Mahalleden gelen, Suriyelilerin ev ve dükkanlarının yağmalandığına ve kundaklandığına dair telefonlar üzerine darbe girişimini protesto eden kalabalığın içinden geçerek Önder Mahallesine bir buçuk saatte ancak gelebildim. Selçuk Caddesi üzerinde, camları kırılmış bir dükkanın içindeki yerlere saçılmış sıvı yağları, tuvalet kağıtlarını, deterjanları, sigaraları toplayan gençlere yaklaşıp "geçmiş olsun, ne oldu, iyi misiniz?" diyorum.
Cevap: "Ne olsun, yağmalıyoruz şerefsizlerin malını..."
Aldığım cevapla kalakaldım! Dükkanı yağmalanan birisine yardım etme ve üzüntülerimi bildirme isteğiyle yaklaştığım kişiler yağmacıların ta kendisi çıktı. Bayrak donanmış bir arabanın içinde olmadıklarında dışarıdan bakarak bir Türk gencini Suriyeli bir mülteciden ayırt etmek ne kadar da zor!
Kendimi zarzor topralayıp "abi yapmayın, o insanlar savaştan kaçıp sığındılar buraya, bu yaptığınız doğru değil" diyebildim.
"Daha üç gün önce burada bir arkadaşımızı öldürdüler" diye savurup lafı, bildiği bütün küfürleri sıraladı, peşisıra...
(Son bir ayda mahallede önce Suriyeli bir genç mahalleli Türk gençler tarafından bıçaklanıyor. Ardından bir Türk genç kavga sonucu ağır yaralanıyor. Son olarak peşpeşe çıkan kavgalarda bir Suriyeli ve bir Türk genç daha yaralanıyor. Bildiğimiz kadarıyla ve neyse ki ölen yok.)
...
Ben: Bu dükkanın sahibi miydi, arkadaşını öldüren?
Cevap: Hayır, ama hepsi aynı bunların! (Bir yandan yerdeki malzemeleri toplamayı sürdürüyor.)
Ben: Abi olmaz!... O zaman onu bulup polise haber verseydiniz. Hiç alakasız başka birinin dükkanını yağmalamanın ne alakası var!?
Cevap: Abi, hepsinin iki kimliği var. Sende var mı iki kimlik, bende yok... Buradan alıp ülkelerine götürüyorlar. Burada vurup sonra vınn, kaçıyorlar.
Söylediklerim artık rahatsız etmeye başlamış olacak ki istemeye istemeye, uzaklaşır gibi yapıyorlar. Ama malesef benim arabayı sürmemle dükkana doğru yeniden yöneliyorlar. 155'i arayarak durumu bildirmek dışında aklıma bir şey gelmiyor! Hissettiğim ise utanç ve çaresizlik! Aradan yarım saat geçtikten sonra aynı dükkanın önünden geçerken bu sefer dükkan önüne park etmiş bir araca dükkandan malzeme yüklendiğini görüyorum. Polis hala gelmemişti!
O gece Önder Mahallesinde Suriyeli mültecilere ait yüzlerce dükkan ve ev taşlandı. Onlarca dükkan yağmalandı, bazı dükkanlar kundaklandı... Ağır yaralı iki Suriyeli dışında hastaneye kaldırılan ya da başvuran olmadığı için yaralı Suriyeli mülteci sayısını bilmiyoruz. Türk esnaf kendilerine ait dükkanların 'yanlışlıkla' yağmalanmaması için "Burası Türk dükkanı, taşlamayın!" uyarıları astılar ya da sabaha kadar dükkanlarının önünden ayrılmadan beklediler. Oysa Mazlum-Der'in raporuna ve konuştuğumuz mahalle esnafının söylediklerine göre 16'sını 17'sine bağlayan gece, polis ekip araçlarının eşliğinde ilerleyen yağmacılar hangi dükkanları yağmalayacaklarını çok iyi biliyorlardı. Mazlum-Der Ankara Şubesinin raportörlerine* mülakat veren Suriyeli esnaf M.H. şöyle diyor:
"Bize ne için böyle davranıyorlar anlamıyorum. Dün gece dükkânımın camlarının kırılıp talan edilmesini balkonumdan seyrettim. Polis yağmacılara benim dükkânımı işaret etti ve sonra yağmacılar dükkânımın camlarını kırarak içindeki malları almaya başladılar"
Yağma ve kundaklama sadece dükkanlara yönelik değildi. Bazı evler de taşlandı bir kaç ev yakıldı. Suriyeli M.S. şöyle anlatıyor:
"Bizim evin ilerisinde çocukları ve eşi ile birlikte derme çatma bir evde yaşayan bir komşumuzun evini onlar içerideyken ateşe verdiler. Komşumuz kendisinin ve ailesinin canlarını zor kurtardı."
16 Temmuz gecesi polisin yalnızca seyrettiğini gören ve polisin kendilerini korumayacağına kanaat getiren Suriyeliler kendi aralarında toplanma kararı alıyorlar ve sonraki günlerde kendi emniyetlerini kendileri sağlamaya karar veriyorlar. Onları bu kararlarından Altındağ İlçe Emniyet Müdürünün yayımladığı ve Arapça'ya tercüme edilerek Suriyelilere dağıtılan video mesaj vazgeçiriyor. Emniyet Müdürlüğü yayımladığı mesajında şöyle diyor:
"Suriyeli kardeşlerimiz eğer bugünkü olacak olayla ilgili sakin davranırlarsa, kendi güvenliklerini bize bırakırlarsa bununla ilgili kendimize göre çalışmalarımızı yapacağız. Suriyeliler de ne işe yaradığını görecekler".
Yağma gecesinden ancak iki gün sonra mahalleyi ablukaya alan polisin aldığı sıkı tedbirler yağmayı şimdilik durdurabiliyor ama Mahalledeki gerginlik hali sürüyor.
Oysa bunların olacağı gün gibi belliydi... Çağrı Temmuz ayı başından itibaren 'Facebook' ve 'Twitter'dan açıkça yayımlandı! Dükkanları yağmalayacaklarını, gününü, saatini bile ilan ettiler. Polis 14 Temmuz'da toplanmaya izin vermeyeceğini duyurduysa da "darbe girişimi karşıtı" gösterilerle, ilan edilen yağma çağrısı aynı güne denk geldi...
Mahallede ve Suriyelilerin yüreğinde hasar büyük... Önümüzdeki günler daha büyük ve kanlı olaylara gebe.. Kimsenin anlamlı bir önlem almaya ise niyeti yok gibi görünüyor. Herkes savuşturulan darbeyi lanetlemekle meşgulken ülke tarihine bir toplu yağma ayıbı daha yazıldı... Onarıcı ve acil tedbirler alınmazsa buna bir katliam ayıbı da eklenmesi an meselesi!
* Mazlum-Der Ankara Şubesi'nin raporuna şuradan ulaşabilirsiniz: http://ankara.mazlumder.org/fotograf/ yayinresimleri/dokuman/rapor.pdf
Bu yazı Ağustos 2016'da Sofasol Gazetesi'nin 64. sayısında yayımlanmıştır
Yorumlar (0)