Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Direnişin Temsil Sorunu: Direnişte Arkada, Temsilde Önde Olanlar

Yeni siyaseti geciktirebilirsiniz ama artık önünde duramazsınız

Direnişin Temsil Sorunu: Direnişte Arkada, Temsilde Önde Olanlar

Taksim Gezi Parkı Direnişi’nin temsilcilerinin hükümet ile görüşeceğini duyduğumda çok heyecanlandım ve iki şeyi çok merak ettim. Birincisi, herkesin merak ettiği gibi taleplerin neler olacağıydı. Talepleri de hareketin kendisi gibi yaygın ve kapsayıcı mı olacaktı yoksa hükümetin olayı Gezi Parkı’na hapsetme tuzağına düşüp dar ve sadece Park odaklı mı kalacaktı? Sonradan bu merakımın çok da anlamlı olmadığını gördüm. Sebebi, ikinci merakımla ilgili hayal kırıklığında saklı! İkinci ve daha büyük merakım ise heyetin nasıl olacağı, kimlerden oluşacağıydı. Eylemin niteliği, ortaya çıkışı, tüm ülkedeki yaygınlığını düşündükçe oldukça renkli ve eylemin kendisi gibi Türkiye siyasetinin hiç de alışık olmadığı her yönüyle yeni bir heyet bekliyordum, umuyordum.

Silme laciler içindeki bürokratların arasında, şaşkınlıktan kıpkırmızı kesilmiş Bülent Arınç ile basına verecekleri olası pozu düşündüm.

Hayalimden biraz bahsedeyim: Alanda giydikleri gündelik eylem kıyafetleri ile, hatta gaz maskeleri ve deniz gözlükleri yanlarında, aralarında liseli çocukların da, Beyoğlu’nun ara sokaklarında sabahlara kadar aslanlar gibi direnen trans kadınların da olduğu, kadınlı erkekli bir heyet düşledim, Başbakanlığın önünde. Silme laciler içindeki bürokratların arasında, şaşkınlıktan kıpkırmızı kesilmiş Bülent Arınç ile basına verecekleri olası pozu düşündüm. Kadınlardan ve gençlerden almakta olduğumuz siyaset dersinin çerçeveletip asılacak fotoğrafı olacaktı; bir gün sonraki gazetelerin, uluslararası ajansların manşetlerinde ‘işte değişim isteği’ dedirtecek fotoğraf... Olmadı! Olamadı! Arınç ile görüşen şu heyete bir bakın n'olur! - İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ali Çerkezoğlu, - TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Eyüp Muhcu, - TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Başkanı Tayfun Kahraman, - KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul, - DİSK Genel Başkan Yardımcısı Celal Ovat, - TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Süleyman Solmaz Önünde, isimlerinden uzun unvanları ile altı tane erkek! Devletle aynı renkte takım elbisleri ile heyet kim, hangisi Başbakanlık bürokratı ayırt edilmiyor. Eminim ve bir kısmını şahsen de tanıyorum, çok değerli insanlar bunlar. Ama günlerdir (en azından Ankara'da) alanda TTB hariç neredeyse hiç görünmeyen, eylemin ne çağrıcısı, ne yönlendiricisi olmayan, sadece bir parçası (maalesef küçük bir parçası) olan bu örgütlerin temsilcilerinden (ama sadece onlardan!) oluşan bir heyetin Arınç ile görüşmesi ve bu heyetin tamamının erkeklerden ve yetişkinlerden oluşması Gezi Direnişi'nin gerçeğine de, bu direnişin diğer kentlerin sokaklarındaki ve toplumdaki karşılığına da denk düşmedi. Takip eden günlerde de gidip gelen heyetlerin hiçbiri bu durumu değiştirecek ölçülere sahip değildi. Aşağı yukarı aynı insanlar gidip geldi hükümet ile görüşmeye.

Herkesin merak ettiği “bu eylemi kim yönetiyor” sorusunun cevabını bulmak için alana ilk kimin gittiğine, en son kimin ayrıldığına, meydanı kimin temizlediğine, polisin acımasızca saldırısına karşı kimin durduğuna bakmak yeterli.

Herkesin hemfikir olacağı gibi direnişin sürükleyici gücü kadınlar, gençler ve hatta yer yer (özellikle Ankara’da) liseli çocuklardı. Herkesin merak ettiği “Bu eylemi kim yönetiyor” sorusunun cevabını bulmak için alana ilk kimin gittiğine, en son kimin ayrıldığına, meydanı kimin temizlediğine, polisin acımasızca saldırısına karşı kimin durduğuna bakmak yeterli. Hükümet ile görüşmek için kurulan heyetin içinde bu soruların cevabı yoktu. Çünkü kurulu oluşturan örgütler KESK, DİSK ve TMMOB bu süreçte meydanda ya hiç yoktu ya da mesai saatleri içine sıkıştırılmış mitinglerle, iki saatlik grevlerle güvensiz ve güvenilmez bir duruş sergiledi. (5 Haziran’da Kızılay’a mitinge çağırdığı Ankaralıları polisin insafına bırakıp saat 18.00’da alandan çekilen DİSK ve KESK’in tutumu bunun en çarpıcı örneğidir.- Aynısı 18 Haziran’da da oldu!) TTB’nın ise Ankara ve İstanbul’da alanlardaki varlığı tıp öğrencilerinin ve Tabip Odası üyesi genç doktorların inisiyatif alması ile görünür ve faydalı oldu.

“N’olurdu az geri dursaydınız da bu eylem gençlerin, kadınların eylemi olarak kalsaydı, Arınç ile de, Tayyip ile de onlar görüşseydi?”

 Bu örgütler direnişe değil, direnişin temsiliyetine talip bir görüntü çizdiler. Keşke ‘heyet teşkil etmeyi’, temsilde rol (ç)almayı bir tarafa bırakıp sadece destek olmayı deneseler; kendiliğinden büyüyen bu kitlenin temsilde önünde, alanda gerisinde değil de yanında, sadece yanında durabilseydiler. Heyetin görüşme sonrası verdiği hayli yuvarlak ve sıkıcı demeci izlerken içimden şu geçiyordu: “N'olurdu az geri dursaydınız da bu eylem gençlerin, kadınların eylemi olarak kalsaydı, Arınç ile de, Tayyip ile de onlar görüşseydi? "Ama olmaz! Hükümet ile görüşmek gençlere, kadınlara, translara bırakılamayacak kadar ciddi bir iş", değil mi? "Biz gider onların görüşlerini söyleriz" diye mi düşündünüz? Eğer öyleyse çok yanlış düşündünüz! Yanlış yaptınız! Üstelik 14 Haziran’da Parktaki bağlantısız çoğunluğun baskısı ile düzenlenen zoraki forumlar dışında onların görüşlerini de sormadınız.

Meslek Odaları, sendikalar ve siyasi partiler gençlerden ve kadınlardan rol çalmak, onlar adına konuşmak ve onları örgütlemekle uğraşmak yerine onlara alan açmalı, onların sadece yanında durmaya başlamalı hatta daha iyisi peşlerine takılmalılar.

Öyle görünüyor ki, Türkiye siyasetinde sadece AKP’nin, sadece siyasi partilerin değil onunla birlikte ve hatta öncelikle meslek odalarının, sendikaların ve diğer demokratik kitle örgütlerinin bu durumdan ders çıkarması ve değişmesi gerekiyor! Meslek Odaları, sendikalar ve siyasi partiler gençlerden ve kadınlardan rol çalmak, onlar adına konuşmak ve onları örgütlemekle uğraşmak yerine onlara alan açmalı, onların sadece yanında durmaya başlamalı hatta daha iyisi peşlerine takılmalılar. Gezi’de direnişle görünür olan ve nedense herkesişaşırtan genç hareket yıllardır meslek odalarında, sendikalarda ve siyasi partilerde kendince filiz vermeye çalışıyordu. Ama bu hareket başını her çıkardığında koltuğu zangırdayan “abi” ve “ablalar” tarafından bir şekilde ötekileştirildiler ve başları eziliverdi. Ama artık cin lambadan çıktı! Çağrıcısı olduğu mitinge katılan binlerce insana bile sahip çıkmayan, alandan halay çekerek uzaklaşan örgütler Direnişin heyecanında daha da sıkıcı görünüyor! Türkiye için, (herkesin koltuğunu sallayan) gerçekle yüzleşme vaktidir:

Yeni siyaseti geciktirebilirsiniz ama artık önünde duramazsınız

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış