Mart ayında ise, kentsel dönüşümün simgesi niteliğindeki emektar mekanlardan Dikmen Vadi’sinde yaşanan pompalı çatışma ve bu çatışmada ihaleyi alan şirketin eli pompalı saldırganları yerine tutuklanan vadi sakini, İbrahim Sever... Dikmen’deki mücadeleyi anlatmakla başlayalım işe. Ve Solfasol Mahallesi’yle noktayı koyalım habere. Ya da virgülü diyeyim en iyisi. Ne de olsa rantsal dönüşümden vazgeçilmediği sürece, mağdurlar da, haberler de bitmeyecek.
Kentsel Dönüşümün Emektar Mekanı: Dikmen Vadisi
Murat Karayalçı’nın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde başlatılan ve 5 etaptan oluşması planlanan “Dikmen Vadisi Kentsel Dönüşüm Projesi” nin ilk etapları Karayalçın döneminde tamamlanır. 2006 yılına gelindiğinde ise, yani Melih Gökçek’in belediye başkanı olduğu dönemde, projenin esasları yeniden belirlenir ve geriye kalan etaplar için çalışmalara başlanır. Fakat son etaba gelindiğinde, yani Yukarı Dikmen Vadisi’ne uygulanacak etaba gelindiğinde proje, bölge halkının direnişiyle tıkanır. İşte kentsel dönüşümün renkleri ardındaki film de burada başlar, çünkü o tarihte belirlenen bu proje, uygulanacağı alandaki halkla temasa geçilmeden, tek tara)ı olarak belirlenmiştir. Projeye ilişkin yaşanan bu tıkanma, haliyle Gökçek tarafını kızdırır. Vadi halkına yönelik baskılar ise, bu tıkanmayla birlikte belediyenin sunduğu sözleşmelerin vadi halkı tarafından 15 gün içerisinde imzalanmasının şart koşulması, aksi takdirde yıkım ekiplerinin polislerle gelip evleri yıkacağı söylemiyle başlar.
Vadi halkının yıllarca sürecek olan mücadelesinin başlangıcını yapan bu tehditler, o dönemde 100 hanenin sözleşmeleri imzalayıp evleri boşaltmasına neden olur. -vadi halkının söylediğine göre o imzalardan bu yana bir çivi çakılmış değilVe gidenlerin ardından kalanlar için belediye tarafından yıldırma politikaları; sağlık ocağının kapatılması, şebeke suyuna yapılan zam ve ardından gelecek olan telefon, posta, elektrik hizmetlerinin kesintisi gibişeylerle fiilen başlar. Ve vadi halkının, meşhur “Allah Melik Gökçek’ten razı olsun. Bizi tanış, kardeş eyledi.” cümlesini söyleten dayanışma süreci başlar. Öncelikle her sokak için bir temsici belirler ve bu temsilcilerin katılımı ile bir halk meclisi oluştururlar. Devamında ise, adını belediyenin vadi yakınlarına kurduğu “yıkım bürosu”ndan esinlenerek alan “barınma hakkı bürosu”nun kurulması izler. Fakat vadi halkı tarafından oluşturulan büro da yıldırma politikalarından nasibini alır. Bir kez yıkıma uğrar, bir kez de kundaklanır. Fakat büro da vadi halkı da ayakta durmaya devam eder. 2009 yılının mayıs ayına gelindiği ise, meclis kararı ile Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilmek istenen kentsel dönüşüm projesine iptal kararı çıkar. Fakat bu kararı, 2010 yılında yürürlüğe giren 5998 sayılı “Belediye Kanununda Değişik Yapılmasına Dair Kanun” değişikliği izler ve belediyelerin, kentsel dönüşüm projeleri ile ilgili yetkileri genişler. Böylece 2009 yılında nefes alan vadi halkı, yeni bir mücadele süreci yaşamaya başlar. Bir yıl daha benzer baskılara maruz kalındıktan sonra, 2011 yılında belediye tarafından, vadi halkı ile görüşme talebi gelir. Görüşme sırasında vadedilen ve gidilip görülen konutlar, belediye ve vadi halkı arasında sürdürülen mücadelenin uzun bir süre daha devam edeceğinin habercisi gibidir. Çünkü bu konutlar, Mamak’ın Kusunlar mevkiinde inşaatı sürmekte olan konutlardır ve her bir konut, 15 yıl olarak belirlenen ödeme planı ile, 75 m2 için 100 bin TL civarına denk düşecektir. Haliyle vadi halkı bu üç kağıtçılık kokan teklifi kabul etmeyecektir. -İnternet taramasıyla kolaylıkla edineceğiniz bilgiyle, belirtilen mevkiideki daire fiyatları için 100 bin TL’nin ne kadar uçuk bir fiyat olduğunu görmeniz mümkündür. 75 m2 = 27.000- 35.000- 50.000 TL
2012 yılının Ocak ayında ise, vadi halkı ve belediye son kez masa başına oturur ve Melih Gökçek’in ağzından çıkan meşhur “ kocalarınız gitsin limon satsın” cümlesiyle, diyalog sürecinin belediye tarafından nereye vardırıldığı gözler önüne serilir. Ve aynı ay içerisinde vadiye 3 kez yıkım saldırısı düzenlenir. 2013 yılına gelindiğinde ise, çeşitli hizmet kesintilerinin yaşanmasının yanında bölgedeki halka yönelik tacizler, 14 Mart Perşembe günü belediyenin yıkım ihalesini verdiği şirket tarafından gönderilen kişilerin pompalı silahla saldırısı sonucu had safhaya ulaşır. Saatler süren çatışma sonucunda pompalılardan çıkan saçmalarla yaralananlar olur. Çatışmanın ardından vadi halkından İbrahim Sever, ruhsatlı silah kullanmaktan gözaltına alınır ve Sincan Cezaevi’nde tutuklu yargılanmasına karar verilir. Bahsedilene göre İbrahim Sever’in balistik raporları temiz çıkmıştır, fakat dosyadaki eksikliklerden ötürü tutukluluğu devam etmektedir. Pompalı saldırganlardan ise teki bile yakalanmamış, yargılanmamıştır.
Tutuklu Sever’in kızı Canan Sever ile görüştüğümüzde, babasının tutuklanmasına sebep olan yaralanma olayının, pompalı saldırganların silahlarından çıkan saçmalar sonucunda gerçekleştiğini ve dosyada bunun belgeleri olmasına karşın, babasının tutuklukluluğunun devam ettiğini söylüyor ve saldırganların yakalanmamasına ilişkin de ekliyor; “ dört buçuk aydır babam içerde ve tek tutuklu babam. Bunlar nasıl insanlardır ki dosyasında kimliği, adresi, her tülü bilgisi varken bulunamıyorlar? Nasıl bir devlet bu?”. İbrahim Sever’in tutukluluk sürecinin devamına ilişkin nasıl bir sürecin işleyeceği belirsiz. Çünkü dosyada eksik olduğu söylenen raporların tamamlanması keyfi bir sürece bırakılmış gibi. Ve Sever ailesi, her ay nöbetçi mahkemeler tarafından verilen tutuksuz yargılanma kararı ile, İbrahim Sever’in çıkması ümidini taşıyor. Bu durumun ise, hem kendileri hem de tutuklu bulunan İbrahim Sever için psikolojik sorunların oluşmasına sebep olduğunu belirtiyor.
Ve biz Canan Sever ile konuşurken yanımızda bulunan vadi sakini 77 yaşındaki Fatma Teyze, kentsel dönüşümün vadideki durumunu özetler biçimde giriyor lafa, “ Tek kişimiz kalsa, yine de uğraşırız, ben dozerin önünde yatmayı göze almışım, öyle bir şey olursa, ben resmen gideceğim ve yatacağım. Zaten ölmüşüm. Kaybedecek neyim var? Eşim belediyeden emekli ve aldığımız bir bu emekli maaşı var. Alıyor 700, 800 lira. Ben hastayım. O parayı hastalığıma mı vereyim, ameliyata mı vereyim, ayaklarımdan, kalçalarımdan sakatım ona mı vereyim, eşim böbrekten, kalpten rahatsız ona mı vereyim? Yoksa ev kirası mı vereyim? Hangisine vereyim?”
ve Yeni Hedef:Solfasol Mahallesi...
Altındağ Belediyesi’ne bağlı Solfasol Mahallesi, yaklaşık 5000 nüfuslu, Merdivenkaya Ormanı’nın yamacında kalan, genelde kulağa “Hacı Bayram Veli’nin yaşadığı köy” olarak çalınan bir mahalle. Yakın zamanda ise “böyleydi, böyle yaptık” sloganıyla bilboardları süsleyecek bir yer olarak çıkacak karşınıza. Çünkü Solfasol Mahallesi ‘daha modern bir yaşam’ için başlanan, Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamına giriyor. Tıpkı Hamamönü’nde, tıpkı Şentepe’de, tıpkı Dikmen’de olduğu gibi, modernliğe(!) kavuşturulmak isteniyor. Dizinin yapımcısı Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki, yakın zamanda mahalleye yaptığı ziyarette ‘modern bir yaşamın kapılarını’ açacak olan projesini mahalleliye anlatmış. Fakat mahalleli, bu modernliğin kapısından girip girmeme noktasında tedirgin. Çünkü yapılacak dönüşüm ile tapularına sahip oldukları arazinin %40’ ının imara gideceğini biliyor. Ve haliyle soruyor, “60 m2 evde 9 nüfusa nasıl bakacağım?” diye. İş bununla da bitmiyor. İmara giden pay çıkarıldıktan sonra 175 m2’yi tamamlayamayan arazi sahipleri için borçlanmalar başlıyor. Mahallenin girişine yapılacak 17 bloktan bir daire alabilmek için elbette. Çünkü mahalleye yeni bir görünüm kazandırmak için yapılması planlanan Ankara Evleri, kesesi bol sakinlere sergilenecek. Yıllardır dolanan ‘yıkılacak’ söylentilerinin yoğunlaştığı şu zamanlarda ise mahallelinin bir kısmı kararsız, bir kısmı olumsuz bakıyor projeye.
Kerpiçten, sobalı evlerden kurtulmak istiyorlar elbette. Fakat yağmurdan kaçarken doluya tutulmayı da göze almak istemiyorlar. Hamamönü’nde Dikmen’de olduğu gibi, kendi mağdurlarını yaratan bu ‘modernliğe’ karşı temkinliler. Solfasol Mahallesi’nde durum şimdilik böyle. Süreç nasıl ilerleyecek hep birlikte göreceğiz.
Yorumlar (0)