Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek demek değil bu işler
Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz

Cemal Süreya

Filmekimi, Ankara'ya Gökten Düşen Elma ve AVM Gölgesinde Film İzlemek...

Her yıl İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın öncülüğünde organize olunan Filmekimi, bu sene 11-16 Ekim tarihlerinde Ankara
CEPA Alışveriş Merkezi’nde gerçekleşti.
Önceki yıllarda Büyülü Fener Sineması’nda gerçekleşen Filmekimi’nin bu sene CEPA AVM’de olması, biz Ankara izleyicilerini şaşırttı.

Filmekimi, Ankara'ya Gökten Düşen Elma ve AVM Gölgesinde Film İzlemek...

Kerem Ayan, Utku Ögetürk’e Filmloverss1 sitesinde verdiği söyleşide, konunun Büyülü Fener’e danışılması gerektiğini, Büyülü Fener ise twitter adresinden1 yayınladığı cevabında bu yıl anlaşma sağlanamadığını belirtti. Bir diğer tartışma da, çok ses getiremese de, sinemasever Aykut Sağır2 adlı bir twitter kullanıcısının, AVM’de film izlemenin, politik olarak yanlış bir seçim olduğunu, şehir sineması algısına ket vurduğunu, kapitalizmin içkin alanları olan AVM’lerde film izlememek gerektiğini söyleyerek gösterimlerin protesto edilmesi için çağrı yayımlaması oldu. Tabii bu haklı kişisel pasif direnişe Ekim ayının film “incisi” olan Filmekimi’ne tutkun herkes katılmayabilir. En iyisi biz bırakalım bu magazinel durumları, Filmekimi Ankara nasıl gerçekleşti onu yazalım:

İstanbul’daki kadar olmasa da, (örneğin, Alfonso Cuoran Roma’sı ve queer sinema diyebileceğimiz Girl yoktu Filmekimi Ankara programında) Filmekimi Ankara programı da yoğundu diyebiliriz. Bu yoğunluğa yetişmek benim gibi merkezde yaşayan biri için bile oldukça zordu. Ulaşım hiç kolay değildi. Dolmuştan inip koştura koştura AVM’ye filme yetişmek biraz absürt geldi açıkçası. Yol arkadaşlığı için sürekli ve oldukça

iyi bir sinemasever olan Burak Erken’i3 darladım. Zaten biraz da onun önerileri ile gittim filmlere. Dolmuştan inip, AVM’nin yüksek bloklarına dalıp, cafcaflı ışıkları altında uzun koridorlarından geçerek izlemeye gittiğim Nadine Labaki’nin Kefernahum adlı filmi beni çok etkiledi. Filmde kasvetli bir alanda, anne ve babasına dava açan bir çocuk ve Etiyopyalı bir mülteci kadının hayatının kesişmeleri anlatılıyordu. Filmi izleyip çıktığımda, izlediğimle yaşadığımın farkı yüzüme

KASIM – ARALIK'TA SİNEMA ADINA ANKARA'DA NELER VAR ?

- 24. Gezici Film Festivali, bu yıl 30 Kasım – 13 Aralık’ta Ankara’da... Program henüz açıklanmadı. Sinemaseverler Gezici Festival’in sitesinden takip edebilirler. (http://ankarasinemadernegi.org/)

- İsveç Büyükelçiliği ve Çankaya Belediyesi işbirliğiyle düzenlenen “Ingmar Bergman Moda ve Sanat Dünyasına Etkileri” adlı bir dizi etkinlik 02- 17 Kasım 2018 tarihlerinde Zülfü Livaneli Kültür Merkezinde

- 2. Uluslararası Çocuk Diyarı Film Festivali 11-18 Kasım tarihlerinde Yılmaz Güney Sahnesinde

çarptı; AVM’nin bloklarına bakakaldım.

Filmekimi!nin genelde sadece Cannes Film Festivalinden bir seçkiyi gösterime koyması, onun bir film festivali özelliğini kaybettirmese de Cepa AVM’de film festivali havası yoktu diyebilirim. “Belki şehre bir film gelir” olamadı. Filmleri biraz da bizi kaynaştırsın, düşündürsün, dayanışalım, bu krizden ancak böyle çıkarızı konuşalım için izliyoruz. Cepa AVM’de bu hava yaratılamadı. Bunda AVM'nin mimari yapısı da etkili olmuştur. Filmden çıkınca, yine kapalı alanda olmak ve bunun sıkıntısıyla insanların bir an önce açık alana gitme isteği filmlerle ilgili sinema önü sohbetlerin önünü kesti. Ulaşımın zor olması pek tabi zaman planını da zorlaştırdı. Filmlere geç kalmamaya çalışmak yeterince zorken 21:15 çıkışlarında metroya koşarak gitmek can sıkıcıydı. Özellikle öğrencler için oldukça yorucu bir tempoydu denebilir. Sinemaya koşarak gitmek ve filmden koşarak çıkmak, zamanı yavaşlatan filmlerin ruhuna aykırıydı biraz. “Yoksuluz, gecelerimiz çok kısa” dizesini tam buraya koyup devam ediyorum.

Benim gibi sinemaya yeni yeni gönül vermiş, (ilk Filmekimi deneyimimdi) az biraz sohbete, yeni filmlere aç bir insan için Cepa AVM’de film izlemek samimiyetime ters düşen bir durumdu. İçinde şirketler, patronlar, sermaye kelimeleri geçen kallavi laflar edemem. Ancak ekonomik krizle beraber bağımsız festivallerin sekteye uğrayacağı endişesiyle festivallerin AVM’lere teslim olmaması dileğimi yazmadan geçmeyeceğim.

Sonuç olarak, SİYAD üyesi, Ankara’nın sinema nabzını tutan Hasan Nadir Derin4 ile, tuvalette bile olsa “Climax nasıldı hocam?” diye başladığımız sohbete, kahvelerimiz elimizde etrafındakilerden zaman bulur bulmaz sırnaşıp, filmler hakkında konuşarak devam ettiğimiz, yeni insanlar tanıdığımız, Kasım ayı için Ingmar Bergman etkinliğini haber veren İsveç Büyükelçiliğinde çalışan Cemal ile hasret giderdiğim, “Cannes seçkisi o kadar da matah değilmiş” kararına vardığımız, benim için yaşayan en iyi yönetmen olan Yorgos Lanthimos’un Favourite filmini gördüğüm, Sorrentino’nun Berlusconi parodisi olarak sunduğu Loro filmi ardından “bizimki için de bir gün film yaparlar, hem ne çok malzeme var” temennimizi dillendirdiğimiz, her dakika programı hatırlatan, alarm gibi çalışan arkadaşım Burak’la, “seneye AVM’de olursa gitmem”de anlaştığımız bir Filmekimi’ydi.

Seneye daha dayanışmalı, daha örgütlü, daha samimi, “belki şehre film gelir” diyebileceğimiz kadar kadar umutlu, yaralarımızı sarıcı, daha çok sohbetli ve açık alanlı, çaylı, börekli bir Filmekimi olur umarım deyip sonladırayım. Filmleri anlatmadım haklısınız... Birçoğu gösterime girecek, daha konuşuruz. Yukarıda saydığım isimlere, dayanışma ördüğümüz Solfasol ekibine teşekkür ederim ve ilk yazımda bana eşlik ettiğiniz için size de, tabi ki...

1 2 3

https://www.filmloverss.com/kerem-ayan-ile-filmekimine-dair/ https://twitter.com/sorkafka https://twitter.com/burakerken93

4 https://twitter.com/filmmaker_9

Yorumlar (0)

Bu içerik ile henüz yorum yazılmamış