyaret ettiğimiz bir Denizimiz var. Mezarlığın kazandığı siyasal önemi sadece bu gün ve Denizlerle sınırlı değil.

12 Eylül’ün 25. yılında Aksiyon dergisi için hazırladıkları özel dosyada Fatih Uğur ve Mehmet Bakı Karşıyaka Mezarlığı’nın Türkiye siyasi tarihindeki önemini “Son durak ihtilâl mezarlığı” gibi çarpıcı bir başlıkla anmışlardı. Zira, Karşıyaka Semtinde ikamet eden 400 bin hemşerimizin arasında 1970’lerde ve 12 Eylül sonrasındaki çatışma, işkence ve idamlarda hayatını kaybeden 50 sağcı ve 120 solcu siyasi ‘şehit’ de mevcut. 6 Mayıs 1972 yılında idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan, Hüseyin İnan; onların idamını engellemek için NATO üssünden kaçırdıkları iki İngiliz ve bir Kanadalı personelle Kızıldere’de girdikleri çatışmada hayatını yitiren Mahir Çayan ve Ulaş Bardakçı’nın yanı sıra Ertan Sarıhan, Sebahattin Kurt, Hakan Şenyuva, Kazım Özüdoğru, Hüdayi Arıkan, Sezai Ekinci ve 13 Aralık 1980 tarihinde 17 yaşındayken idam edilen Erdal Eren; sağ siyasetten yine 12 Eylül sonrasında idam edilen Fikri Arıkan, Ali Bülent Orkan ve Mustafa Pehlivanoğlu, 12 Eylül öncesindeki çatışmalarda hayatını kaybeden Yavuz Turhan, Murat Oğuz, Abdullah Gülbahar, Ali Keskin, Aytekin Güner, Ali Alper Demir, Bilal Şahin gibi bayraklaşmış isimler ebedi istirahatlerine Karşıyaka Mezarlığı’nda devam ediyor.

Mezarlığın Türkiye siyasi tarihindeki önemi sadece bu dönemle de sınırlı değil. 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta yaşanan cankırımında hayatını kaybeden 33 kişiden Edibe Sulari Ağbaba, Asım Bezirci, Carina Cuanna, Muammer Çiçek, Nesimi Çimen, Hasret Gültekin, Asaf Koçak ve İnci Türk dışındaki 25 ‘Sivas Şehiti’ de Ankara’nın koynunda yatıyor. Her yıl Sivas’ta yapılan anmalar ertesinde Türkiye ve Avrupa’dan gelenler Karşıyaka’da buluşuyor. Her buluşmada Denizler de unutulmuyor ve 33 karanfilin yanı sıra birer gül de onların mezarlarına bırakılıyor. Lakabı “dede” olan Hüseyin İnan’ın Bozhöyüklü olması Türkiye’de sol siyaset ve Aleviliğin tarihsel iç içeliğinin özgün bir tortusu olarak ayrı bir önem kazanıyor bu buluşmalarda. Madımak Oteli’nin yaşananları silikleştirecek bir şekilde Bilim ve Kültür Merkezi’ne dönüştürülmüş olması, geçen yılki 2 Temmuz Anmasında Sivas’ta yaşananları ve Sivas Davası’nın nasıl sonuçlandığını düşündüğümüzde önümüzdeki yıllarda Karşıyaka Mezarlığı’nın öneminin artacağını söylemek mümkün.

Dolayısıyla, Karşıyaka Mezarlığı Türkiye yakın siyasi tarihinin en önemli ziyaretlerinden biri. KCK ve öğrenci tutuklamalarıyla ağırlaşan siyasi iklimin gölgesinde oldukça coşkulu geçen Ankara’daki 1 Mayıs kutlamaları ardından farklı siyasi parti ve oluşumlar yaşananlardan rahatsızlık duyanları idamlarının 40. Yılında Denizleri anmak üzere Karşıyaka Mezarlığı’na davet etti. SolFaSol olarak bu davete icabet ettik ve ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nden arkadaşımız Aylin Demir ile birlikte Ankara’nın birkaç noktasından kaldırılan otobüslerden biriyle Karşıyaka Mezarlığı’na doğru yola çıktık. Yol boyunca söylenen marşlarla Karşıyaka’ya vardığımızda çeşitli siyasi parti ve oluşumların bayraklarıyla binlerce insan anmalar için buluşmuştu. Bir hafta öncesinde Sıhhiye Meydanı’nda gördüğümüz pankart ve sloganlarla anma adeta ikinci bir 1 Mayıs kutlamasını andırıyordu. Denizlerin kimliğinde bu ülkenin bir diğer tarihine sahip çıkan sözlerle mezarların başına geldiğimizde tanık olduğumuz “izdiham” hem duygusal hem de fikri olarak yorucuydu. Bazı grupların resmi kortej düzenine katılmayarak Deniz Gezmiş’in mezarı başında uzun süre kalmakta ısrar etmeleri küçük gerginliklere yol açtı. Bazı cenahlarda Denizlerin siyasi çizgisine dair tartışma zaman zaman tekrar açılırken günün bir diğer ilginç ayrıntısıysa anmalara kalabalık bir kortejle katılan BDP’nin mezarlar başında söylediği Kürtçe marşlar ve attığı sloganlar oldu.

Dönüş yolunda Aylin’le Türkiye sol tarihindeki benzeri hafıza noktaları, şehitlik kavramı ve siyasi yas üzerine genişçe sohbet ettik. Aynı davadan yargılanıp idam cezası almış Atilla Keskin’in de bir gün öncesinde Bianet’te yayınlanan “Altı Mayıs’a Dair” başlıklı yazısında Denizlerin Türkiye sol tarihinde bayraklaşan kimlikleri ve mücadelelerinin önemini işaret ederek anılarına nasıl sahip çıkılacağına dair bir tartışmanın gereğini vurguluyordu. Bu tartışma bir yana Karşıyaka Mezarlığı’nın Türkiye siyasi tarihindeki özgün yeri Ankara’nın yerel kimliği ve hafızası açısından da özel bir ilgi gerektiriyor. Zira Ankara mezarlıkları, kabirleri ve anıtlarıyla bir yanıyla da bir yas kenti.

 

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış