Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Dünyadan Güzel Şeyler

Avrupa kıtasının 50 ülkesinde yaşayan 741 milyon insan tarafından yaklaşık 225 yerel dil konuşuluyor. Ve bu sayı dünyada konuşulan sesli dillerin sadece yüzde %3’ünü oluşturuyor. 16 milyon nüfuslu küçük bir ülke olan Hollanda’da bir çok farklı dil resmi olarak tanınıyor ve daha da önemlisi yaşatılıyor. Bu ay, serinin ilk bölümünde anlattığım Frizya bölgesini tekrar ziyaret ederek, kendini ‘dünyanın bütün iletişim biçimlerini kucaklayan, sınır tanımayan bir mekan’ olarak tanımlayan Lân fan Taal’dan ve kaybolmaya yüz tutan dilleri korumak adına Hollanda’nın kuzeyinde düzenledikleri aktivitelerden bahsedeceğim.

Dünyadan Güzel Şeyler

Bölüm 3:

Dillerin sürdürülebilirliği

Dünyayı değiştirecek ilginç fikirleri yayma amacıyla düzenlenen TED konuşmalarının, en çok izlenenlerinden biri olan ‘Kullandığımız dil düşünce biçimimizi nasıl şekillendiriyor?’ başlıklı sunumunda, Lera Boroditsky, dillerin kendimizi ifade etmeye yaramanın dışında, zihnimizin çalışma biçimini etkilediğini ve becerilerimize yön verdiğini anlatıyor. Bunu açıklamak için, konum tarif ederken sağ-sol veya aşağı-yukarı yerine, coğrafi yönleri (kuzey-güney-doğu-batı) kullanan Avusturalya yerlilerini örnek veriyor. Kuuk Thaayyore dilinde aklınıza gelebilecek her alanda coğrafi yönler kullanıyor, örneğin, “sağ bacağında bir örümcek var” demek yerine “güneybatı bacağında bir örümcek var” diyorlar. Boroditsky, dünya üzerindeki konumlarının her an farkında olan bu kabilenin sahip olduğu oryantasyon kabiliyetinin, şimdiye kadar insan ırkının ulaşabileceği düşünülen seviyenin çok üzerinde olduğunu, keşfediyor. Konuştukları dil bunda büyük bir rol oynuyor.

Birden Fazla Dile Ev Sahipliği Yapan Ülke/ Bölge için Kültürel Zenginlik

Öğrenilen ve aktif kullanılan her dilin, insan beyninin bilişsel ve kavramsal gelişimi için
önemi biliniyor. Özellikle birden fazla anadil ile yetişen çocukların algılama, empati kurma
ve kendilerini ifade etme konusunda ileride olduğunu vurgulayan birçok araştırma mevcut. Fakat diller, sadece ifade çeşitliliğini değil, dünyayı algılayış biçiminde de çeşitliliği ve mantıksal esnekliği sağlıyor. Böylece birden fazla dile ev sahipliği yapan ülkelerde farklı doğrular ve yaşayış biçimleri, kendilerine yer buluyor. Bu bağlamda, dillerin konuşuldukları bölge için kültürel birer zenginlik oluşturduğunu ve yerel dilleri, diyalektleri yaşatmanın sosyal sürdürülebilirlik açısından gerekli olduğunu söylemek mümkün. Sosyal sürdürülebilirlik, ekonomik ve ekolojik sürdürülebilirliğin tamamlayıcısı olmakla beraber, müreffeh bir gelecek için gerekli toplumsal dinamiklerin elde edilmesi ve gelişerek korunması olarak da açıklanabilir.

Anadilde Eğitim İmkânına Karşın, Bir Dilin Kültür ve Sanat Alanında Sınırlı Kullanılması

Hollanda’nın kuzeyinde bulunan Frizya bölgesinde konuşulan Frizce, Hollanda’da Hollandaca dışında konuşulan yerel dillerden sadece biri. Kulağa İskandinav kökenli

gibi gelen bu dil, Hollanda, Almanya ve Danimarka’da yaklaşık yarım milyon insan tarafından konuşuluyor. Her ne kadar bugün bölgenin iki resmi dilinden biri olarak geçse de, 18. yüzyıl sonunda Frizya’nın Hollanda’nın bir eyaleti konumuna geçmesiyle resmi işlerini Hollandaca yürütmek durumunda kalan

bu azınlık topluluk, anadillerinin yanı sıra Hollandaca öğrenmiş ve Frizce unutulmaya başlamış. Bölgede anadilde eğitim imkânı sunulmasına karşın, bu dilin kültür ve
sanat alanında sınırlı kullanımı, Frizcenin Hollandacanın gölgesinde kalmasına, ve güncel dünyaya adapte olamamasına sebep olmuş.

Kaybolma Tehlikesiyle Karşılaşan Dünya Dillerini Yaşatmaya Ev Sahipliği

Lân fan Taal’ın hikayesi burada başlıyor. Friz dilini ve edebiyatını sanatla buluşturmanın yanı sıra, yabancı sanatçıları davet ederek, kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya kalan diğer dünya dillerini bir araya getirerek yaşatmaya- korumaya çalışan projelere ev sahipliği yapan bir organizasyon olarak kurulmuş. Lân fan Taal’ın Frizya başkenti Leeuwarden’ın en önemli meydanlarından birinde yer alan etkileyici binasına girdiğinizde, gözünüze cepheyi kaplayan sayısız küp çarpıyor. Küplerin her yüzeyinde dünya dillerinden birinin ismi yazıyor. İçeride ise, sürekli değişen bir sergi oluyor. En son ziyaretimde, Britanyalı sanatçı Tim Etchells’in insanın ömrü boyunca dili kullanış şeklinin evrimini anlatan ‘Hear (Duymak)’ isimli enstalasyonu sergileniyordu.

Dikte Çalışması: Meydana Her

Yıl Kurulan Yüzlerce Masa

Beni en çok etkileyen organizasyonlarından birisi de ‘dikte çalışması’. Lân fan Taal’ın binasının bulunduğu meydana her yıl, yüzlerce okul sırası kuruluyor ve tüm halk düzenlenecek dikte etkinliğine davet ediliyor. Frizcenin Hollandacadan ne kadar farklı olduğunu etkileyici bir biçimde anlatmak amacıyla, bu dilde paragraflar okunuyor ve okul sıralarına oturan katılımcılardan duyduklarını önlerindeki kâğıda yazmaları isteniyor. En sonunda doğru yazımı ve anlamı açıklanıyor, tıpkı ilkokulda yaptığımız gibi!

Bütün Dillerin Oturma Odası: İçecek Ismarlarken Kendi İletişim Biçimini Geliştirmek

Lân fan Taal’ın düzenlediği sergilerin ve etkinliklerin dışında, ‘MeM: Livingroom of all languages’ (Türkçesiyle ‘bütün dillerin oturma odası’) adında bir de ‘diller pavyonu’ var. Dairesel ahşap bir strüktür içerisine kurulmuş MeM’de, her perşembe, farklı azınlık dillerinde müzik yapan sanatçılar konser veriyor (en son gittiğimizde İrlandalı bir grup vardı). Ama bunun dışında mekânın bir özelliği daha var. Konseri dinlerken bir şeyler içmek isterseniz mekânda bir bar mevcut fakat çalışanların tamamı sağır ve dilsiz.

Yani içecek ısmarlarken kendi iletişim biçiminizi geliştirmeniz ve bir şekilde görevliye istediğinizi anlatmanız gerekiyor.

Çift Anadil ile Büyüyen Çocukların Kognitif Becerileri, Sosyal İlişkileri Daha İleride

2017 yılında yayınlanan bir doktora çalışması, Frizya‘da çift anadil ile büyüyen çocuklar ile tek dil bilen çocukların kognitif becerilerini karşılaştırıyor. Bu çalışmaya göre, birden fazla dil ile büyüyen çocuklar, sadece okuma ve yazmada değil, sosyal ilişkiler kurmada da, daha ileride. Lân fan Taal’ın üniversitelerle yaptığı işbirliğinin bir ürünü olan bu çalışma, geçtiğimiz yıl Hollanda’da sosyal alanda yayınlanmış en iyi doktora tezi seçildi.

Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı ya da “İkinci Bir Dil, İkinci Bir Ruha Sahip Olmaktır

İkinci bir dile sahip olmak, ikinci bir ruha sahip olmaktır, demiş Şarleman. Dünyada konuşulan yaklaşık 7000 dilin, yüz yıl içerisinde yarıya ineceği düşünülüyor. Her hafta bir yerel dil yeryüzünden silinip gidiyor. Kaybolan her dil, insanlığın sahip olduğu iletişim çeşitliliğine bir darbe vuruyor. Farklı dilleri bünyesinde barındıran bir topluluk olmayı gurur duyulacak bir zenginlik olarak görmek ve var olan dilleri köreltmek yerine,

her birini çoğaltarak yaşatmak, 2019 yılında sosyal sürdürülebilirlik adına atacağımız somut adımların en başında gelmeli. Avrupa Birliği ülkeleri, 1992 yılında imzalanan Bölgesel ve Azınlık Dilleri şartına göre, konuşulan yerel dillerin kültür, zenginlik ve geleneklerin sürdürülüp geliştirilmesine katkıda bulunması sebebiyle, azınlık dillerini korumakla ve bu dilleri konuşan halklara gereken imkânları sağlamakla yükümlü.

Gelecek bölümde, Avrupa’da döngüsel ekonomiyi uygulamaya geçirmek adına atılan ilerici adımlara örnekler vereceğim.

Yazar Sine Çelik

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış