Takı tasarımına meraklıysanız görmeden geçmemeniz gereken yer Ulus sebze-meyve halinin karşısındaki Sulu Handır. Plastik çiçeklerin insanın içini bayacak kadar rengarenk ortalığa serildiği; keşfedilmeyi bekleyen birçok şeyin, yerli üretim bıçakların, toprak kapların, beyaz eşya yedek parçalarının, bebeğinizin her türlü ihtiyacıyla yan yana bulabileceğiniz bir cümbüş… Sulu Han Ankara’nın geleneksel çarşılarının en büyüğüdür. 102 odası ve iki avlusu ve Hanın avlularından birinde de kare planlı bir de köşk mescit bulunur. Hasan Paşa tarafından 1511’den önce yaptırıldığı; Osmanlı döneminde kahve ve iplik ticaretinin merkezi olduğu bilgisi kitaplarda yer alır. 1929 yılında Tahtakale yangını diye bilinen yangından sonra büyük tahribata uğrayan Sulu Han bir süre sebze hali olarak kullanılmış; daha sonra 1940’lı yıllarda kimsesizlerin kaldığı bir harabe haline gelmiş. Sulu Han 1984 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilerek, bugünkü görünümüne kavuşturulmuş.
Benim için ise İtfaiye Meydanı ile Ankara Kalesi arasındaki yürüyüşlerimin uğrak noktası olagelmiştir. Avlunun ortasındaki mescidin duvarlarındaki girintilerde serçeler yuva yapar. Haziran aylarında yavruların ilk uçma denemeleri kimi zaman hüsranla sonuçlanır ve yavrular yuvadan düşer. Hanın çaycılarının bir vazifesi de yuvadan düşen yavruları toplamak ve kedilerden korumaktır. Akşam olunca da yavruları yuvalarına bırakırlar. Hanın çaycıları güler yüzlü ve hoşsohbet insanlardır. Mescidin çevresindeki masalara yerleşip hanın küçük kubbelerini taşıyan tuğla dizilişlerini incelemek ise ayrıca dinlendiricidir. Sulu Han hakkında internette bilgi ararken adı nevişahsına münhasır “enteresan” bir siteye denk geldim ki atlamadan geçmek istemem: http://karmahaskickedmyass.wordpress. com/ (Karma kıçımı tekmeledi).
Yorumlar (0)