Hollanda’da eğlencenin tartışmasız başkenti Amsterdam, ülkede düzenlenen festivallerin yarıya yakınına ev sahipliği yapıyor. Öncelikle, atıksız bir festival olma hedefini belirlemiş ve hatta katılımcıların davranış biçimini değiştirmek konusunda da çalışmalar yürüten, dünyanın ilk döngüsel müzik festivali DGTL (Türkçesiyle Dijital) ile başlayacağım. Döngüselliği, alışılagelmiş al- yap-kullan-tüket-at lineerliğini kırmak üzerine geliştirilmiş, tüm kaynakların en verimli şekilde ve mümkün olan en uzun süre boyunca kullanıldığı, artık kullanılamadığında geri kazanıldığı ve bütün atıkların birer kaynak sayıldığı bir sistem olarak düşünebiliriz.
DGTL, Amsterdam’ın kuzeyindeki eski liman bölgesinde gerçekleşen, her yıl 40.000 kişinin ziyaret ettiği iki günlük bir elektronik müzik festivali. Festival mekânı olarak liman bölgesinde bulunan eski konteynerleri kullanmayı tercih etmişler. Katılımcıları da çevreci tercihler yapmaya teşvik eden uygulamaları daha bileti alırken başlıyor, çünkü biletler toplu taşımayı tercih eden ziyaretçiler için daha ucuz. Alana ulaştınız ve bir şeyler mi içmek istiyorsunuz? Bu festivalde sadece geri dönüştürülmüş plastikten yapılan bardaklar kullanılıyor ve eğer aynı bardağı kullanırsanız bir sonraki biranız indirimli. Sonra akşam oldu, karnınız mı acıktı? Seçenek çok ama mutfak tamamen vejetaryen çünkü bu festivalde et tüketilmiyor. Et-sever ziyaretçilere 40.000 kişinin iki günlük et tüketiminin yaratacağı negatif etkiler çarpıcı görsellerle açıklanıyor. Bunun yansıra yerel şefler festival boyunca vejetaryen sokak lezzetleri geliştirmek üzere davet ediliyor. Sonuçta tüm mideler çok memnun bir halde festivalden ayrılıyor ve belki de et tüketimini azaltmaya yönelik önyargılar kırılıyor.
Festivallerin akıl almaz atık üretimine karşı farkındalık yaratmak DGTL’nin en büyük amacı. Bunun için sürekli üniversitelerin tasarım bölümleriyle birlikte çalışan DGTL Revolution adlı bir inisiyatifleri var. Öğrencilerle birlikte, festivalin her alanında kullanılan malzemenin akışı tamamen transparan hale getirilmiş. Yediğiniz, dokunduğunuz, üzerinde dans ettiğiniz en ufak malzemenin nereden gelip nereye gittiğinihttps://dgtl.nl/material-flow-index adresinde oluşturdukları grafiklerden takip etmek mümkün. Geliştirilen projelerden başka bir tanesi ise EcoCoin adlı alternatif bir para birimi. Ziyaretçiler festival boyunca yaptıkları çevreci, sürdürülebilir, döngüsel tercihlerden veya aktivitelerden eko-puan kazanıp, festival boyunca bu puanlarla yiyip içebiliyorlar, hatta gelecek yılın festival biletlerini bu eko- puanlarla alıyorlar.
Bahsetmek istediğim ikinci festival ise ismini Tom Petty’nin şarkısından alan Into the Great Wide Open (‘Büyük Geniş Açıklığa Doğru’ olarak Türkçeye çevirebiliriz). Hollanda haritasına baktığınızda ülkenin kuzeyinde küçük adalar görürsünüz. Nüfusu bini biraz gecen, hem yemyeşil ormanları, hem geniş kumsalları olan Vlieland, Hollanda’nın Wadden Denizi üzerindeki adalarından biri. Klasik bir Hollanda gezisi rotası üzerinde olmamasınarağmen, ekonomik gelirinin büyük bir bölümünü turizme borçlu. Fakat son yirmi yıldır uçakla sıcak denizlere ulaşmanın Avrupalılar için hızlı ve ucuz bir alternatife dönüşmesi Vlieland’ın turizm gelirine darbe vurmuş. Bu durumu düzeltmek için alternatif çözüm arayışına giden yerel yönetim, çeşitli ortaklıklarla adada bir festival organize edilmesine karar vermiş ve senelerdir Hollanda’nın en iyi festivali seçilen, biletleri saniyeler içinde tükenen Into the Great Wide Open Festivali ilk defa 2009 yılında burada düzenlenmiş.
Festivalin çevreye yapılan zararı en aza indirme çabası ulaşımdan başlıyor. Araba girmeyen bir ada olan Vlieland’a varmanın tek yolu feribot. Feribottan indiğinizde eşyalarınız çadırınıza elektrikli küçük araçlarla taşınıyor. Ormanların içine ve kumulların yamaçlarına kurulmuş sahneleri, enstalasyonları ve kamp alanları adanın her yanına dağılmış olan festivalde ulaşımınızı bisikletle veya yürüyerek sağlamak durumundasınız. Aynı zamanda, sigara içiyorsanız girişte anahtarlık şeklinde kemerinize takabileceğiniz ufak bir küllük veriliyor ve izmaritlerinizi bunun içinde muhafaza etmeniz rica ediliyor.
Festivalin en önemli özelliği, alışılagelmiş müzik festivalleri gibi belirli bir yaş grubuna hitap etmemesi. Doğayla iç-içe iyi müzik dinleyip, yeni şeyler denemek isteyen herkese açık bir etkinlik olarak tanımlanıyor. Festivalin her yaştan çocuğa da hitap etmesi için çeşitli aktiviteler düşünülmüş. Bu aktiviteler, çocuklara sürdürülebilir sistemler konusunda ilham vermek için tasarlanmış. Örneğin çocukların susadıklarında uğradıkları barın
sandalyeleri bisiklet şeklinde pedallı tasarlanmış. Pedal çevirmekle oluşan enerji ana sahneye gidiyor ve bir gösterge çocuklara ürettikleri enerjinin gerekenin yüzde kaçına yettiğini söylüyor. Çocuklar aynı zamanda festival boyunca geçen senenin festivalinden arta kalan çöplerden kâğıt üretmeyi öğreniyorlar ve üretilen bu kâğıtlar ile festival boyunca gazete çıkarıyorlar. Çıkarttıkları gazete her sabah çadırınızın önünde oluyor.
Bir diğer aktivitede festival boyunca kullanılan plastik şişeleri toplayıp bir pet-canavarı yapıyorlar. Metrelerce uzunluktaki bu “canavar” festivalin son günü üzerine bir çip takılarak çöpe atılıyor. Çocuklar oluşturdukları web sayfasından canavarın yolculuğunu her an takip edebiliyorlar.
ITGWO düzenlendiği andan itibaren adaya zarar vermeyen, hatta adanın sosyokültürel devamlılığına katkı sağlayan bir festival olmak için çalışmış. Festival boyunca adadaki sorunlara çözüm aranan, katılımcıları yerlilerle bir araya getiren oturumlar düzenleniyor. Bunun için LabVlieland adında bir inisiyatif kurulmuş ve bu çatı altında çeşitli kuruluşlarla ve üniversitelerle iş birliği yaparak projeler geliştiriliyor. LabVlieland, çevreci
durusunun yanı sıra, festivallerin yenilikleri test etmek için birer fırsat olduğunu düşünüyor ve girişimcileri sürdürülebilirlikle ilgili fikirlerini veya prototiplerini festival boyunca denemeye davet ediyor.
Bu davete karşılık veren eski bir öğrencim, origami sanatından ilham alarak festivalde kullanılması için katlanan karton bir bardak tasarladı. Tüm festival boyunca erimeyen ve cepte taşınabilen bu bardak, yerel bir karton fabrikasının da desteğiyle biyo-kartondan üretildi. Ardından devletin su işleri birimi festival alanına çeşmeler eklemeleri için ikna edildi. Girişte tüm ziyaretçilere katlanmamış kartonlar dağıtıldı, nasıl kullanılacağı görsellerle açıklandı ve bir ricada bunuldu: “Festivali terk ederken lütfen bardağınızı yere atın”. Çünkü kartonun hamuruna çiçek tohumları eklenmişti ve toprağa atıldıktan bir süre sonra çiçeklenecekti. Böylece festivalin kurulduğu alana güzel bir şey bırakma çabası fiziksel bir karşılık buldu.
Hollanda’da festivallerin önemine gönderme yapan isimlerini belirlemek için kapsamlı bir araştırma yapmış. Vergi bilgilerinden, Twitter hesaplarına kadar bir çok alan incelenmiş ve bir “Top 10” listesi oluşturulmuş. Eş zamanlı olarak okuyucuların bu konu hakkındaki fikrini soran bir anket yayınlanmış ve okuyuculardan kuzey bölgesinin kendilerine göre en nüfuzlu ismini bir kutucuğa yazmaları istenmiş. Birkaç hafta sonra araştırma sonuçları ve okuyucu anketi sonuçları birlikte yayınlanmış ama arada inanılmaz bir fark varmış. Gazetenin listesinin çoğunluğu politikacılardan, iş adamlarından oluşurken, okuyucuların listesi bambaşka isimlerden oluşuyormuş. Okuyucu anketi sonuçlarına göre, üçüncü, yerel futbol takımının teknik direktörü seçilmiş. İkinci sıraya konut projeleriyle öne çıkan genç bir mimar gelmiş. Birinci seçilen isim ise bölgenin en büyük tiyatro festivalinin kurucusu olmuş! Gelecek bölümde, Hollanda’da unutulmaya yüz tutmuş dilleri sanatla diri tutan müthiş bir inisiyatifi anlatacağım. Yeni yılda yeşil kalın!
Yorumlar (0)