Eylül, çocukluğumuzda okulların açılması, gençliğimizde biraz Sonbahar, biraz hüzün, en kötüsü ’12 Eylül Darbesi’ sonra ‘Eylül Karanlıkları’ ve sonra çocuklara verilen ‘Eylül’ isimleri sonunda sıcaklığını yeniden yakaladığımız ay… Yaşananları unutmadan, acılara takılmadan barıştığımız suçsuz Eylül ayı... Ve ‘1 Eylül Dünya Barış Günü’ İnsanlığın geleceği adına Eylül’de sadece barış konuşulmalı. Eylül barış kokmalı… Barış dünyanın tüm düşünürlerinin, yazarlarının, toplumsal liderlerinin, savaşçı komutanların üstüne söz söylediği, dünyada özlemi duyulan henüz gerçekleştirilemeyen, savaştan zor görünen bir kavram… Bakın savaşın egemen olduğu dünyada barış için söylenen sözlere: “Aynı anda, hem savaşa hazırlanıp, hem de savaşı önleyemezsiniz.”
ALBET EİNSTEİN
“Savaşı zenginler çıkarır, fakirler ölür.”
NAPOLYON
“Barışta oğullar babalarını, savaşta babalar oğullarını gömerler.”
KREZÜS
“Savaş hayatın kazançlarını, biriktirdiklerini, silip süpürür.”
EUGENE O’NEİLL
“Savaşın iyisi, barışın kötüsü yoktur.”
BENJAMİN FRANKLİN
“Sıkılmış yumruklarla el sıkışamazsınız.”
MAHATMA GANDİ
“ Koyunlar, keçiler ve koçlar için ne kadar bayramsa kurban bayramı, bu barış var ya, bu barış cephedekiler için o kadar barış.”
CAN YÜCEL
“ Yurtta Barış, Dünyada Barış.”
ATATÜRK
İşte bu sözdendir ki kaç kez yazdım, ‘Nobel Barış Ödülü’ Türkiye’ye yakışır. “ Üniversiteler 70 gündür tutsak, sokağı özgür bırak!” İnsanın ülkesinin sokaklarında Hes’lere karşı ‘Horon isyandır!’ diye ses veren insanların Hopa’da öldürülmesi, bu ölümleri protesto eden gençlerin tüm kentlerde ve Ankara’da gözaltına alınması, tutuklanması, haksızlığı giderilmeden, nasıl bayram kutlanır? Nasıl toplumsal barıştan söz edilir? Dağlarında savaş süren bir ülkede neden barış için uğraş verilmez? “Gözyaşının rengi aynıdır” diyen annelerin sesine neden kulak tıkanır? Bakın Güneydoğu’da kadınlar barış için önderlik ediyor. Bir olayda kadınlar önderlik ediyorsa; düşünülmeli. Kadınlar o kınalı coğrafyada tülbent attı mı orada artık her şey bitti demektir. Erkek egemen coğrafyada bu kolay mı? Bu eyleme saygı duyacaksınız. Anneler, “Biz bu yangını söndürmeliyiz.” Diyorlar. Güneydoğulu kadınlar askerin yerine “Ben öleyim” diyor. Karadeniz’de de tülbent yerine yaşmak atılır, diye biliyorum. O zamanda her şey bitti demektir. Kadınlar bunu yapıyorsa bıçak kemiğe dayandı demektir. Yıllar önce ‘Anneler Alanlara Çıkın!’ diye yazdım. Bir ülkede söz biter, silahlar konuşursa barıştan uzaklaşılır…
Oysa barış içinde yaşamaya gereksinimimiz var. Çünkü dağ gibi sorunların çözümü bizi bekliyor. Bunların üstünü örterek, demokratik istemlere karşı çıkarak, baskı uygulayarak, gözaltına alarak, tutuklayarak ülke yönetilemez. Başka seslere saygılı olmalıyız. Sokağın sesine kulak vermeliyiz. O sesten yoksun kalanlar ülkelerinin geleceğini karartanlardır. ‘Sokak güzeldir! Sokak yaratıcıdır! Sokak yurtseverdir! Sokak barışın kaynağıdır! Sokaktan gelen ses yüreğin ve vicdanın sesidir. Ve barış savaştan zordur. Gelin zoru başaralım…
Yorumlar (0)